Feldkamp ile gençlik aşısı

Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

SPOR ANALİZ / Cem Top cem.top@dunya.com Cumartesi gecesi İstanbul Ali Sami Yen Stadyumu'nda oynanan Galatasaray-Vestel Manisaspor karşılaşması, çetin bir puan mücadelesi yanında kaydedilen 9 golle de izleyenlerin gözlerindeki pası sildi. Maçın ilk 60 dakikalık bölümünde tempo yükselterek sahanın her metrekaresinde rakibine üstünlüğünü kabul ettiren Galatasaray, skor 5-1'e geldikten sonra yorgunluğun da etkisiyle oyundan düşünce Manisaspor bir anda kendisini umutlandıran golleri buldu. 6-3 biten karşılaşma sonrası akıllarda kalan, sarı-kırmızılıların oyun içinde tempolarını ayarlama konusunda yaşadıkları sıkıntılar oldu. Galatasaray Feldkamp'ın gelmesiyle genç, dinamik ve fizik mücadeleye yatkın bir ekip haline geldi. Ancak takımınız tempoya ne kadar yatkın olursa olsun Galatasaray'ın bu maçın ilk yarısında oynadığı oyunu 90 dakikaya yaymak Avrupa'nın dev takımları için bile zor. Galatasaray-Manisaspor mücadelesinin ilk yarı skoru 3-0, maç skoru ise 6-3 olarak gerçekleşti. Buradan hareketle tarafların birbirlerine üçer gol attığı ikinci yarının Galatasaray açısından iyi irdelenmesi yaklaşan Leverkusen ve Fenerbahçe maçları için bir kat daha önem kazanıyor. Feldkamp'ın talebelerine dikte ettiği ve topun olduğu yerde hiç durmamacasına uygulanan prese dayalı oyun anlayışı, sarı-kırmızılıların ligimizin üstünde bir tempoya ulaşmasını sağlasa da kimi zaman takımın toplu halde oyundan düşmesine de sebep olabiliyor. Manisaspor karşılaşmasının ikinci yarısı da bahsettiğimiz şekilde cereyan etti. İlk yarıda uyguladığı presle rakibinin oyuna çıktığı anlarda bolca top kapan sarı-kırmızılılar böylelikle elde ettiği hücum zenginliğinden üç gol çıkarmayı başardı. Ancak ikinci yarıda gerek 3-0'lık skorun getirdiği rahatlık gerekse de temponun devam ettirilemeyişi yüzünden maça bir anda denge geldi. Bu mücadeleye Galatasaray kalede Orkun, defansta Uğur, Emre, Servet, Volkan; orta sahada Arda, Barış, Mehmet Topal, Serkan Çalık ve ileri ikilide Hakan Şükür-Ümit Karan tertibiyle başladı. Rakip Manisaspor ise ara transferde Holosko'yu yüklü bir meblağ karşılığında Beşiktaş'a satarak elde ettiği gelirden adeta yepyeni bir takım kurmuştu. Kalede Martinez, defans dörtlüsünde Şener, Borbiconi, Ze Antonio, Celaleddin, orta alanda Selçuk, Ümit, Uğur, Metin ve hücum hattında Burak ile Rafael'i kullanan Yılmaz Vural bu dizilişle Galatasaray karşısında tutunamadı. Sarı-kırmızılılar forvet arkası oynayan Lincoln'ün takımdan ayrı kaldığı uzun dönemde yeni bir oyun anlayışı geliştirmek zorunda kaldılar. Her ne kadar bahsettiğimiz dönemde Galatasaray sahaya tipik bir 4-4-2 düzeniyle yayılıyorsa da topun kazanıldığı anlarda Arda serbest adam gibi oynayarak forvet arkasına geliyor, düzen 4-3-1-2'ye dönüyor. Zorluk derecesi yüksek maçlarda Arda'nın sergilediği performans ve takım savunmasına yaptığı katkı Galatasaray'ın orta sahada eksik kalmasının önüne geçiyor. Bu açıdan irdelendiğinde Lincoln'ün düzelerek takıma katılmaya başlamasının Galatasaray'da iki yönlü olarak değerlendirilmesi de elzem görünüyor. Lincoln şüphesiz ki, sahip olduğu yeteneklerle Galatasaray'ın hücum gücüne katkı yapacaktır. Peki, ama Lincoln'den Arda'nın dinamizmini ve takım savunmasına yaptığı katkıyı beklemek ne derece gerçekçi olur? İşte can alıcı soru bu. Galatasaray'ın aldığı bu flaş galibiyetten sonra tüm futbol kamuoyu Leverkusen ve Fenerbahçe mücadelelerini zihinlerde oynamaya başladı. Bahsettiğimiz bu iki eliminasyon müsabakası Galatasaray'ın bu sezonki performans grafiğine direkt etki edebilecek türden maçlar. Bir tanesi Türkiye Kupası'ndaki yolu çizerken diğeri ise Avrupa macerasının yönünü tayin edecek. Şu ana kadar çizdiği grafiğe bakarak oyunu domine etmesi gereken maçlarda sarı-kırmızılıların fazlaca zorlanmadığını söyleyebiliriz. Fakat bu eliminasyon müsabakalarının Galatasaray için soru işareti olan tarafı, kontrol futbolu oynanması gereken dakikalarda genç Galatasaray orta sahasının savunma ve hücum arasındaki o dengeli köprüyü kurup kuramayacağı şüphesinde düğümleniyor. Kupadaki Fenerbahçe serisinin ilk ayağı bu yönden umut vaat etse de önümüzdeki zorlu maratonda sarı-kırmızılıların sıkça oyun karakterini değiştirmesi gerekebileceği de hesaba katılmalı. Bu sezon sıklıkla saldırırken gördüğümüz Galatasaray savunmayı beceremeyince, az kalsın Manisaspor karşısında skor 5-4'e geliyordu. Hepimizin bildiği gibi iki ayaklı eleme maçları bu tür skorları kaldırmaz. FB: 3 G.Birliği OFTAŞ Spor: 1 Turkcell Süper Lig'de yapılan maçta Fenerbahçe, Gençlerbirliği OFTAŞ Spor'u 3-1 yendi. Fenerbahçe'nin gollerini Alex (Peneltıdan), Kezman ve Roberto Carlos atarken Gençlerbirliği OFTAŞ Spor'un tek golünü ise İlhan kaydetti. Böylece, karşılaşmayı 3-1 kazanan Fenerbahçe 21. haftayı 3 puanla tamamladı. Kartal, bile bile lades 21. haftada ikinci yarının en önemli deplasmanlarından birine çıkan Beşiktaş, Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam'ın bariz hatalarına bireysel performans düşüklükleri de eklenince sahadan 2-0 mağlup ayrıldı. Ara transferde Holosko'ya karşılık Koray Avcı'nın Manisaspor'a verilmesi, Serdar Kurtuluş'un bitmek bilmeyen sakatlığı ve Cisse'nin yokluğu Beşiktaş orta sahasında oyunu toparlayıp üst düzey fizik mücadele verebilecek oyuncuların sayısını sıfıra indirdi. Transfer döneminde Manisaspor'dan Uğur İnceman, Kasımpaşa'dan Barbaros ve İstanbul Büyükşehir Belediyespor'dan Tjikuzu gibi isimler gündeme geldiyse de Başkan Yıldırım Demirören'i sarıp sarmalayan o çokbilmişler halkası Beşiktaş'ın yoluna bir taş daha koyarak bu transferin gereksizliğine herkesi inandırdılar. Oysa Beşiktaş'ın karşılaşacağı ilk ciddi rakip önünde Cisse'nin bile tek başına yeterli olmayabileceği, iki adet vasıflı ön liberoya sahip olmanın takımlara aynı zamanda taktik çeşitlilik kazandırdığı bilinen gerçeklerdi. Gönül isterdi ki Koray Manisaspor'a verilmesin ve Beşiktaş bu çok yönlü oyuncudan gereğinde defansta, gereğinde ön liberoda yararlanabilsin. Bu konuya yönetim cephesinden getirilen "Eğer Koray'ı vermeseydik, Holosko transferi gerçekleşmezdi" açıklaması ya pazarlık nedir bilmediklerinden ya da Beşiktaş'ta oynayabilecek dünya üzerindeki tek santrforun Holosko olduğunu sanmalarından kaynaklanıyor. Beşiktaş orta sahasında bahsettiğimiz bu eksikliğin üç puana mal olduğunu çok net bir şekilde söyleyebiliriz. Beşiktaş Teknik Direktörü Sağlam, maça çıkarken orta sahayı kalabalık tutup tek santrforla bu açığı kapatabileceğini düşündü. Oysa Kayserispor Ertuğrul Sağlam'a hiç de yabancı bir takım değil. Üstelik kadrolarında Ragıp, Saidou ve Kamber gibi üst düzey olmasalar da ligimizde iş görebilecek 3 oyuncu barındıklarını en iyi Ertuğrul Sağlam biliyordur. Buna rağmen Beşiktaş'ın sahaya sürdüğü kadroda orta sahanın defansif yükünü çekme görevi Serdar Özkan ile Ricardinho'ya verildi. Evet belki zaman zaman bu oyuncular Cisse'ye partner olarak bu bölgede oynadılar ancak Kayseri deplasmanında çift ön libero olarak bu iki ismi kullanmak 3 puanlık kazaya allı pullu davetiye demekti. Neticede Kayserispor orta sahasında defansif yönde görev alan Ragıp-Sadiou ikilisinin performansı sarı-kırmızılılara galibiyeti getiren kilit faktördü. Siyah-beyazlıların içinde bulunduğu durumda belki de PAF takımından ön libero bölgesine takviye yapmak çok daha doğru bir tercih yapmak olacaktı. "Genç oyuncu bu yükü kaldıramaz" düşüncesinden hareketle bu fikri abes bulanlar olabilir. Onlara da işler sarpa sarınca neden 17 yaşındaki Batuhan'ın kurtarıcı rolüyle sahaya sürüldüğünü açıklamak düşüyor. Bir başka ihtimal de yeni transfer Gordon Schildenfeld'in Gökhan Zan'ın yanında oynaması, İbrahim Kaş'ın ise ön liberoya çekilmesi olabilirdi ki, nedense Beşiktaş teknik kurmayları Ricardinho ve Serdar Özkan'dan defansif orta saha oyuncusu yaratmayı daha uygun buldular. Hem İbrahim Kaş orta sahaya çekilse arkası dönük oyuncuya faul yaparak ilk gole davetiye çıkarmaz, ikinci golde ofsaytı bozmaz hatta bir ihtimal kesin kırmızı kart olup da Bülent Demirlek tarafından es geçilen o kasti dirseği bile çıkarmazdı. Maça dair bir şeyler karalayıp Tello'ya değinmemek olmaz. Beşiktaş'ın bu sezon yaptığı en yararlı transfer olan Şilili futbolcu, 19. ve 70. dakikalarda iki kez kasıtlı olarak elle oynadı ve kırmızı kartla oyun dışında kaldı. O dakikadan itibaren de Beşiktaş cephesinden kimsenin maçın dönebileceğine dair bir inancı kalmadı. Eğer takımdaki disiplini korumak istiyorsa Beşiktaş'ın bu oyuncuya hatırı sayılır bir para cezası vermesi şart. Tello nasıl siyah-beyazlıları başarıya taşıdığı maçlardan sonra haklı övgüleri topladıysa bu maçtan sonra da en sert eleştirileri hak ediyor. Böyle bir ciddiyetsizlikle Beşiktaş'ı sahada eksik bırakmaya hiç bir futbolcunun kredisi yok. Bir başka konu da Beşiktaş Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam'ın oyuncu değişikliklerinde çok geç kalışı. Maçın ikinci yarısına hücum hattında Nobre-Holosko ikilisiyle başlayan siyah-beyazlılarda Serdar sağa, Delgado da Ricarinho'nun yanına çekildi. Evet, yanlış okumadınız, Kayserispor-Beşiktaş maçının ikinci yarısında siyah-beyazlılarda orta sahanın ortası Ricardinho ve Delgado'ya teslim edildi. Bu durumun sonucu kendisini iyiden iyiye hissettiren Kayserispor tehlikeleri olurken, Ertuğrul Sağlam 73. dakikaya kadar oyuna müdahale etmeyerek seyretti. Uzun lafın kısası maçta orta sahayı alan Kayserispor, üç puana da el koyan taraftı.

Tüm yazılarını göster