Fed'in normalleşmesi ve TCMB - 2

Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Geçtiğimiz hafta bu köşede yukarıda gördüğünüz başlığın ilk yazısını yazmış, Amerikan Merkez Bankası (Fed) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından gerçekleştirilecek para politikasını belirleyen toplantıların olası beklentilerinden bahsetmeye çalıştım. Yazının bu hafta okuyacağınız devamında ise elden geldiğince kamuoyuna yansıyan başlıkların ne anlama geldiğini ve benim anladıklarımın neler olduğunu yazmaya çalışacağım.

Fed ile başlayalım. Beklendiği ve Mart ayının ilk işlem haftasından bu yana piyasa işlemcileri yönlendirildiği üzere FOMC üyeleri tarafından Federal Fonlama (FF) faiz oranı aralığı 25 baz puanlık artışla %0.75 - %1.00 şeklinde güncellendi. Tahmin edilmeyen, sürpriz etkisi yaratmayan bir durum olmadığı için para ve sermaye piyasalarında negatif yönde bir tepki ile karşılaşılmadı. Kurul üyelerince kamuoyuna açıklanan ekonomik projeksiyonların da Aralık 2016 dönemine göre agresif bir değişim göstermemesi ve çoğunlukla muhafaza edilmesi de sürece olumlu yönde katkıda bulundu. 2017 yılı için büyüme ve işsizlik oranları sırasıyla %2.1 ve %4.5 seviyelerinde korunurken, enflasyon kalemlerinde 0.10 yüzde puanlık yukarı yönlü güncellemeye gidildi. FOMC katılımcılarına göre medyanda çekirdek PCE beklentisi 2017 yılı için %1.9 seviyesinde tahmin ediliyor. Ayrıca, yine beklenti dahilinde FF oranı ortalaması %1.38 olarak korundu. Anlamı şu; toplamda üç faiz artırımı düşüncesi devam ediyor.

Toplantı sonrasında basın karşısında aldıkları kararın gerekçelerini açıklayan Başkan Yellen tarafından para politikası duruşu birkaç kez “genişlemeci” olarak ifade edildi. Nötr faiz oranı seviyesi %1’in altında hatta %0 düzeylerinde belirtilirken, zamanla normalleşmenin katkılarına göre duruşun da güncellenebileceği ve “nötr” olarak tanımlanabileceği belirtildi. Merakla beklenen bilanço küçültme durumu ise şu an için kısa vadede söz konusu değil gibi görünüyor. Muhtemelen ekonomide işlerin tahmin edildiği şekilde yolunda gitmesi halinde en erken 2017’nin sonu gibi konuşabiliriz. Kesin değil, kendi çıkarımım.

Şayet Fed çatısı altında çalışıyor ve küresel piyasa fiyatlamalarını tek sözünüz ile etkileyebilecek güce sahipseniz, kullanacağınız kelimelerin de dikkatle seçilmesi gerekiyor. Bunun adına da günümüz tanımlaması ile “doğru iletişim” ve/veya “sözlü yönlendirme” deniyor. Yakın geçmişte Fed’in yol kazalarına denk geldiğimiz durumlar olmuştu. Benzer durumla karşılaşır mıyız endişesini taşımıyordum desem yalan olur. Neyse ki şu an için böyle bir problem söz konusu değil. Kendi çıkarımıma göre, Fed cephesinde normalleşme politikası Başkan Trump’ın seçim vaatleri arasında yer alan mali harcama ve vergi indirimi konularına göre hızlanabilme potansiyeli taşıyor. Aralık 2016’dan sadece üç ay gibi kısa bir sürede makro görünümde kayda değer bir hızlı iyileşme olmamasına rağmen adım atılma nedeni de önden yüklemeli fakat endişe yaratmadan piyasaları hazırlama arzusuna dayanıyor. Muhtemelen Haziran toplantısında –vergi indirimi konusu 2018’e kalırsa- bekle-gör modu gündeme gelebilir. Bu noktada hala daha toplamda iki normalleşme adımı ile yılı kapatma ihtimali olduğunu konuşabiliriz.

FOMC’nin ardından ilk işlem gününde içeride Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı takip edildi. Piyasa katılımcılarının ağırlıklı beklentisi Geç Likidite Penceresi (GLP) borç verme faiz oranında 100 baz puan, faiz koridorunun üst bant faiz oranında ise 50 baz puanlık artışa gidilmesiydi. Ancak PPK’dan tam olarak beklentileri karşılayan bir karar çıkmadı. Faiz koridorunda güncellemeye gidilmezken, GLP’de ise 75 baz puanlık artırım oldu. Yine de Türk lirası cinsinden değerlenen varlıklarda şu an için herhangi bir negatif ayrışma söz konusu değil. Bahse konu görüntünün oluşumunda Fed sonrası oluşan iyimserliğin de etkisini belirtmek gerekiyor. Mart ayı PPK toplantısı sonrasında sisteme gerçekleştirilen fonlamanın ortalama maliyetinde ilk etapta 50 baz puan civarı artış göreceğiz. Türk lirasının performansına göre bu cephede maliyet artışı 85-90 baz puana kadar yükselebilir. Fonlama kompozisyonunu ayarlamada söz sahibi TCMB. 10 Mart sonrasında BİST üzerinden kotasyon girişi yapmayarak fonlama maliyetinde ciddi bir sıkılaşma göstermişti. Şu an için bu tarz bir hızlı sıkılaşma olacağını düşünmüyorum. Cephane son ana dek saklanmak istenecektir. Enflasyon görünümündeki bozulmanın kısa vadede devam etme riskini ve referandum belirsizliğini düşündüğümüzde uç bir fikir olmasa gerek.

Fed ve TCMB kararları için neden bu kadar vakit harcıyoruz derseniz… Grafik, Fed’e ait FF efektif faiz oranı ve JP Morgan tarafından oluşturulan Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) para birimlerinin endeksine ait. Boyalı kısım ise normalleşme politikasının ilk sinyalinin verildiği Mayıs 2013 sonrası dönemi içeriyor. Ne olmuştur da grafik bu yazının konusu haline gelmiştir? Fonlama maliyetinin zaman içerisinde yükseleceği beklentisi ile GOÜ para birimleri ABD doları karşısında değer hızlı ve volatil bir şekilde değer kaybederken, ilk adımın ardından da benzer duruşu sürdürmüştür. Şimdi ise iletişimin sağlıklı bir şekilde sürdürüldüğü ve sürdürülmeye devam edeceği fikri ile eskiye kıyasla daha sakin bir fiyatlama içerisindedir. Yanıltmasın; bir daha değer kaybı olmayacağı anlamına gelmemektedir.

Risklerin neler olduğu küresel çapta bilinmektedir. Bunu en iyi bilen de gelişen ekonomilerin merkez bankalarıdır. Kısa vadeli iyimserlik miyop olup uzağı görme yetisinin kaybolmasına neden olmasın. Temkinli duruş önemli.

Fed'in normalleşmesi ve TCMB - 1 

Tüm yazılarını göster