Fed ve gelişmekte olan ülkeler

UZMAN GÖRÜŞÜ dunyaweb@dunya.com

CAN ALAGÖZ / Finansinvest

Fed’in tahvil alım programını yılın devamında azaltmaya başlayarak, 2014 ortasında bitirebileceği mesajı finansal piyasalarda hayal kırıklığı yarattı. Likiditeye bağımlı olan gelişmekte olan ülke piyasalarının tahvil alım programının kademeli olarak son bulması ile nasıl bir patikaya gireceği ise en çok merak edilen soru. Bu sorunun cevabını vermek için kısa vadede yaşanacak olumsuz fiyatlamaları bir kenara bırakıp, küresel piyasalardaki likiditenin analizini yapmak daha doğru olabilir.

Fed’in tahvil alım programını kademeli olarak azaltsa bile, uzun bir süre 3,5 trilyon dolarlık bilançosunu azaltmayı düşünmediği biliniyor. Yani Fed ortalama vadesi 10 yıl olan portföyündeki tahvillerinden itfası gelenlerin yerine yeni alımlar yapmaya devam edecek. Bu da Fed’in piyasadan likidite çekmediğini sadece likidite artış hızını yavaşlattığını gösteriyor. Sadece ABD bankalarının Fed’de tuttukları ekstra rezerv miktarının da 1,9 trilyon dolar olduğunu göz önünde bulundurursak, piyasada daha fazla likidite ihtiyacının pek de olmadığını söyleyebiliriz. Bu da kademeli olarak tahvil alım programının sonlanmasının, likiditeyi azaltmayacağını hatta daha etkin bir şekilde kullanılmasının önünü açabileceğini gösteriyor.

Fed’in tahvil alım programını kademeli olarak bitirmesi tabii ki gelişmekte olan ülkelere sermaye girişleri açısından oldukça önemli bir konu. Ancak Fed’in çıkışına karşın Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Japonya Merkez Bankası’nın (BoJ) genişletici para politikalarına devam ediyor olmasının göz ardı edilmemesi lazım. Özellikle BoJ’un 2014 yılsonu itibarıyla para tabanını 270 trilyon Yen’e (yaklaşık 2,75 trilyon dolar) yükselterek iki katına çıkartma hedefi, Fed dursa bile küresel piyasalarda likidite artışının devam edeceğini gösteriyor.

Yakın vadede Fed’in çıkış stratejisinin gelişmekte olan ülke piyasaları üzerindeki olumsuz yansımalarını görmeye devam edebiliriz. Ancak hala küresel piyasalarda bol likidite ortamının devam edecek olması, orta-uzun vadede sermaye girişlerinin görece olarak yüksek getiri potansiyeli sunan alternatif piyasalara tekrar yönelmesini beraberinde getirecektir. Özellikle büyüme dinamikleri ve güçlü bankacılık sektörü ile gelişmekte olan ülkeler arasında öne çıkan Türkiye gibi değer yaratan ülkeler, sert piyasa hareketlerinin sonlanması ile tekrar yatırımcıların odağına girecektir.

Tüm yazılarını göster