Favoriler de dağılır

Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Günlerdir sonucu merakla beklenen Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde gülen taraf sarı-lacivertliler oldu. Öncelikle karşılaşmaya dair şu tespiti yapmamız gerekiyor: Galatasaray Portekiz'de oynadığı Benfica karşılaşmasından sonra hem fizik hem de mental anlamda erozyona uğramış. Bu tespitin sadece futbolcuları kapsadığını sanmayın. Lig başından bu yana savunduğumuz ve "Böyle kısa bir zaman zarfında takımın başından ayrılması doğru değil" diye görüş belirttiğimiz Skibbe'nin de Fenerbahçe'yi maalesef iyi etüt edemediği ortaya çıktı. Spor basınımızca adeta cılkı çıkartılan Benfica galibiyetinden sonra "Bu takım Kadıköy'de UEFA Kupası'nı kaldırır" şeklinde atılan manşetlerin aksine bizim değerlendirmemiz şu şekildeydi:

"Bu maçtan kazanılan moral, derbiye artı değer olarak yansıyacaktır. Ancak şu gerçeği de göz ardı etmemeliyiz: Quique Flores bu maçı altın tepside Alman meslektaşına sundu. Vatandaşı Aragones'in aynı hatalara düşmesi düşük bir ihtimal."

Bahse konu yazımızda savunduğumuz temel görüş; Benfica takımının orta alanı tamamıyla Galatasaray'a terk ederek oyun içindeki en ölümcül hatayı yaptığı yolunda idi. Bu durumda teknik becerisi yüksek Galatasaray orta alanı topa çokça sahip olarak hücum aksiyonlarına zenginlik kazandırmayı başarmış ve rahatça 3 puana uzanmıştı. Zaten o yazıya "Uyuyan devi Flores uyandırdı" başlığını uygun görmemizin temel sebebi de Benfica'nın üçlü orta sahasıydı.

Derbiye döndüğümüz zaman Aragones'in tam da beklediğimiz şekilde kalabalık ve mücadeleci bir orta alan kurgusuyla sarı-kırmızılı takımın hücum dişlilerine çomak sokmayı başardığını görüyoruz. Deivid, Selçuk, Josico, Uğur ve Semih'ten kurulu orta alan hem rakibinden daha çok koşarak hem de Galatasaray savunmasını baskı altında tutarak sarı-kırmızılı takımın saha içi bağlantılarını kesmeyi başardı. Emre Aşık ve Servet'ten oluşan tandeme Güiza, Semih ve zaman zaman Deivid ile ısrarlı bir pres uygulayan Aragones, bu tandemin teknik yetersizliğini top kazanmada bir araç olarak kullandı. Galatasaray defansından ileriye şişirilen topların ulaşacağı adres belki Ümit Karan'dı ama Edu ile Lugano'nun tatlı sert oyun anlayışları Ümit'in sahada kaybolmasına yol açtı. Tabii böyle olunca da Arda, Lincoln ve Baros'un oyundaki varlığı bir anlam kazanmadı. Oysa daha maçın başında Lincoln'ün golüyle öne geçen sarı-kırmızılı takım, hemen dört dakika sonra beraberlik golünü yemeyip oyunu tutabilse avantajlı konuma geçebilir ve Baros'u kullanarak Fenerbahçe kalesini tehdit edebilirdi. Altıncı dakikada kornerden gelen topa dokunan Selçuk, hem takımının beraberlik golüne hem de maçın kırılma anlarından birinin altına imzasını attı. Oyunun yeniden dengeye gelmesiyle birlikte Galatasaray'ın oyun içinde aktif dinlenme yaparak, risk alacak Fenerbahçe savunması arkasına adam kaçırma şansı ortadan kalktı. Perşembe gecesi Benfica maçında hem defans hem de ofans yönünde ciddi efor sarf eden Galatasaray takımı için ilerleyen dakikaların dezavantaj teşkil edebileceği düşünülüyordu, öyle de oldu. 90 dakika sonunda açıkça belli olan durum, sarı-kırmızılıların 3-1 geride oldukları anlarda dahi oyunu domine edecek gücü bulamamalarıydı. Fenerbahçe ise ezeli rakibinin aksine oldukça diri ve istekli bir görüntü çizdi.

Galatasaray adına maçta ayakta kalabilen sadece iki isim varken (Ayhan ve Servet) sarı-lacivertliler takım olarak rakiplerine üstünlük sağladılar. Şampiyonlar Ligi'nde görüldüğü üzere, Fenerbahçe takım savunmasına odaklanıp yarı sahasına çekilince kolay kolay gol yemeyen bir takım. Atılan 4 gol gerçeklerin üzerini örtmesin, sarı-lacivertliler bu savunma anlayışını uygularken ofansif yönde ciddi problem yaşıyorlar. Derbide özellikle Selçuk'un kaydettiği gol ile Emre'nin kendi kalesine gönderdiği top bu sıkıntıyı -şimdilik kaydıyla- makyajladı. Tabii Alex'in dönüşüyle neler değişir ona da bakmak lazım.

Sonuç olarak; hafta boyunca maçın mutlak favorisi ilan edilen Galatasaray, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda 4 gollü bir mağlubiyet alarak "Derbilerin favorisi olmaz" deyişini bir kez daha doğruladı. Benfica maçından sonra UEFA Kupası'nı almaya en ciddi aday (!) gösterilen sarı-kırmızılılar muhtemeldir ki bu mağlubiyetin ardından bu kez de yerin dibine sokulacak. Şahsen iki takım arasında maçın 4-1 bitmesini gerektirecek bir güç farkı olduğunu düşünmüyorum. Bu büyük maçın kırılma anlarında oyun hep sarı-lacivertlilerden yana kırılınca sonuç da böylesine farklı oldu. Tabii son maçlarda orta alana ciddi destek veren Galatasaray forvet hattının bir maçlığına Ayhan ve Meira'ya küsmesi de Fenerbahçe'nin bu farklı skoru almasında önemli etkendir.

Ne diyelim, bazı istatistikler kolay kırılmıyor.

Tüm yazılarını göster