Fakirlik bizde aileden miras

TÜİK geçtiğimiz haftalarda 2023 için “Dezavantajların Kuşaklararası Akta­rımı” konulu bir çalışmanın sonuçlarını ya­yınladı. İlginç bir şekilde bu çalışmanın pek de bir yerde konu olmadığını gördüm. Hal­buki geçtiğimiz yıllarda hem mutlak olarak hem de göreceli olarak belirli kesimlerin maddi koşullar itibariyle geride kaldığına ilişkin ilginç sonuçlar vardı. Bu yazıda bu sonuçlardan bahsetmek ist

Emrah LAFÇI Ekonominin Doğası emrah.lafci@dunya.com

TÜİK geçtiğimiz haftalarda 2023 için “Dezavantajların Kuşaklararası Akta­rımı” konulu bir çalışmanın sonuçlarını ya­yınladı. İlginç bir şekilde bu çalışmanın pek de bir yerde konu olmadığını gördüm. Hal­buki geçtiğimiz yıllarda hem mutlak olarak hem de göreceli olarak belirli kesimlerin maddi koşullar itibariyle geride kaldığına ilişkin ilginç sonuçlar vardı. Bu yazıda bu sonuçlardan bahsetmek istiyorum.

Araştırmanın mantığı şöyle; bir kişi şu anda 25-29 yaşları arasında ve kendisi 14 yaşındayken ailesinin şartlarıyla kendi­sinin şu andaki şartları karşılaştırılıyor. Ailesinin maddi, eğitim vs gibi konularda toplumun daha alt sıralarında yer alması­nın kendisinin şu andaki durumuna ne şe­kilde etki ettiği araştırılıyor. Elimizde bu konuda iki farklı döneme ilişkin veri var. Bunlardan biri 2019 yılı için yapılan araş­tırma sonucu diğeri de 2023 için.

Eğitimde fırsat eşitliği

İlk konu eğitim. Annenin ya da babanın iyi eğitimli olması çocuğun da iyi eğitim­li olmasına sebep olmuş mu? Babası yük­seköğretim mezunu olan kişilerin %79.5’i de yine yükseköğretim mezunuyken, baba­sı lise altı eğitimden gelen kişilerin sade­ce %18.4’ü yükseköğretim mezunu. Bu sa­yı 2019 araştırma sonuçlarında %15.3’müş.

Bir iyileşme var gibi gözüküyor. Ama yine de eğitim sistemimizin son yıllarda geçir­diği dönüşüme bakarak bu konuya ihtiyat­la yaklaşmak lazım. Üniversite sayılarının artması ve kalite konusundaki soru işaret­leri ortadayken yükseköğretimden mezun kişi sayısının artması da normal karşılan­malı. Yükseköğretimden mezun olanlar içinde bir alt kategori araştırması muhte­melen daha gerçekçi sonuçlar verecektir. Özellikle lise ve altında özel okul sayısının son yıllardaki hızlı artışı dezavantajların aktarılması sorununu artırıcı etki yarata­caktır önümüzdeki dönemlerde.

Diğer konumuz kişinin ebeveynelerinin isle ilgili durumlarının kendisinin profes­yonel hayatını nasıl etkilediği meselesi. Babası işveren ya da kendi hesabına çalı­şan kişilerin %14.5’i yine işveren ve kendi hesabına çalışan kategorisi altındayken %39.2’si ücretli çalışan. Babası ücretli çalı­şan olanların ise sadece %7.3’ü işverenken %51.6’sı yine ücretli çalışan. Buradaki il­ginç nokta İki grubun da %40 kadarlık kıs­mı şu anda iktisaden faal değil. Kadın ve er­kek şeklinde bir alt kırılım olsaydı buradaki ayrıma bakmak ilginç olabilirdi, kadınların işgücüne katılma oranındaki düşüklük bu sonucun doğal bir nedeni olabilir.

Gelir dağılımı

Gelelim gelir dağılımı konusunun yapış­kanlığına. Gelir seviyeleri anlamında top­lumu %20’lik dilimlere böldüğümüzde; en düşük gelirli %20’ye mensup aileden gelen kişilerin %24.4’ü yine en düşük gelirli %20 ’ye mensupken, sadece %14.9’u en yüksek gelirli %20’lik gruba terfi edebilmiş. Ama diğer taraftan en yüksek gelirli %20’nin ço­cuklarının %40.8’i yine en yüksek gelirli %20’lik grubun arasında yer almış.

Bu da ai­lenin zenginliğinin çocuğun zenginliği üze­rinde ne kadar büyük bir etkiye sahip oldu­ğunu gösteriyor. Bunun iyi eğitim imkanla­rı, network, miras vs gibi birçok sebepleri olabilir. Sosyal devletin görevi en azından herkese benzer kalitede eğitim sunarak bu fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırmaktır. Fa­kat maalesef ülkemizde bu alanda son dö­nemde işler istediğimiz gibi gitmiyor.

Yaşam koşulları

Son olarak da yaşam koşullarındaki ne­siller arası devamlılığa bakalım. Kendisi 14 yaşındayken ailesinin evinde günde en az bir kere et, balık ya da tavuk yiyebilen kişi­lerin %72.4’ü yetişkinliğinde de 2 günde bir bu yiyecekleri tüketebiliyor. Diğer taraftan aile evinde bu imkanlardan mahrum olan­ların %49.1’i yetişkinliğinde iki günde bir et, balık ya da tavuk tüketebiliyor. Burada­ki fark oldukça açık.

Ama işin daha önemli bir tarafı var. 2019 araştırmasında ailesi bu ihtiyaçları karşılayıp kendisi de karşılaya­bilen oranı %80.7’ymiş, yani 8.3 puanlık bir düşüş var. Ailesi bu imkanlara sahip olma­yıp kendisi iki günde bir et, balık ya da tavuk tüketebilenlerin oranı 2019 araştırmasında %56.9’muş. Yani burada da 7.8 puanlık bir azalış var. Durumun 4 yılda yaşam koşulları anlamında kötüye gittiğini gösteren bir veri.

Tüm yazılarını göster