Faizin inerken harcamanın artması gerekiyor

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Kriz sonrası, ekonomileri harekete geçirmek için uygulanan politikaların 2 temel dayanağı var: (1) Faizi indireceksiniz. (2) Bütçe açığını göze alarak harcamaları artıracaksınız.

(I) Faiz neden indiriliyor?

(1) Şirketlerde zarar oluşuyor. Bu zarar bankaları da sarsıyor, sarsacak. Şirketlerin ve bankaların bu zararı taşıyabilmesi gerekir. Zarar borçlanılarak taşınır. Eğer faiz yüksek olursa, zarar da büyür. Sıfır (veya düşük faiz) zararın ağırlığını dondurur. Taşınabilirliğini mümkün kılar. (Zararın bilanço toplamına ve ciroya oranı sabit kalır.) Bilançolar daha fazla bozulmaz.

(2) Krizle varlık fiyatları düştü. En fazla gerileme gayrimenkul fiyatlarında ve hisse senedi fiyatlarında görüldü. Bir ölçüde de krizi bu iki alandaki fiyat gerilemesi körükledi.

Demek ki gayrimenkul ve hisse fiyatları artmaya başlarsa, kriz dibe vurarak yükselme aşamasına geçer. Faiz sıfır olursa, para mecburen gayrimenkule ve hisseye yönelir.

(3) Kriz, nakitte kalanları üzmedi. Halbuki paralarını gayrimenkule ve hisse senedine bağlayanlar büyük ölçüde kaybetti. Kaybediyor. Nakitte kalanlar ile parasını bağlayanlar (yatırım yapanlar) arasındaki uçurum açılıyor.

Faizin sıfırlanması (veya ucuzlatılması) nakitte kalmanın cazibesini yok edecek. Daha önce gayrimenkule ve hisse senedine para bağlayanların pişmanlığını azaltacak. (Ege Cansen'in sözü: "Nakit, kral olduğunda, ekonomi köle olur!")

(4) Yüksek faiz yükü nedeniyle (başta ABD'de konut kredisi alanlar olmak üzere) çok kişi zor durumda. Kriz karşısında varlıklarını (evlerini, hisse senetlerini, mallarını, mülklerini, şirketlerini) satmaya mecburlar. Faiz sıfırlanırsa, borçlarını taşıyabilirler. Varlıklarını satışa çıkarmazlar. Piyasadaki satış baskısı azalır.

(5) Devlet, en büyük borçlu. Devlet eski borçlarına ek olarak kriz döneminde yeniden borçlanacak. Borçları büyüyecek. Bir devlet milli gelir artışından daha yüksek faiz ödeyemez.

Milli gelir sıfır artıyorsa, reel faizin de sıfır, veya en fazla yüzde 1 dolayında olması gerekir. Aksi halde kriz döneminde devlet fakirden daha fazla alarak zengine daha fazla para dağıtmaya başlar. Gelir dağılımı daha da rezil olur.

(II) Harcamalar neden artırılmak zorunda?

(1) Devlet, ekonomi için önem taşıyan şirketlerin ve bankaların batmasını veya işlemez hale gelmesini önlemek için bunlara sermaye yardımı yapmak, kriz nedeniyle tahsil edemedikleri alacaklarını karşılamak zorundadır.

(2) Kriz döneminde üretimdeki gerilemenin ve işten çıkarmaların durması, talebin artmasına bağlı. İnsanlar para harcamaya başlamıyorlar. O zaman devletin harcamaları başlatması gerekiyor.

Klasik formül: Krizde devletin insanlara çukur açtırıp çukur kapattırarak para ödemesi, böylece piyasaya para akıtmasıdır. Ekonomi diliyle bunun anlamı, devletin yeni kamu yatırımları (altyapı yatırımları) için harcamaları hemen başlatmasıdır. Uzun süredir parasızlıktan yapılamayan altyapı yatırımlarına hemen başlanmalıdır.

(III) Borçlanma kaçınılmaz

Devlet parayı nereden bulacak? Borçlanacak. Bütçe açık verecek. Ekonomi ölüm kalım savaşı verirken bütçe denkliğine bakılmaz. Ya bu dereden geçeceğiz, ya da boğulacağız.

Dünyada olan biten özetle budur.

Biz bunun bir bacağını benimsedik. Öbür bacağını içimize sindiremiyoruz.

Halbuki ekonominin harekete geçmesi için kamunun harcama yapması gerekiyor. Kamu harcaması bütçe açığı göze almadan yapılamıyor.

Evet. Normal koşullarda bütçe açığı kötüdür ama şimdi biz dereceden geçiyoruz.

2010 yılı bütçesindeki açık, normal harcama kalemlerinden oluşan açıktır. Halbuki bütçede ekonomiyi harekete getirecek tür harcamalar için de ödenek ihtiyacı vardır.

Fakat normal harcamalardan kaynaklanacak açığın 50 milyar TL'ye ulaşması karşısında hükümet, ekonomiyi harekete geçirecek harcamalara para ayırmaktan korkmaktadır.

Halbuki ekonomi harekete geçmeden bütçe gelirleri artamaz. Olağan harcama kalemlerinden kaynaklanan açık küçülemez.

Tüm yazılarını göster