Faiz şoku geri mi dönüyor?

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

2013 Mayıs’ın da Bernanke’nin açıklamaları sonrasında dünya piyasalarını vuran dev satış dalgasını hatırlarsınız. 10 yıllık ABD devlet tahvili faizlerinin %3,0’ü aşmasıyla atağa kalkan dolar gelişmekte olan piyasalarda tsunami etkisi yaratmıştı. 

Dış dengesinin bozukluğu ve döviz rezervlerinin azlığı nedeniyle kırılgan beşli (Brezilya, Endonezya, Güney Afrika, Hindistan ve Türkiye) piyasaları arasında sayılan ülkemiz küresel satış dalgasıyla sarsıldı ama önemli bir kayıp vermeden yoluna devam etti. 

Yurtiçinde toplumsal gerginliğin arttığı bir döneme rastlayan küresel dalga nedeniyle döviz kuru ve faiz oranlarında yaşanan şok artışlara rağmen Türkiye ekonomisi %4,0’ün üzerinde büyüme ile yoluna devam etti. 

Yaklaşık iki sene sonra benzer bir şok bu defa Avrupa piyasalarından geliyor. Geçen hafta Avrupa devlet tahvillerinde yaşanan satış ve avronun güçlenmesi Avrupa Merkez Bankası’nın varlık alım programına duyulan güveni sarsarak gelişmekte olan piyasaları vurmaya başladı. 

Avrupa varlıklarında yaşanan satış dalgası piyasaları ikiye ayırmış durumda. İyimserler diye adlandırabileceğimiz ilk gurup, faiz oranlarında ve avroda yaşanan yükselişin Avrupa ekonomisinin büyümeye başlamasından ve deflasyon beklentilerinin geçmesinden kaynaklandığını söylüyor. 

Kötümserler diye adlandırabileceğimiz ikinci grup, Avrupa Merkez Bankası’nın varlık alımları nedeniyle yaşanan hesapsız kitapsız iyimserlik dalgasının sonuna gelindiğini söylüyorlar. Faiz oranlarındaki yükselişin devam edeceğini iddia ediyorlar. 

Mayıs ortasında açıklanan ilk çeyrek büyüme, Nisan ayı sanayi üretimi ve Mayıs ayı enflasyon verileri ilk grubun görüşünü destekliyor. Avrupa ekonomisi canlanma işaretleri ile defl asyon tehdidini geride bırakmış görünüyor. 

Büyümenin artmasına paralel Avrupa devlet tahvil faizlerindeki yükselişin devam ettiği ve kısa vadede avronun değer kazandığı bir döneme girebiliriz. Ancak söz konusu gelişmeler nedeniyle Avrupa Merkez Bankası’nın müdahale etmesini beklemek gerçekçi değil. 

Avrupa Merkez Bankası başkanı Draghi geçen hafta yaptığı açıklama ile bunu net bir şekilde ifade etti. Düşük faiz ve zayıf likidite ortamında piyasalardaki oynaklığa alışılması gerektiğini, Avrupa Merkez Bankası’nın bundan etkilenmeden işini yapacağını işaret etti. 

Draghi’nin açıklaması sonrasında piyasalarda üç temel etki gördük. (i) Oynaklıktaki artışa Merkez Bankası’nın müdahale etmediğini gören piyasaların risk primini artırmasına paralel uzun vadeli faizler yükseldi. (ii) Faiz oranlarındaki artış ile birlikte avroda güçlü değer kazancı görüldü. (iii) Söz konusu gelişmeleri küresel risk iştahının bozulmasının işareti olarak gören gelişmekte olan piyasalarda sert satışlar görüldü. 

Avrupa’da yaşanan gelişmeleri iyimser işaretler olarak yorumlamakta zorlanıyoruz. Avrupa Merkez Bankası’nın varlık alımlarını başlatmasının arkasında üç temel gerekçe vardı. (i) Avroya değer kaybettirerek ihracatı desteklemek ve deflasyon tehdidini ortadan kaldırmak; (ii) Orta ve uzun faiz oranlarını düşürerek harcama ve yatırım talebini desteklemek; (iii) Negatif faizler yoluyla bankaların kredi kanallarının açılmasını sağlamak. 
Geçen hafta yaşanan gelişmeler ile kur ve faiz başkan Draghi’nin varlık alımı açıklaması öncesi değerlerine geri döndü. Faiz oranlarındaki yükseliş ve avronun değer kazanması devam ederse Avro bölgesinde devam eden büyüme ve enflasyonun normale dönmesi süreci daha yolun başında sona erebilir. 

Avrupa devlet tahvili faizlerindeki artış ve avronun değer kazanması devam ederse gelişmekte olan piyasalarda ezberler bozulacak. Fed kaynaklı şoklarla boğuşmaya alışmış piyasa oyuncuları genelde doların yükseldiğini görünce satışa geçerler. Avrupa devlet tahvili faizlerindeki artış ve avronun değer kazanması ezber bozuyor. Kısa vadede Avrupa faizlerinin yükselmeye devam etmesi durumunda zayıf dolar da piyasalarda satış yaratabilir.

Tüm yazılarını göster