Faiz lobisi

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

-------

Türkiye'de ekonomiyi lobilerin, 'zadegan' sınıfının istediği gibi şekillendirdiğini kabul etmek, iktidarı küçümsemek, iktidarın ülke yönetimine hakim olamadığı anlamına gelir. 
---------
 

Geçen hafta  Bugün gazetesinde Metin Arslan'ın Ankara kaynaklı bir haberi yayınlandı. Bu habere göre AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'a bağlı Ekonomi İşleri Başkanlığı tarafından uluslararası faiz lobisine ilişkin bir rapor hazırlandı.

Başbakan  Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a sunulan raporda,  lobi için 'ayrıcalıklı üst sınıf' anlamına gelen 'zadegân' benzetmesi yapıldı.

Raporda, "Türkiye'de öteden beri üretim üzerinden değil, devleti borçlandırarak, yüksek faizlerle devlete borç vererek gelir elde eden bir iktisadi elit bulunmaktadır. Bu zadegân, deyim yerindeyse elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan; suyun taşıyla suyun kuşunu vurmayı alışkanlık edinmiş bir çevredir" denildi.

Habere göre raporun önemli tespitleri şöyle; 

-Kaos lobisinin güdümündeki faiz lobisinin amacı Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ekonomik krizler çıkartmak, yönetim değişiklikleri marifetiyle önce teknokratları, daha sonra kontrol edebilecekleri kadroları iş başına getirmektir.

Bunun son örneği İtalya ve Yunanistan'da görülmüş geçiş hükümeti olarak teknokrat yönetimler oluşturulmuş mevcut siyasi kadrolar tasfiye edilmiştir.

Son dönemde Türkiye ve Ortadoğu'da yaşananların arkasında kaos lobisi bulunmakta. Lobi Suriye ve Mısır meselesinde başı çekmektedir. 

- AK Parti iktidarında devletin ödediği faiz 2011'de yüzde 16.6'ya, 2012'de yüzde 17.6'ya düşürülmüştür. Bu durumda Türkiye'deki faiz lobisini son derece rahatsız etmiştir. Zira faizler yüzde 60'larda devam etmiş olsaydı faiz lobisi 11 yılda 642 milyar lira ilave para kazanacaktı.

- Bankacılık sektörü geçen yıl 23.5 milyar, bu yılın 5 ayında 11.4 milyar net kar etmiştir. 

Türkiye'de bankalar ekonomi içinde orantısız bir konuma sahip durumdalar. Türkiye'deki 249 sanayi kuruluşunun 49 banka kadar bile kar edemediği dikkate alındığında ekonominin reel sektör gücünün kuvvetlendirilmesi ihtiyacı ortaya çıkacaktır.

- Bankacılık sektörünün 2013'ün ilk 5 ayında faiz gelirleri 44.6 milyar lira, toplam faiz dışı gelirler ise 12.6 milyar lira olarak gerçekleşti. Bu yılın ilk 5 ayında bankaların vatandaştan aldığı komisyon ve banka hizmeti ücretleri 8.9 milyar liraya ulaştı.

- 28 Şubat'ta toplanan vergilerin yüzde 93,7'si iç borç faizine verilmiştir. Başka bir deyişle toplanan bütün vergiler faiz borcu olarak az sayıda zadegâna verilmiştir.

Büyük oyunun bir parçası olan ve 28 Şubat'taki finansal mühendislik operasyonlarını yürüten odakların medya ve sermaye ayağı ortaya çıkaracaktır."

- Türkiye'ye yönelik bu uluslararası baskı sadece ekonomik değil, aynı zamanda güçlü siyasi baskıdır. Türkiye cari açık, yabancı sermayenin tedirginliği ve dışarı para çıkışı söylemleri üzerinden tehdit edilirken esas mesele Türkiye açısından 'pes edip etmeme' meselesidir.

- FED Başkanı Ben Bernanke'nin 2014'te tahvil alımlarının durabileceği sinyalini vermesi hem dünya hem Türkiye ekonomisinde dalgalanmalara neden olmuştur. FED'in kararının ekonomiye etkisi sınırlı kalmıştır.

- Alman Deutsche Bank, Hazine'nin kritik borçlanma ihaleleri öncesinde (12 Temmuz) yayınladığı raporunda 'TCMB, pes edene ve faiz artırana kadar Türk Lirası'nın baskı altında kalmaya devam edeceğini öngörüyoruz' demiştir.

- ABD'li finans devi Citi'nin Orta, Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika (CEEMEA) Döviz ve Tahvil Piyasası Bölümü Başkanı Luis Costa'dan gelmiştir. Costa, "Türkiye şu anda oldukça tehlikeli bir durumda, muazzam tutarlarda para çıkışları şu ana kadar görmedik. Ancak bu durum ağırlaşabilir de" şeklinde konuşmuştur.

Metin Arslan'ın haberine göre raporun önemli bölümleri bunlar.

Siyasi partiler, gelişmeleri, olayları kamuoyu önünde değerlendirirken, kendi politik görüş ve bekleyişleri doğrultusunda bunları farklı şekillerde yorumlayabilirler.

Parti içinde  parti başkanına, hele başbakanlık sorumluluğu taşıyan bir başkana ekonomik durum hakkında bilgi vermek için hazırlanan ve de bir Prof. Dr. başkanlığında hazırlanan raporun ekonomik gerçeklere, rakamlara dayalı olması gerekir. 
Çünkü parti başkanı, başbakan bu rapordaki değerlemelere göre politika belirleyecektir. 
Olumsuz gelişmelerin sorumluluğunu başkalarına yükleyerek, yanlışları savunmak ne partiye, ne ülkeye yarar getirir. 
Türkiye'de ekonomiyi lobilerin, zadegan sınıfının istediği gibi şekillendirdiğini kabul etmek, iktidarı küçümsemek, iktidarın ülke yönetimine hakim olamadığı anlamına gelir. 
Ümit edilir ki, AK Parti başkanı, başbakan bu raporu okur ama… Karar verirken eski DPT uzmanları ile Merkez  Bankası uzmanlarının, Hazine çalışanlarının verdikleri rakamlara ve bilgilere dayalı olarak durum değerlemesi yapar ve politikalar belirler.

Tüm yazılarını göster