Euronun geleceği: Krizi aşacak mı, çökecek mi?

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

François Mitterand'ın eski danışmanlarından Jacques Attali, "euronun varlılığı tehdit altında" derken, Nicolas Sarkozy'nin en yakın danışmanlarından Alain Minc, krizin aşılacağına inanıyor.

Jacques Attali, zamanında François Mitterand'ın danışmanlığını yapmış, dünyaca ünlü bir siyasetçi. Avrupa Kalkınma Bankası'nın kurucu başkanlığını yapan Attali, 1998 yılında mikrofinansman kavramının geliştirilmesi yoluyla, yoksullukla mücadeleyi hedefleyen ve kar amacı gütmeyen PlaNet Finance'ı kurdu.

Ekonomist, yazar ve iş adamı Alan Minc ise Nicolas Sarkozy'nin en yakın danışmanlarından.

Euro bölgesinin içinde bulunduğu durumu değerlendiren Attali ve Minc, bu konuda farklı görüşlere sahipler. Birisi, euronun varlığının bile tehdit altında olduğunu düşünürken, diğeri mevcut çabalar sayesinde krizin aşılacağına inanıyor.

Attali'ye göre Avrupa felaketin eşiğinde ve euronun sadece geleceği değil, varlığı bile tehdit altında. Avrupa Merkez Bankası sürdürülebilir ve sınırsız bir şekilde müdahale etmediği sürece, bu tehdit ortadan kalkmayacak. Merkez Bankası'nın müdahalesinin bile krizi aşmaya yeterli olmayacağını söyleyen Attali, bunu iki temel nedene bağlıyor. Birincisi Yunanistan, İtalya, İspanya ve hatta Fransa gibi ülkelerin borç sorunlarını nasıl çözümleyeceklerine dair hiçbir yolun görünmemesi. İkincisi ise bunu başarsalar bile, Avrupa sistemi ve ekonomik büyümede gerçek bir konsolidasyon mekanizması oluşturmadıkça, bu başarının hiç bir işe yaramayacak olması. Attali'ye göre bu mekanizmanın, federal bütçe, euro tahvilleri, büyük yatırımlar ve ticari bankaların kontrolünü içermesi gerekiyor. "Federal bir perspektif olmazsa, euro yok olacaktır" diyor Attali.

Alain Minc ise duruma tamamen farklı bir taraftan bakıyor. Euronun değil, euro bölgesi ülkelerinin krizde olduğunu savunan Minc, " Euro bölgesi ülkeleri eleştiriliyor; fakat onları eleştirenler kendi paralarına bakmıyorlar! Euronun öleceğini asla düşünmüyorum, çünkü euronun nasıl yok edileceğini bilmiyoruz. Euronun yokolması herkes için kötü olur. Bu arada krizin başından bu yana, piyasalar da eleştiriliyor. Oysa tam tersine, piyasaları kutlamak gerekli. Ben çıkış yolunun olduğuna inanıyorum ve bu yol şu anda çiziliyor. Şu anda dağın kuzey tarafından geçiyoruz; henüz vidaları çözmemek gerekli" yorumlarında bulunuyor.

Farklı görüşlerine rağmen, Attali ve Minc'in hem fikir oldukları bir çok konu da mevcut. Öncelikle her ikisi de, Avrupa inşaasının derinleşmesinden yana.

İki önemli ismin, Les Echos gazetesinde yer alan söyleşilerinde yer alan ortak noktaları oldukça ilgi çekici:

. Avrupa sistemi, ABD sisteminden daha iyi çalışıyor

Alain Minc: "27 parlamentodan oluşan Avrupa, bir ay için Yunanistan için yardım planı açıkladı. İkinci yardım planı ise meclis tatillerine rağmen iki buçık ayda onaylandı. Bu açıdan bakıldığında, Avrupa sistemi, her ne kadar yengeç gibi ilerlese de, ABD sisteminden daha iyi çalşıyor. Bu durum Barack Obama'nın kişiliği sayesinde gizlenebiliyor; oysa Washington'ın siyasi etkinliği yok denecek kadar az. Bence ABD'nin tek gücü, teknolojik dinamizmi. Öte yandan Avrupa demokrasi açısından da ABD'nin önünde. Dünyanın en demokratik bölgesi neresi diye soracak olursanız, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'yı bir kenara bırakırsak, bu sorunun cevabı Avrupa'dır."

Jacques Attali: "ABD büyük bir kayma yaşıyor. Ben şahsen, Tocqueville'in ABD hakkında söylediklerini unutmuyorum: "Sonunda diktatörlük gündeme gelecek". Bu adamın yorumunu ciddiye almak gerekir. ABD, diktatörlük süreci yaşamayan tek demokrasi; fakat ABD'nin, en çılgın aşırıcı akımlarına açık olduğunu da unutmamak gerekir. Avrupa'da işler, ABD'den çok daha iyi gidiyor. Ödemeler dengemiz fazla veriyor; işsiz sayımız daha az; eşitsizlikler daha sınırlı; yaşam bekletisi yükseliyor; kişi başı düşen gelir ABD'den daha yüksek; sonuç olarak, inovasyon dışında, tüm kriterlerde onlardan daha iyiyiz."

. Çin'e güvenmeyin

Jacques Attali: Herkes Çin depreminin konut balonundan kaynaklanacağını düşünüyor. Ben, Çinlilerin sermayelerini kendi ülkelerine yönlendireceklerini düşünüyorum. Biz Avrupalılar, Çinlilere güvenemeyiz, çünkü onların emeklilik, sosyal güvenlik sistemleri yok; çünkü onlar da yöneticilere tepki vermeye başladılar. Çin, halkının taleplerine cevap vermek zorunda kalacak. Küresel ekonomiden geri çekilme süreci başlamış bile olabilir. Farkındaysanız, bir süredir tavır değiştirdiler ve euroyu desteklemiyorlar.

Alain Minc: Ben de Çin sermayesinin kendi topraklarına döneceğini ve iç pazarda harekete geçeceğini düşünüyorum. Fakat bu olumlu olacak; çünkü büyümeyi besleyecek. Uluslararası denge gereği, Çin gibi ülkelerin kendi evlerinde daha fazla para harcamaları; borçlu ülkelerin ise daha az para harcamaları gerekli. Çin bu kuralı kendisi için uygularsa, kısa vadede zorluk yaratsa da, iyi yönde bir gelişme olur.

. On yıllık durgunluk dönemi

Jacques Attali: Önümüzdeki on yılın resesyon dönemi olması çok muhtemel. Bizim biriktirdiğimiz borçlar krize neden oldu; krize verilebilecek tek cevap ise, teknik gelişmelerin bizi kurtaracağına inanarak daha fazla borçlanmak oldu. On yıllık resesyonu engelleyecek tek şey, teknik gelişmeler mucizesiydi. Tarihte bu tür mucizeler çok kez oldu. Bugün ise bu mucizelere rastlamıyoruz. Belki de çare, ağ ekonomilerinden gelecek...

Alain Minc: Biz Avrupalılar, geçmişin hesapları ile yüzleşmek için "zayıf inek" sürecine giriyoruz. Yani zayıf bir büyüme sürecine. Dolayısıyla, euro bölgesinde bir federalleşme olacak.

. Gerçeği görmeyi kabul etmedik

Jacques Attali: Er ya da geç, gerçekle karşılaştık. Ekonomi teorisinde, gerçek, kıtlık sıkıntısı olarak tanımlanıyor. Demokrasi, her istediğini yapmak anlamına gelmiyor. Demokrasi, vergileri indirme ve masrafları yükseltme özgürlüğü değil. Bu hatayı toplu olarak yaptık. Bugün bana Avrupa'nın egemenliğimizi yıktığı; Avrupa'nın zorluk ve çaba anlamına geldiği söylenebilir. Cevabım, kendi mitomanimizin, yani yalancılığımızın kurbanlarıyız olur. Sadece gerçekleri görmeyi kabul etmedik. Şimdi ise gözlerimizi açmamız gerekiyor.

Alain Minc: Verimlilik açısından da aynı tabloyu çizebiliriz. Hiçbirşey gökten inmedi. Bu gerçekten kolektif bir tutum.

Tüm yazılarını göster