Euro Bölgesi'nin uzun ince yolu...

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com


Geçtiğimiz hafta sonunda Fransa ve Yunanistan'da yapılan seçimleri sonuçları, gerek Euro Bölgesi ve gerekse küresel düzeyde kırılganlığı artırdı. Seçmenler  kemer sıkmayı öngören yaklaşımlara net bir şekilde karşı çıkıyor; durum böyle olunca finansal sermayenin pazarlık gücü net bir şekilde azalırken, siyasilerin kendilerinden beklenenleri yerine getirme şansı önemli ölçüde azalıyor. Geniş seçmen kitleleri ile finansal sermaye arasındaki gizlenemez hale gelmiş çıkar çatışması sistemik riskin çok yüksek düzeylerde gezindiğine işaret ediyor. Finansal sermayenin temel belirleyici olduğu mevcut sorunlu sistemin tümüyle değişmesi, çok uzun süreli ve oldukça sancılı bir sürecin gündeme gelmesi ihtimali artıyor. Ancak finansal piyasalar bu gerçeği görmemekte ısrar ediyor, yeni seçilenlerin ve geniş seçmen kitlelerinin ölümü göreceği ve kemer sıkmaya er geç razı olacağını varsayıyor…
Sıkıntı öne sürüldüğü gibi salt Merkel ve Almanya'nın büyüme yanlısı politikalar lehine ikna edilmesi ile sınırlı görünmüyor. Tercihlerin geniş seçmen kitleleri lehine ve finansal sermaye aleyhine değişmeye başlaması hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı anlamına geliyor.
Ne Fransa'da, ne de Yunanistan'da kemer sıkmaya karşı olduğunu belirten siyasiler de neyi nasıl yapacaklarını bilmiyor. Yunanistan'da kemer sıkma konusunda söz veren siyasi partiler azınlıkta kalıyor, diğerleri ise kemer sıkmaya karşı çıkıyor ve koalisyona girmek istemiyor. Fransa'da ise durum net değil, piyasalar Hollande'nin zenginden daha çok vergi alacağını ve bu yolla hem sosyal adaleti, hem de büyümeyi gözetebileceğini iddia ediyor. Fakat bu söylem pek mantıklı görünmüyor, böyle bir yaklaşımda kemer sıkma anlamına gelebilir, fedakarlığın nasıl dağıtıldığı ikincildir. Eğer yeni Fransız Başkan'ın niyeti bu ise Almanya ile anlaşmakta bir sıkıntı yaşamayabilir, seçmenlerin gözünü bir süre için boyayarak statükoyu harcamaya çalışabilirler. Bu aşamada bütçe açığı ve borç yükünün nereye gideceği konusundaki detaylar belirleyici olacak. Büyüme yanlısı politika derken hem para, hem de maliye politikalarının gereken ölçüde gevşetilmesi, orta vadede bütçe açığı ve borç yükünde artışın göze alınması gerekiyor ki bu konuda Almanya ve Merkel'i ikna etmek kolay olmayacak gibi görünüyor. Portekiz, İspanya, İtalya ve diğer sorunlu bölge ülkelerinin de kendilerini çok yakından ilgilendirdiği için çok yakından izleyecekleri ve Almanya'yı zorlamaya çalışacaklar kesin gibi görünüyor.
Eğer para ve maliye politikalar daha da gevşer, borç yükü ve bütçe açığının orta vadede büyümesine yeşil ışık yakılır ise Almanların iddia ettiği gibi enflasyon mu artar, yoksa diğerlerinin öne sürdüğü gibi durgunluktan mı çıkılır tartışması belirsizlik ve kırılganlığı artıracak. Euro Bölgesi'nin kademeli olarak korumacı yaklaşımları mı benimseyeceği, yoksa büyümek adına hangi işkollarında rekabet gücünü artırarak uzmanlaşabileceği konuları çok tartışılacak… Bu süreçte tüketilen zaman siyasi istikrarsızlığın büyümesine, tepkiselliğin ve inatlaşmanın daha belirleyici olmasına katkı yapabilecek… Sorunlar ağırlaştıkça seçmenlerin ilgisi mevcut statoküya karşı çıkanlar lehine ve ona yakın durmaya çalışanlar aleyhine değişecek; gündeme gelecek yeni erken seçimler kırılganlığın daha da artmasına katkı yapacak.
Euro Bölgesi henüz en kötüyü yaşamadı; yavaş da olsa bu yönde ilerlemeye devam ediyor. Aslında tartışılan seçmen kitlelerinin nasıl aldatılabileceği ve yapılması gerekenlere tepkiselliğinin dindirileceği ile ilgili gibi görünüyor. Durum böyle olunca şeffaflığın kademeli olarak azalacağını, muktesabata ilişkin standartların dalgalı bir şekilde rafa kalkmaya başlayacağını, bu süreçte güven bunalımını aşmanın imkânsız olduğunu görmek gerekiyor. Bugünün ve yarının koşulları mevcut refah düzeyinin korunmasına izin vermiyor. Euro Bölgesi ekonomik olarak daralmaya devam edecek… Bu durum küresel dengeleri de kırılganlaştıracak… Çok uzun süreli ve oldukça sancılı büyük bir değişimden kaçınmak pek mümkün olamayacak…
 

Tüm yazılarını göster