Euro 2024

Ne günlerdi. Euroya geçiş sonrası Alman Markı, Fransız Frangı tarihe karışıyor­du. 2000 yılı (2YK) geçişi, Yeni Türk Lirası­na (YTL) geçiş. Bankacıydım, tüm sistem ge­çişlerini yaşadım. Buradan yazınca dile kolay. Bir hata bile olay.

Cüneyt DİRİCAN cuneyt.dirican@dunya.com

Ne günlerdi. Euroya geçiş sonrası Alman Markı, Fransız Frangı tarihe karışıyor­du. 2000 yılı (2YK) geçişi, Yeni Türk Lirası­na (YTL) geçiş. Bankacıydım, tüm sistem ge­çişlerini yaşadım. Buradan yazınca dile kolay. Bir hata bile olay.

1970 sonrası Smithsoni­an ve Ortadoğu coğrafyasının dinamikleri ile oluşan enerji krizinde küresel enflasyon baş­lamış, 1981 yılında IFC ekonomisti Antoine van Agtmael “gelişmekte olan pazar” kavramı­nı, 1989 yılında “the Institute for Internatio­nal Economics” ekonomisti John Williamson “Washington Konsensüs” kelimesini ilk kul­lanmıştı. 1991 yılında SSCB dağılmıştı. 1990 yılında Scorpions “Winds of Change” diyerek küreselleşmenin, neoliberalizmin müjdesini veriyordu. Soğuk Savaş bitmiş, duvarlar in­mişti. Goldman Sachs ekonomisti Jim O’Ne­ill, 2001 yılında Euro hayatımıza girerken ilk kez BRIC terimini kullanıyordu.

Makro verileri bir türlü düzelmiyor

Avrupa Birliğinde yine değişim rüzgârları esiyor. Brexit sonrası Frexit olasılığı yükse­liyor. 2008 krizi sonrasında ve 2020 pande­misinde birbirine sımsıkı sarılan AB’de loko­motif Fransa, İspanya, Portekiz, Belçika, İtal­ya’nın makro verileri bir türlü düzelmiyor. Bütçe açığı, kamu borcunun GSYİH’ya oranla­rı kabul edilenlerin hala çok üzerinde.

Dünya Biden sonrasında, 2020 kampanya sitesinde yazdığı gibi Rusya ile Batı’nın tek­rar “Soğuk Savaş” dönemine girdiğini gördü. Ortadoğu’da Trump’la başlayan barış rüzgâ­rı yerini savaşa bırakıyordu. Çin’in Yeni İpek Yolu Projesi üzerindeki üç ana hatta da savaş­lar yaşanıyordu. BRICS genişliyor, kendi öde­me sistemini kuruyordu. Ambargolar daha çok AB’yi vuruyordu. 71-86 arasındaki küresel enflasyon petrol kuyuları devreye girip enerji fiyatları sönünce düşmüştü. Reagan ve That­cher’ın “Arz Yanlı İktisat” politikası ile vergi­ler düşüyor ve üretim öne çıkarak ekonomiler tekrar ayağa kalkıyordu. Trump’ın 2024 kam­panya sitesinde(kileri) (geçen hafta) yazdı­ğı(m) gibi.

Hızlandırılmış versiyonu yaşıyoruz

O yılların hızlandırılmış versiyonunu bi­rebir yaşıyoruz. Yaklaşık yarısı gibi düşünüp, pandemiyi başlangıç alırsak 2027-2028 gibi dünya yeni bir ekonomik evreye girecek. Bu yaşananlar tarih tekerrürden ibaretse onun sancıları. Yeni dönemin adını henüz bilmiyo­ruz. Ancak net olan AB ve ABD seçimlerinden net olarak “korumacılık” ve “muhafazakârlık” odaklı olacağını bize söylüyor. Yani kendine yetebilen ülkeler ve/veya kendi göbek bağını kesen yeni bloklar.

Ama yükselen taraf bu se­fer Batı değil. Trudeau, Macron, Sunak, Milei gibi isimlerle son şansını deneyen neolibera­lizm bir bir satıh kaybediyor. Biden TV per­formansı sonrasında kendisinden dahi ümi­di kestiler. IMF bile konunun farkında sürek­li neoliberalizm karşıtı makalelere dergisinde yer veriyor. Sermaye akımlarının serbest ol­ması, serbest piyasa, merkez bankası bağım­sızlığı, bütçe dengesi, rasyonellik gibi 1970’li yılların neoklasik iktisat teorileri ile birlik­te gelişen, büyüyen neoliberalizm (Şenses, 2004; Üçoğlu, 2015), WEF’in dijital ekonomi ve Endüstri 4.0 kavramları ile tutunmaya ça­lışırken, son olarak yeşil ekonomi ve sürdü­rülebilirlik ile küresel ekonomiyi tehdit edi­yor.

Ki Trump’ın karşı çıktığı yerlerden biri­si de bu. Küresel enflasyonun, enerji ve emtia fiyatlarının sönmesi ile düşmesini Fed’in or­todoks para politikasına bağlayan neoliberal, neoklasik ana akım, bizde faizin artması ile enflasyonun söneceğini, kurun artmayacağı­nı, sıkı para politikası ile bütçenin ve cari açı­ğın dengeye geleceğini, fakat yapısal reform, vb. olmadan yabancı sermayenin gelmeyece­ğini yine iddia ediyordu.

Değişim rüzgârları buraya kadar gelmiş

Daha 2 ay önceye kadar bunları öneren, söyleyen kendisi değilmiş gibi carry trade’in zararından bahsedip, BYD’nin yatırımını X’de paylaşıyorlar. Hatta eylül ayında faiz indiri­minin iyi olacağını, önerdikleri acı reçete ile gelinen noktada enflasyon, faiz, kur sarma­lında asgari ücretin enflasyon doğurduğunu iddia ederlerken, şimdi artış yapılmazsa iş­çinin/emeklinin çok zorlanacağını, kurun sa­bit paritede kalmasının yanlış olduğunu söy­lüyorlar. Değişim rüzgârları buraya kadar gel­miş. Öne çıkarmadıkları hususlar yok değil. Zikredilen EYT tutarı ve KKM zararının çok üzerinde gerçekleşen bütçe faiz gideri veya ABD’de tüketici ve oto kredileri ile kredi kartı hacminin yüksek faizlere rağmen hala artışı. Demek ki enflasyon ve çözümünde farklı di­namikler esasmış.

Tüm yazılarını göster