Et krizi fırsata dönüştürülebilir mi?

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Ulusal Kırmızı Et Konseyi Başkanı Melek Us, besicilikte çekilmelerin blöf olmadığını belirtiyor. Yerli üretimin sürdürülebilmesi için et ithalatında ihtiyaç duyulan ve şu anda yüzde 30 olan gümrük vergi oranlarının yüzde 70-75 seviyesine çıkarılmasını talep ediyor.

Örgütlü hayvancılık işletmelerinde öncü kuruluşlardan biri olan Banvit Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Görener, "Kasaplık canlı hayvan ve et ithalatı başladığından beri yapılan ithalatın adil olmadığını söyledik. Uygulanan politika üretimi değil ithalatçıyı destekliyor. Bu şartlarda bizim besicilik yaparak yaşamamız mümkün değil. Biz de ithalat yapacağız.Bizi buna zorladılar" diyor.

Görener, "Benim maliyetlerim 15-16 lira iken ben 10 liralık ithal etle nasıl yaşarım? (…) Biz ithalat yapılmasın, her şey yasaklansın demiyoruz. Ama ithalatın da koşulları var. Bütün dünyada uygulanan politika özünde üreticiyi koruyacak, üretimi sürdürecek bir 'referans fiyatı' sistemi var. Bunu AB uyguluyor," diyerek işin özüne gönderme yapıyor. Türkiye'de 1400 liraya yükselen buzağı fiyatının, bugün 1200 lira düzeyinde seyrettiği Avrupa'da fiyat 200 avro düzeyinde yani 400 lira olduğunu da belirtiyor

Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konsey Başkanı Dr. Mehmet Alkan Cumhurbaşkanı'na yazdığı mektubunda, "…üreticimiz girdi maliyeti yüksek olduğundan ithal ürünlere karşı rekabet edemez" diyerek Görener'in saptamalarını destekliyor.

Farklı düşünce

Manisa Ticaret Borsası Başkanı Arif Koşar, farklı bir yaklaşım sergiliyor: Kendi yemini kendisinin ürettiğini, işletmesinin başında durarak verimliliği artırdığını söylüyor. "Ben dünyadaki gelişmeleri izliyorum. Gelişmelere göre kendimi yeniliyorum ve yatırımlara devam ediyorum" diyerek büyüklerin piyasadan çekilmesinin doğru olmayacağını ileri sürüyor.

EBK Genel Müdürü Bekir Ulubaş, 16 TL'ye kıyma, 18 TL'ye kuşbaşı sattıklarını, yüzde 10 kâr ettiklerini açıklıyor.

Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar, Türkiye'de tarım işletmelerinin parçalı ve çok küçük, çalışan işgücü fazla olduğu için makine-donanım ve kredi kullanımının yetersiz olduğunu, tarımdaki olumsuzlukları fırsata dönüştürmek gerektiğini söylüyor…

Rekabet-odaklı tartışsak

Et krizi tartışılırken ortaya konan gerekçeler yeni değil. Çok net gözüken ve tartışmanın odağına yerleşmesi gereken husus şu: Örgütlü büyük hayvancılık işletmeleri bile ithalata karşı "rekabet edemez" durumda ise, sürdürülebilir üretim yapabilmek için ne yapmalıyız?

Örgütlü hayvancılık işletmelerini "rekabet dışı" bırakan girdi maliyetlerini tartışmalıyız.

Canlı hayvan ya da et ithalatı yaptığımız ülkelerin hayvancılık işletmelerine sağladığı açık ve gizli destekler neler olduğunu bilmemiz gerekir.

Kaba ve kesif yem girdilerinin teminde ülkemiz üreticilerinin avantaj ve dezavantajlarını bilerek politikalar geliştirmeliyiz.

Hayvancılığın geliştiği ülkelerde süt üretiminde "istikrar" sağlayan düzenlemeleri yakından izleyerek, ülkemizde de benzer yapılar oluşturmalı ve işler hale getirmeliyiz.

İşletme ölçekleri ve yapılanmalarının rekabet yaratmadaki etkilerini bilerek yatırımları yönetmeliyiz.

Hayvancılık alanına yatırım yapanların serbest ve adil piyasa koşullarında iş yapmasını sağlayacak "rekabette şans eşitliği" yaratmalıyız.

İthalat, ithalat vergileri vb etkenlerin tartışılması öğretici olmuştur… Ama sonuçlar üzerinde tartışma, uzun vadeli geleceği güven altına almaz… Konuyu sadece fiyat-ekseninde tartışmayalım... Hayvancılıkta üretimin bileşenlerini, bağlamlarını, yapısını, işlevini ve kültürü bütün olarak değerlendirelim ki, gündemimizdeki "et krizi" tartışmaları arka plana itilebilsin… Krizi de fırsata dönüştürebilsin…

Tüm yazılarını göster