Eşeğin aklına kabuğu düşürmek

Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

İki hafta önceki yazımın başlığı "Cari Açık %10'u da geçer ama Kriz çıkmaz" idi. Yazıda yüksek cari açığa rağmen neden 1994 veya 2001 benzeri bir kriz yaşamayacağımızı vurgulamaktaydım. Her ne kadar geçen kısa zaman içinde döviz kurlarında görülen önemli bir hareketlenmeyle birlikte kriz söylemleri de gereksiz bir şekilde tedavüle sokulduysa da, benim görüşlerimde herhangi bir değişiklik olmadı. Aksine, sınırlı kalmak kaydıyla dövizdeki hareketlenmenin hem fazlaca ısınmış olduğunu düşündüğüm ekonomik aktiviteyi sınırlayarak, hem de dış ticaret açığını daraltarak kronik problemimiz olan cari açıkta bir miktar düzeltmeye sebep vereceği için gayet hayırlı olduğunu da düşünmekteyim.

Ancak, bazı resmi mercilerin son derece zamansız bir şekilde "küresel kriz gelebilir, harcama yapmayın" ve "döviz borçlanmayın" şeklindeki açıklamalarını da son derece talihsiz buluyorum. Ümit ederim bu açıklamaları yapanlar Sn. Mahfi Eğilmez'in arasıra şaka olarak gündeme getirdiği "kriz söylemi yaratarak kuru zayıflatmak" gibi mantıksız bir amaç peşinde değildirler. Halbuki, Merkez Bankası son PPK raporunda neredeyse altını çizerek vurguladığı gibi ekonomik aktivitede önümüzdeki dönemde zaten belirgin bir zayıflama beklemektedir. Her ne kadar, ne bugüne kadar uygulamaya koyduğu politikalar, ne de gelen veriler böyle bir zayıflamayı destekler nitelikte değilse de, MB'nın her şart altında kredibilitesini korumaya özen göstereceğini düşünerek elindeki veri setine güvenmek durumundayız. Ancak gidişat gerçekten de bu yönde ise, Hükümet kanadının krizi gündeme getirip sanki sözlü şekilde ekonomik aktiviteyi soğutmaya çalışmasına da bir anlam vermek mümkün değil doğrusu.

Unutmayalım ki, son yıllarda dolarizasyonda görülen göreceli azalmaya karşın Türkiye hâlâ çift paralı (dual currency) bir ekonomidir. Gerek mevduat, gerekse de borçlanma olarak ekonomik aktörlerin önemli miktarda dövizle ilişkileri mevcuttur. Kurların seyrinde bu aktörlerin her zaman önemli bir payı olmuştur. Eğer siz çıkıp Hükümet olarak "kriz geliyor" derseniz, amiyane tabirle "eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmüş" olursunuz. Şirketler döviz pozisyonlarını kapar, mevduat sahipleri de paralarını dövize kaydırabilirler. Bu durum ise zaten cari açık nedeniyle döviz açığı bulunan ekonomide yüksek miktarda ek bir döviz talebi yaratarak kurlarda gereksiz bir aşırı yükselmeye (over-shooting) sebebiyet verebilir. Tabii ki, daha önce defalarca yaşadığımız gibi bir noktada kurlar tekrar düşüşe geçer. Ancak bu süre zarfında, enflasyon beklentileri bozulur, faizler yükselmek zorunda kalır, MB müdahelelerde bulunur, velhasıl ekonomide son derece gereksiz bir tahribat oluşabilir. Bu nedenle kriz söyleminin acilen gündemden düşürülmesi gerekiyor. (Nitekim, Başbakan da dün bu konuda teskin edici açıklamalarda bulunmak zorunda kaldı.)

Kasım ayındaki politika değişikliğinden sonra MB'nın "enflasyon hedeflemesi" politikasını terketmiş olduğu herkesin malumu. "Her koşulda düşük faiz politikası" olarak adlandırılabilecek yeni politikanın bir amacı sıcak parayı dışlamak ise, diğer bir amacının TL'yi zayıflatmak olduğu da çok açık. Nitekim, TL Kasım ayından beri sepet bazında %20'nin üzerinde değer kaybetmiş vaziyette. MB enflasyon beklentileri ve/veya çekirdek enflasyonda ciddi bir bozulma olmadığı müddetçe, kurlar konusunda çok sert bir tedbir almaktan kaçınacaktır. Ancak, bu faiz politikası devam ettiği sürece kurların yeniden hızla eski seviyelerine gerilemesini beklemek de yanlış. Öte yandan, zaten, normal şartlarda mevsimsel olarak cari açıkta göreceli bir azalma dönemine giriyoruz. Akabinde, büyüme hızında bir yavaşlama görülmesi durumunda, cari açık riskinin doğal olarak azalması söz konusu olacaktır. (Daha önce de belirttiğim gibi, cari açık %10'larda tepe noktasına ulaştıktan sonra %6-7 seviyelerine gerileyebilir. İMF'nin geçen hafta yayınladığı büyüme %2.5'e gerilemesine rağmen cari açığın %10 seviyelerinde kalacağı yönündeki projeksiyonlar ise gerçeklikten çok uzak.)

Son olarak da, Merkez Bankası'nın yüksek cari açığa rağmen, (bütçe açığı ve kamu borçluluğunun düşük seviyesinin de sayesinde) tarihinin hiç bir döneminde olmadığı kadar güçlü olduğunu belirteyim. Kriz söylemleri kurda dalgalanmalar yaratsa bile, orta vadede TL'nin gidişatı konusunda endişelenmek için bir sebep göremiyorum. Öte yandan bugün uygulanan "düşük faiz - yüksek kur" politikasının cari açığın kronik problemlerini çözmesi de imkansız. Bu politika yapısal tedbirleri almak için sadece zaman kazandırıyor. Uzun vadede TL'nin değerlenmesi devam edecektir.

Tüm yazılarını göster