Esad devrildi, herkes memnun, peki sonrası…

Suriye’de 53 yıldır devam eden Esad yöne­timi devrildi. HTŞ ve bağlı grupların giriş­tiği harekât 12 günde sonuç verdi. Muhalifler Şam’a girdi. Rusya’nın Ukrayna’da sıkışma­sı, İran ve desteklediği Hizbullah’ın İsrail ile girdikleri mücadelede yaşadıkları güç kaybı, Esad’a destek verememelerine neden oldu.

Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA DIŞ POLİTİKANALİZ ragipkutay.karaca@dunya.com

Suriye’de 53 yıldır devam eden Esad yöne­timi devrildi. HTŞ ve bağlı grupların giriş­tiği harekât 12 günde sonuç verdi. Muhalifler Şam’a girdi. Rusya’nın Ukrayna’da sıkışma­sı, İran ve desteklediği Hizbullah’ın İsrail ile girdikleri mücadelede yaşadıkları güç kaybı, Esad’a destek verememelerine neden oldu.

Bu durum Esad’ın çok kısa sürede devrilmesini sağladı. Dünyadan ilk gelen tepkilere bakıldı­ğında Esad’ın devrilmesi olumlu karşılanırken HTŞ’ye yönelik bir tedirginlikte göze çarpıyor. Örgütün kökeninin DEAŞ ve El Kaide oluşu en önemli tedirginlik. Örgüt 2016 yılında kabuk değiştirme kararı aldı.

Örgütün İdlib’de düzeni sağlamak için DE­AŞ ile çatıştığı biliniyor. BM’nin terör örgüt­leri listesinde yer alan HTŞ, ABD ve Türki­ye tarafından da terör örgütü kabul ediliyor. ABD’nin HTŞ’nin kurucusu Ebu Muhammed el-Colani’nin başına koyduğu 10 milyon dolar­lık ödül hala aktif. MI6’nın eski başkanı John Sawers’ın “Son iki haftada gördüğümüz HTŞ eylemleri bir terör örgütünün değil, bir kurtu­luş hareketinin eylemleridir.” ifadesi önemli.

Colani’nin CNN International’a mülakat ver­mesi de örgütün diğer köktenci yapılardan ken­disini ayırdığı söyleminin karşılık bulduğunu gösteriyor. Keza Trump’ın “karışmayalım” söy­lemi ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın Suriye ve Or­tadoğu’da tüm yapıcı ortaklarla çalışmaya ha­zır olduklarını ilanı HTŞ’nin bir aktör olarak kabul edildiğini gösteriyor. Bunların yanında Rusya ve İran’dan gelen açıklamalar da itidalli.

Buradaki en önemli soru “HTŞ dönüşecek mi? ve nasıl? Colani verdiği röportajda, Suri­ye’yi inşa ederken, HTŞ’nin bu sürecin yalnız­ca bir parçası ve bu görevi yerine getirmek için bir araç olduğunu söyledi. Yeni Suriye’nin tüm halkları kapsayacağını ve yaşamlarına müda­halenin söz konusu olmadığını belirtti. Bu ifa­delerin karşılık bulup bulmayacağı ve HTŞ üze­rindeki “köktenci” tanımlamasını ne kadar yu­muşatacağını göreceğiz.

Rusya-ABD anlaştı mı?

ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın en önem­li seçim kozlarından biri Rusya-Ukrayna kri­zini bitirmekti. Trump’ın sorunu çözmek için Rusya’nın taleplerini karşılayacak bir anlaş­maya evet diyebileceği ve Ukrayna’nın NA­TO’ya alınmayacağını taahhüt edebileceği konuşuluyor. Bu güçlü bir olasılık. Bu yakla­şımın karşılığı olarak Suriye’deki gelişmele­re Rusya’nın müdahil olmaması gibi bir an­laşma olasılık dışı değil. Keza Suriye krizine dahil olduğu günden beri Esad’ın koruyucu­luğunu yapan Rusya’nın hava gücünü kullan­ması bile Esad’ı ayakta tutabilirdi.

Rusya’nın Suriye’deki varlığının zayıflaması Trump’ın Suriye’den çekilme kararını da etkileyecek­tir. Trump’ın ilk döneminde kendi aldığı çe­kilme kararına ABD sivil ve askeri bürokra­sisi ülkedeki Rusya ve İran varlığını öne sü­rerek karşı çıkmıştı. Bu durumun ortadan kalkması Trump’ın “ne işimiz var Suriye’de” söylemine geri dönmesini kolaylaştırabi­lir. Rusya, Ukrayna’da çözüm oluşana kadar Esad’ı kullanmaktan vazgeçmeyecektir. Sür­gündeki her lider gibi Esad’ın dönüş hayalle­ri kuracağı aşikâr. Esad’ın Rusya’ya sığınması kendisini Rusya adına kullanılacak politik bir figür haline getirecektir.

İran çekildi mi?

İran’ı uluslararası sistemdeki sıkışmışlığı, Filistin sorununda İsrail’e yönelik tehditlerin­den sonuç alamaması, Hizbullah’ın İsrail kar­şısında fazlasıyla yıpranması, Rusya olmadan Esad’a koruma sağlama politikasından geri tu­tuyor. Bunun yanında Suriyelilerin Esad hane­danına olan nefreti Esad’ı destekleyen İran’ı, Suriye’nin yeni yapılanmasında dışarda kalma riskiyle karşı karşıya bırakabilirdi.

Türkiye’nin hareket tarzı

Türkiye, Suriye’de HTŞ ve PYD/YPG terör örgütünün ana unsur kabul edileceği bir yapı­ya karşı çıkacaktır. Bu nedenle Türkiye, Suri­ye’nin toprak bütünlüğünü dikkate alan kap­sayıcı bir yönetim modelinin ortaya çıkmasını istiyor. Bunun için Türkiye, Astana’da oluşan yapının örnek alınarak tüm paydaşları kapsa­yacak şekilde Suriye’nin geleceğinin inşa edil­mesinden yana. Bu süreçte PYD/YPG’nin yal­nızca Fırat’ın batısından atılması yetmeyecek­tir. Suriye’nin geleceğinde oluşacak yapıda bu terör örgütünün varlığı Türkiye için tehdidin devam etmesi anlamına gelecektir. ABD tara­fından eğitilmiş, silahlandırılmış bu grubun İs­rail’in Suriye’deki garnizonu haline gelebilece­ği de unutulmamalıdır. Keza İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarındaki artış bunu destekler niteliktedir. Bu nedenle Münbiç sonrası 911 km’lik sınırda eksik kalan bölgelerde 30 km’lik derinliğin sağlanması giderek daha hayati hale gelmekte. Esad gitti, satranç şimdi başlıyor.

Tüm yazılarını göster