Ersin Özince'nin dediklerini nasıl okuyalım?

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Kriz analizlerinde niteliksel etkenleri araştıranlar, dünya ekonomisine hakim çevrelerin göz ardı ettikleri;

· Açgözlülük ve sorumsuzluklara,

· İş örgütlerini aşırı değerlendiren tutumlara,

· Akılları bir inanca, ideolojiye ve yerleşik doğruya emanet etmelerine,

· Ayağını yorgana göre uzatmayan tüketim alışkanlıklarının pompalanmasına,

· İşleyen kurumların kaynak kullanmadaki önemini göz ardı etme savrukluklarına,

· Farklı seçimleri olan ve gelecek inşa etme iddiası taşıyan liderlikten yoksunluğa,

· Slogan kolaycılığının ciddi fikirlerin yerini almasına,

· Gözetim ve denetimin önemini unutmalarına

· Kibir ve üstünlük inancı nedeniyle paylaşımcılıktan uzaklaşmalarına sıklıkla gönderme yapılıyor.

Geleceği inşa etmek için kurumların yeniden yapılanma ihtiyacı, özellikle uluslararası kurumların yeniden tasarlanması ihtiyacını giderek artırıyor.Kurumlar tasarlanırken, geçmişte yapılan yanlışların yinelenmemesi gerek.

Nicolas Veron makalesinde Finansal İstikrar Kurumu(FSB) şemsiyesinde, küreselleşmenin yarattığı ihtiyaçlara yanıt vermek için yeniden yapılandırılması gereken uluslararası kurumları sıralıyor:

Basel'deki Uluslararası Uzlaşma Bankası (BİS)

- Basel Banka Denetim Komitesi (BÇBS)

- Küresel Finans Sistemi Komitesi

- Ödeme ve Uzlaşma Sistemleri Komitesi

- Uluslararası Sigorta Yöneticileri Birliği

Londra'daki Uluslar arası Muhasebe Standartlar Kurulu(IASB)

Madrid'deki Uluslar arası Tahvil Kurulları(IOS-CO)

Pariste'ki Uluslararası İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)

Washington'daki Uluslar arası Para Fonu(IMF)

Dünya Bankası vb.

Bollinger'in tanıklığı

Var olan kurumların yeniden yapılanmaları yetmiyor, yeni kurumlar inşa etmemiz gerekiyor.Yakın zamanda ülkemizi ziyaret eden Columbia Üniversitesi Rektörü Lee C.Bollinger'in dediği gibi, " Kesinlikle yeni kurumlar inşa etmeliyiz. Küresel merkezlerde yürütülen araştırmaların temel motivasyonu bu. Dünya ekonomik gelişmelerle ve bilişim teknolojileriyle değişiyor ve ne yazık ki, elimizin altında bu değişmelerle başa çıkabilecek kurumlar yok.Bazı sistemleri regule edecek kapasitemiz yok."

Uluslararası kuruluşların yeniden yapılandırılması gereği üzerinde durulurken, sorunun hepimizi ilgilendiren bir başka boyutu gündeme getirildi. Ece Ceyhun, 10 kasım 2011 günü Dünya Gazetesi'nde, Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince'nin kapsamlı açıklamasını yayınladı; diyordu ki: "Finans kapitalin kurumlarını hakim konumda olanların kendi ihtiyaçları doğrultusunda koymaya çalışıyorlar ve bunda da başarılı oluyorlar. Halbuki böylesine global bir dünyada bu hiç gerçekçi değil. Komşunuzu, gelişen ülkeleri ihmal ederseniz; bugün Afrika'yı, Asya'yı ihmal ederseniz o size sonra göç olarak, sorun olarak geliyor. Bu kadar küçük dünyada 'ben oturacağım finans kapitalin kurallarını buradan yazacağım' demek oluyor." BASEL III 'de öne çıkan kuralları anımsatan Özince ekliyordu: "Dünyanın doğru bir bankacılık geliştirmek için gelişen ülkelere ihtiyacı var. Biz Bulgaristan'a neden geldik? Burada bir yatırım potansiyeli var. Bu ülke AB üyesi olduğu için raytingi iyileşti." Bütün ülkeler AB sistemi içinde değil. Sistemin dışında kalan ülkelerin hak ve çıkarlarını korumaları için siyasi irade, banka sisteminin örgütleri ve banka yöneticileri uyarılıyor: "Eğer kendi içsel düzenlemelerimizle gerekli önlemleri alamazsak, sistem öyle bir hale gelecek ki, bırakın şirket riskini almayı, kendi ülkemizin devlet tahvillerine dahi yatırım yapabilmek için, daha fazla sermaye ayırmak zorunda kalacağız."

Ersin Özince'nin söylediklerini şöyle okumalıyız: Birincisi, küresel sistem değişiyor; küresel kurumlar yeniden yapılacak. Bu yeni yapılanmada hakim olanların kibir ve üstünlüğünü kıracak, paylaşımcı olmayan algılarını sınırlayacak, düzenlemelerin tek yanlı olmasını engelleyecek hazırlıkları yapma, mücadele stratejisini belirleme zorundayız. Hakim odakların çifte standardını açığa çıkararak dünya kamuoyu ile paylaşmalıyız. İkincisi, düzenlemelerde etkimizin az olabileceğini hesaba katarak, kendi evimizi süpürmeliyiz; olası gelişmelere göre 'içsel düzenlemeleri' zamanında yürürlüğe koymalıyız. Üçüncüsü, ihtiyaçları ve gelişmeleri iyi betimleyelim ki belirleyebilme şansımız olsun.Her şeyden önce dersimizi iyi çalışmalıyız.

Kendimizi sorgulayalım

Gelişmeler çırılçıplak ortada…Bu aşamada, konuyu bilmek, ayrıntıya hakim olmak,ilkelere dayalı bir dil ve anlatım geliştirmek, bildiklerimizi uluslar arası kamuoyu ile paylaşmak, paydaşları örgütlemek, haksızlıklara teslim olmamak… Hepimizin ortak sorumluluğu içte bu çabalarda halatlara hep birlikte asmak…Sadece iktidardan, muhalefetten, banka sisteminden, STK'lardan beklememek…

Aynaya bakıp kendimize soralım: Gelişmelere bir değer katabiliyor muyum?

Tüm yazılarını göster