Erdoğan, Ahmedinejad'dan daha popüler, ama komşularla sıfır sorun p

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

"Arap Baharı sürecinde Türkiye doğru, İran yanlış tarafta yer aldı. Türkiye, bölgede önemli bir arabulucu rolü üstlenebilir, fakat İsrail ile ilişkilerini düzeltmesi gerekiyor" diyen Fitzpatrick, "Türkiye'nin 'komşularla sıfır sorun' arayışı, takdire değer, fakat gerçekte karaya oturdu. Suriye konusu, Türkiye ve İran arasında ciddi bir ayrıma neden oldu" yorumunu yapıyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) yönetim kurulunda geçtiğimiz hafta oylanan İran'ın nükleer programına yönelik karar tasarısı oy birliği ile kabul edildi. Yeni karar tasarısında İran'ın nükleer programının askeri boyutundan ciddi kaygı duyulduğu vurgulanıyor ve İran yönetiminin nükleer programına ilişkin kaygıları gidermek üzere UAEK ile şeffaf işbirliği yapması talep ediliyor.

Merkezi Londra'da bulunan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün 'Silahsızlanma ve Silahların Yaygınlaşmasını Önleme Programı'nın Başkanı Mark Fitzpatrick, İran konusunda uzman bir isim.

Fitzpatrick'e göre Ortadoğu'nun nükleer silahlardan bir an önce arınması gerekiyor. "İran'ın nükleer silaha sahip olması, bölgede domino etkisi yaratır" diyen Fitzpatrick, İsrail'in nükleer kapasitesi İran'ın nükleer silah üretmesi için bahane oluyor. İran'ın nükleer silaha sahip olması, Suudi Arabistan gibi ülkelerin de nükleer silahlanmaya yönelmesine neden olabilir" uyarısında bulunuyor.

Bu kapsamda, Türkiye'nin bölgedeki artan etkisine ve rolüne dikkat çeken Fitzpatrick, "Erdoğan, Ahmedinejad'dan daha popüler: Arap Baharı sürecinde de Türkiye doğru, İran ise yanlış tarafta yer aldı. Türkiye, bölgede önemli bir arabulucu rolü üstlenebilir, fakat İsrail ile ilişkilerini düzeltmesi gerekiyor" diyor. İran uzmanının parmak bastığı bir diğer nokta da, Türkiye'nin "komşularla sıfır sorun" yaklaşımının, gerçekte "karaya oturduğu". "Türkiye'nin 'komşularla sıfır sorun' arayışı, takdire değer, fakat gerçekte karaya oturdu. Suriye konusu, Türkiye ve İran arasında ciddi bir ayrıma neden oldu" yorumlarından bulunan Fitzpatrick, "Bölgesel güç dengesine baktığımızda, her ne kadar Türkiye'nin 'yumuşak gücü' büyümeye devam etse de, İran'ın 'kaba gücü' Türkiye'nin aleyhine gelişebilir. Diğer ülkeler de İran'la yarışabilmek açısından nükleer silahlanmaya gidebilirler" diyor. Fitzpatrick'in DÜNYA'ya yaptığı yorumlar şöyle:   

Arap Baharı İran'a yayılsaydı, nükleer silahlanma sorunu olmazdı

"Eğer Arap Baharı İran'a yayılsaydı ve daha şeffaf politikaları olan temsilci bir hükümet oluşumuna yol açabilseydi, o zaman İran, ülkenin fakirleşmesine ve dünyadan izole edilmesine yol açan nükleer silahlanmaya yönelik faaliyetlerini durdurma yolunda radikal bir karar alabilirdi. İran liderleri, Kaddafi rejiminin çöküşünden farklı bir ders aldılar. Onlara göre, Kaddafi, nükleer silahlanma programlarından vazgeçerek büyük hata yaptı. Fakat bu, son derece yapay ve yanlış bir yorum. Eğer Kaddafi nükleer silahlanmadan vazgeçmeseydi, toplumsal ayaklanmadan çok daha önce, askesi saldırıya maruz kalırdı." 

Türkiye doğru tarafta

"Türkiye'nin Arap sokağındaki etkisi dikkate değer; Erdoğan, Ahmedinejad'dan daha popüler konumda. Arap Baharı açısından bakıldığında da, Türkiye tarihin doğru tarafında yer alıyor. İran ise, Suriye'ye karşı aldığı tavırla, yanlış tarafta yer aldı. Türkiye, bölgedeki etkisinin yanı sıra, önemli bir arabulucu rolü de oynayabilir. Tabii ki bu arada, İsrail ile ilişkilerin düzeltilmesinin bir yolu bulunmalı."

İran'nın "kaba gücü" Türkiye'nin aleyhine gelişebilir

"Türkiye'nin "komşularla sıfır sorun" arayışı, takdire değer, fakat karaya oturdu. Suriye konusu, Türkiye ve İran arasında ciddi bir ayrıma neden oldu. Türkiye, barışçıl bir reformu desteklerken, İran otokratik, katı bir rejimi savunuyor. Türkiye'yi endişelendiren bir diğer sorun, İran'ın nükleer silah geliştirme kapasitesi. Bölgesel güç dengesine baktığımızda, her ne kadar Türkiye'nin "yumuşak gücü" büyümeye devam etse de, İran'ın "kaba gücü" Türkiye'nin aleyhine gelişebilir. Türk liderlerin dikkate alması gereken konu, nükleer silaha sahip olacak bir İran'ın bölgede domino etkisi yaratabileceği. Diğer ülkeler de İran'la yarışabilmek açısından nükleer silahlanmaya gidebilirler. 

İran'ın nükleer faaliyetleri barışçıl değil

"Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun son raporu, İran'ın nükleer faaliyetlerinin 'tamamen barışçıl' olduğu iddiasını ortadan kaldırıyor. Raporda, İran'ın ne derece kapsamlı bir program oluşturduğu ve bu programın temelinde nükleer balistik misil üretimi için gerekli olan tüm temel teknolojilerin geliştirildiği ortaya konuyor. Bu bilgilerin büyük bir bölümü medyada yer aldı, fakat IAEA on ülkeden topladığı istihbarat ve kendi yürüttüğü araştırmalara dayanarak bu raporu hazırladı." 

Ahmedinejad nükleerden vazgeçmez

"Avrupa Birliği ve ABD, İran'ın nükleer silahlanma faaliyetlerinden büyük endişe duyuyorlar. Endişe duydukları bir diğer konu da, İsrail'in bu programı durdurmak için tek başına askeri bir harekata geçebilecek olması. Bu durumdan çıkabilecek en kötü senaryo İran'ın nükleer bombaya sahip olması ya da İran'ın bombalanması. Bu senaryolar, bölgede savaş çıkmasına yol açar. Dolayısıyla, AB ve ABD, olası en kötü senaryoları ortadan kaldırmak için, İran'a mümkün olduğunca fazla baskı uygulamanın yollarını arıyorlar. Ne Ahmedinejad ne de başka bir İran liderinin uranyumu zenginleştirme çalışmalarına son vermeyi kabul edeceğini düşünmüyorum. Fakat doğru şartlar sağlanırsa, İran programa yönelik bazı sınırlamaları kabul etmeye ikna edilebilir. Bu da, zenginleştirilmiş uranyumu nükleer silah üretiminde kullanmayacağı yönünde güven sağlar. Ahmedinejad, Tahran araştırma reaktörüne yakıt sağlandığı takdirde, yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum üretmeye son vereceğini ifade etmişti. Eğer İran bu güne kadar depoladığı zenginleştirilmiş uranyumdan ve bu programı geliştirmekten vazgeçerse, bu da önemli bir anlaşmanın ilk adımlarını oluşturabilir."

Uluslararası tepki olmazsa, İsrail tek başına harekete geçebilir

"Rusya ve Çin, İran yanlısı bir yaklaşım içindeler ve İran'a yönelik daha fazla yaptırımı kabul etmiyorlar. Yaptırımların artmasının savaşa neden olabileceğinden endişe ediyorlar. Oysa, yaptırımlar, askeri müdahaleye karşı barışçıl bir alternatif sunuyor. Eğer uluslararası toplum, UAEK'nun İran nükleer silahlanma raporuna ciddi bir tepki göstermezse, İsrail, bu konuyu tek başına ele alması gerektiğine daha fazla inanmaya başlar."

Tüm yazılarını göster