Yaşadığımız korkunç depremler hepimizin yüreğini kanattı. Yalnızca evler değil, hayatlar, umutlar ve gelecek hayalleri de enkaz altında kaldı. Ancak bunu söylemek içimizi çok acıtsa da deprem bölgesinde olanlar için de depremden etkilenen herkes için de hayat bir şekilde devam etmeye çalışıyor. Etmek de zorunda..
Hem hala deprem bölgesinde olan hem kalbini orada bırakıp ülkemizin başka yerlerine göç etmek zorunda kalanların devletin, STK’ların, kurumların ve markaların yani elini taşın altına koyabilen herkesin desteğine ihtiyacı var. Pek çok kurum ve marka da ilk günden beri kanayan yaraları sarmak için çok kıymetli destekler sundu. Ancak sarılması gereken yaralar bitmedi.
Bundan sonraki süreçte ihtiyaçların doğru analiz edilmesi ve bu ihtiyaçlara odaklanıp etki yaratan kurumsal projelerin hayata geçirilmesi hiç olmadığı kadar hayati. İşte o en hayati konulardan bir tanesi nedir biliyor musunuz?
Bölgenin eşi benzeri olmayan gastronomi zenginliği, müthiş mutfağı, Michelin yıldızlı lokantalarda yiyemeyeceğiniz lezzetteki yemekleri yörenin kültürüyle harmanlayıp bir şölen sunan şefleri, restoranları…O hayat karartan depremler, ülkemizin en önemli gastronomi merkezlerinden olan bölgedeki yemek kültürünü de bir şekilde enkaz altında bıraktı.
Her yıl gastronomi turizmiyle bölgenin ekonomik gelişimine de ciddi katkılar sunan sektör de kültürel mutfak mirasımız da büyük bir darbe aldı. O kültüre ve mirasa sahip çıkmak da yeniden ayağa kalkmasını sağlamak da deprem felaketinden etkilenip enkaza dönen restoranları, onların binbir emekle yetişmiş şeflerini desteklemek de önceliklerimiz arasında olmak zorunda. Çünkü bunu başarmak demek, o bölgenin en hayati can damarlarından birini yaşatmak ve umudu yeniden yeşertmek demek.
Metro Türkiye’den çok anlamlı ve değerli bir destek
Bu konuda umarım domino taşları gibi bir etki oluşturmasını umduğum anlamlı projelerden biri Metro Türkiye’den geldi. Metro Türkiye, “Benim İşim, Benim Mutfağım” projesi ile Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya’nın mutfak kültürünü yaşatan ancak depremden hasar gören restoranlara yeniden ayağa kalkabilmeleri çok incelikli bir proje ile destek veriyor. Metro Türkiye, Ramazan ayı boyunca Gastronometro’nun kapılarını depremde zarar görmüş bölge restoranlarına açıyor.
Antakya Sultan Sofrası, Maraş Paça Kebap Restaurant, Malatya Hacı Baba Restaurant ve Antakya Pöç Kasabı ve Kebap Salonu’nun ekipleri, Ramazan boyunca iftar yemekleri hazırlayıp Gastronometro’da iftar organizasyonlarına ev sahipliği yapacak.
O kıymetli şeflerin yöresel yemekleri hazırlamak için kullanacakları malzemeler de Metro Türkiye tarafından karşılanıyor. Servis personeli desteği de Metro Türkiye’ye ait.
Ramazan boyunca her hafta bir restorana ait olacak iftar organizasyonlarından elde edilecek gelir restoranlara gidecek ve tekrar ayağa kalkabilmeleri için bir can suyu yaratılmaya çalışılacak.
Bütün kurum ve markaları bu anlamlı projeye destek vermeye ve iftar organizasyonlarını Gastronometro’da düzenlemeye davet ediyorum. Başka bir kurumun projesi deyip de sakın arkanızı dönmeyin! Çünkü birlikte hareket etmeye ve ortaklıklar yoluyla gerçek bir etki yaratmaya en çok ihtiyacımız olan zamanların birinden geçiyoruz.
Bu şahane şeflerimize destek verip iftar davetlerinde tercih ederseniz lütfen beni de bilgilendirin, daha fazla etki üretmesi için paylaşmaktan mutluluk duyarım. Ve teşekkürler Metro Türkiye.. Hem o yörenin muhteşem gastronomisini yaşatmaya destek olduğun hem farkındalık yarattığın hem de bunu iş alanınla müthiş bir bağ kurarak yaptığın için.
Vicdani ret ve iletişim
Geçtiğimiz günlerde yazdığım İletişim Ajansları Vicdani Retçi Olmalı mı? başlıklı yazımdan sonra A&B İletişim’den bir e-posta aldım. Yazımda bahsettiğim Clean Creators organizasyonunun bir parçası olmak için bağlantıya geçtiklerini ve taahhütnameyi imzalayarak “vicdani retçi” olduklarını yani iklim üzerinde yoğun etkisi olan fosil yakıt üreticisi müşteriler ile çalışmayacakları bilgisi verdiler.
Ne dersiniz Clean Creators iletişim sektörünü yeniden mi dönüştürecek?