Enflasyonda tahminler değişti, yıllık artış yüzde 9’u aşabilir

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Tüketici fiyatları 2003- 2014 dönemini kapsayan 12 yılın ortalamasına göre haziran aylarında yüzde 0.17 düşüş göstermişti. Bu yıl da haziranın yine düşük oranlı bir gerileme ya da yine düşük oranlı bir artışla geride kalacağı tahmin edilmekteydi. Ama TÜİK tarafından pazartesi günü yapılan açıklama, tüm beklentileri boşa çıkardı. TÜFE, haziran ayında yüzde 0.47 arttı. Oysa TÜFE geçen yılın haziranında yüzde 0.51 gerilemişti. Yıllık orandan yüzde 0.51’lik düşüş çıkıp yerine yüzde 0.47’lik artış girince mayıs ayı sonunda yüzde 6.58 olan son bir yıldaki artış, haziran sonunda bir anda yüzde 7.64’e fırlayıverdi. 

TÜFE, yılın ilk yarısında yüzde 3.63 arttı. Hükümetin 2016 hedefi de, Merkez Bankası’nın tahmini de aynı, yüzde 7.5. Bu oranda kalınması, yılın ikinci yarısındaki artışın yüzde 3.73’te tutulabilmesine bağlı. Yüzde 3.73 gerçekleştirilemez bir oran değil, bu oranda kalınabilir. Hem zaten 2006-2015 dönemini kapsayan 10 yılın ikinci yarı ortalaması yüzde 4.05. Dolayısıyla geçmiş yıl ortalamalarıyla bu yılın “olması gereken” yüzde 3.73’ü arasında çok önemli bir fark yok. 

Ne var ki, her yılı da aynı özellikle göremeyiz. Bu yılın kendine özgü çok farklı yönleri bulunuyor. Dolayısıyla değerlendirmeyi bu yönleri dikkate alarak yapmak durumundayız. 

Hedef anlamını yitirdi 

2016 sonu enflasyonu için iki temel orandan söz etmek mümkün. Bunlardan birincisi, normal gidişi gösteren oran. Normal gidişten kastımız şu: Bu yılın ikinci yarısındaki aylık artışların, 2003-2014 dönemi ortalaması kadar olacağı varsayılırsa karşımıza nasıl bir tablo çıkar, buna bakıyoruz. Bu 12 yılın ortalamasına göre yılın ikinci yarısındaki artış yüzde 4 dolayında gerçekleşecek ve buna göre ilk yarıdaki yüzde 3.63’lük artışla birlikte yıl yüzde 8’in biraz altında kapatılabilecek. 

Bu, artık iyimser senaryo olarak görülebilir. Bir ara yüzde 7.5’lik yıllık hedefin tutturulabileceği, hatta bu düzeyin altında kalınabileceği dile getiriliyordu, biz de bu görüşteydik, ne var ki haziranda ortaya çıkan hızlı artıştan sonra bu olasılık neredeyse hiç kalmadı. Yüzde 7.5’lik tahminin çok ötesine geçilmesinin tek nedeninin hazirandaki gerçekleşme olmadığını da belirtelim, zaten ağırlıkla bu konu üstünde duracağız. 

Gıdanın baskısı hissedilecek 

TÜFE yılın ilk yarısında yüzde 3.63 arttı ama TÜFE’deki ağırlığı yüzde 24’e yakın olan gıda ve alkolsüz içecekler grubundaki artış yalnızca yüzde 0.63 oldu. 

Merkez Bankası’nın son enflasyon raporunda da aynen korunan tahmine göre ise bu yılın tümünde gıdada yüzde 9 artış bekleniyor. 

Düz mantık yürütelim; yılın tümünde gıda fiyatlarında yüzde 9 artış bekleniyorsa, yılın ikinci yarısındaki artış yüzde 8’i aşacak demektir. Elbette gıda fiyatlarında yüzde 9’luk artışa ulaşmak gibi bir zorunluluğumuz yok. Ama geçmiş yıllar bir gösterge ise, ki öyle, gıdada ilk yarıdaki yüzde 0.63 gibi bir artışı ikinci yarıda da tutturma şansımız neredeyse hiç yok. 

Zaten geride kalan son 10 yılın ortalaması da ikinci yarıda bırakınız yüzde 1’in altını, yüzde 5’in altında bir artışta kalmanın bile çok zor olacağını gösteriyor. 2006-2015 döneminde gıda maddelerinin fiyatı ilk yarıda ortalama yüzde 3.30, ikinci yarıda yüzde 6.59 arttı, yıllık artış da yüzde 10.08 oldu. Dolayısıyla bu yılın ilk yarısındaki yüzde 0.63, ortalamanın çok dışında bir oran, ikinci yarı için muhtemel görülen yüzde 8’e yakın bir artış ise ortalamaya çok daha yakın bir oran. 

Gıda maddelerinde ilk yarıda gerçekleşen çok düşük artış, TÜFE içindeki ağırlığından dolayı toplam artışı nasıl aşağı çekmişse, ikinci yarıda tam tersi olacak. 

Toplam TÜFE artışı ve gıda maddeleri grubundaki fiyat artışını ilk ve ikinci yarı yıl itibariyle ortaya koyan grafiklerde bu durumu çok somut olarak izleme olanağına sahibiz. 

Üstelik bu yıl bu eğilimi ve gıdanın toplam TÜFE’yi yukarı itmesini daha da belirgin hale getirecek temel bir etken var. Rusya ile ilişkilerin normalleşmeye başlaması genel anlamda elbette olumlu bir gelişme, ancak bu ülkeye olan ihracata getirilen sınırlamalar yüzünden ilk altı ayda özellikle gıda maddelerinde yaşanan görece ucuzluk ikinci altı ayda sona erebilecek. “Erebilecek” diyoruz, çünkü Rusya’nın Türk meyve ve sebzesine uygulamakta olduğu ambargoyu hemen kaldırması gibi bir durum en azından şimdilik söz konusu değil. Gerçekleştiği takdirde ambargonun kalması fiyatlara gerçek anlamda yansımasa bile, bir gerekçe olarak kullanılacak. Bu yüzden de özellikle işlenmemiş tarım ürünlerinin fiyatlarında belirgin bir yükselme görülmesi şaşırtıcı olmayacak. 

Yüzde 9 aşılabilir 

Daha önce de belirttik, geçmiş yıl eğilimlerine göre 2016 sonundaki TÜFE artışının yüzde 8’in biraz altında gerçekleşmesini beklemek mümkündü. Ama ilk yarıda gıda maddelerinin fiyatının çok az artış göstermesi ve ikinci yarıda daha fazla artış bekleniyor olması yüzünden artık tahminler çok daha yukarıda oluşuyor. 

Rusya’nın uyguladığı ambargoyu kaldırması iki yönlü etki yapabilir. Birincisi bu ülkeye ihracat artacak. İkincisi turistik tesislerin bir ara hiç olmayacakmış gibi görülen tarım ürünü talebi geçmiş yıllardaki kadar değilse de yeniden başlayacak. Bundan dolayı büyük kentlere daha yüksek fiyattan ürün sevk edilmesi söz konusu olabilecek, bu da fiyatlarda artış sonucu doğurabilecek. Bir kez daha vurgulamakta yarar var, bu etkenler aslında fiyatların genel düzeyi üstünde çok fazla etki yapmayacak belki ama bu etki abartılarak fiyatlara yansıtılacak. 

İşte tüm bu etkenler bir araya gelince yılsonu TÜFE artışı tahmini tümden değişti. Gıda maddelerinin fiyatında ikinci yarıda yüzde 7-8 dolayında bir artış olacağı varsayımına dayalı olarak yapılan tahmin, bizi bir anda yılsonu TÜ- FE artışında yüzde 9’un üstünde bir orana çıkardı. Marjı biraz geniş tutalım, yüzde 9.0-9.5 aralığından söz edebiliriz. 

Nokta hedef vermek gerekirse, bu kez de ibrenin yüzde 9.25’i gösterdiğini söyleyebiliriz. 

Merkez köşeye sıkışıyor 

Merkez Bankası gidişatı nasıl okur, nasıl bir tahmin yapar bilemeyiz. Ama hazirandaki sürpriz artışın tüm tahminleri değiştirdiği, değiştirmesi gerektiği bir gerçek. 

Enflasyonun yüzde 9’un üstüne doğru yol aldığı bir süreçte Merkez Bankası piyasaya yüzde 9 faizle borç vermeye, ortalama fonlama maliyetini yüzde 8.5’in altında tutmaya devam eder mi, yoksa 19 Temmuz’daki Para Politikası Kurulu toplantısında faiz tavanını biraz daha aşağı çeker, fonlama maliyetini de yüzde 8’e doğru indirir mi, göreceğiz. 

Öyle görünüyor ki bu gidişle Merkez Bankası piyasaya enfl asyonun altında faizle para verecek ya da unuttuğumuz faiz artışı yeniden başlayacak.

Tüm yazılarını göster