Enflasyon kanımıza karışıyor

A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Küresel emtia spekülatörü, Japon depremini likide dönmek yönünde kullanıyor. %6.1'lik düşüş için, sadece son beş günün kayıpları yetiyor. Emtia ve hampetrol fiyatları, hızla geri çekiliyor. Dünyanın üçüncü büyük ekonomisindeki talep yara alıyor. Oysa deprem, küresel ekonominin gerçek gündemi değil. Gerçekte bulunan sorunlar;

 i. likidite tuzağı,

ii. durgunluk,

iii. enflasyon.

Likidite tuzağı

Artan para arzının ve gerileyen politika faiz oranlarının birleşik etkisinde, ekonomileri kamçılayıcı bir etkinlik elde edilemiyorsa, "likidite tuzağı" içindesinizdir. Miktarsal gevşemelerle düşük faiz oranları uygulayan, yegane merkez bankası FED değildir. Yerküre üzerindeki tüm ekonomilerde faizler; nominal sıfır ya da ona yakındır. Reel faizlerse, mutlak sıfırdadır ya da eksidedir.  

Durgunluk

Sadece Avrupa ekonomisinde yaşananlar, durgunluk ekonomisine ilişkin akıllara kar suyu kaçırmaya yetmektedir. Buna bir de küresel üretimin üçüncü büyük ekonomisinde deprem ve tsunaminin yıkımı da eklenince, endişe birden tutuşuyor. Ancak sevindir bir yan var ki, bu alev sadece saman alevidir. Çünkü durgunluk, küresel ekonominin gerçek endişesi değildir. Bu konuda Çin ve Hindistan'ın güçlü iç talebi Brezilya ve Rusya'nın hampetroldeki fiyat artışı sırtımızı sıvazlıyor.

Enflasyon

2009 yılında Çin'deki Beijing, Chengdu, Hangzhou, Shanghai, Shenzhen, Tianjin, Wuhan, ve Xian şehir merkezlerinden oluşan sekizli grup, GSYIH'nın %17.3'üne erişiyor. Bu merkezlerde, yeni ev satışlarının %35'i yapılıyor. ABD'deki ev piyasası çöküşleri kadar sert düşüşler yaşanacak olmasından korkmamak gereklidir. Kaynağı ucuz ve bol paranın olduğu kredi genişlemesi rahatsızlığın eksenine oturmuş durumdadır. Satın alma gücü iyileştikçe iç talep, küresel ekonomi toparlandıkça dış talep; enflasyonun sürücü gücünü oluşturuyor.

Ortadoğu kaynayan kazan

Hızlı trenlerimiz, feribotlarımız, ses duvarını aşan uçaklarımız; dünden bugüne değişen dünyamız var. Twitter, facebook, google gibi teknolojiler tüm yasakları, baskıları, sınırlamaları aşıyor. Libya'daki, Suudi Arabistan'daki, Mısır'daki ayaklanmalar ile kendimizi hemhal hissediyoruz. Tüm bunlardan da geriye; küreselleşmenin yadsınamaz gücü kalıyor.   

Yabancı yatırımcı bizi nasıl değerlendiriyor?

Sıcak paranın geniş tanımı; net hata noksan, kısa vadeli krediler, mevduat, bono ve hisse senedinden oluşur. Bu tanım için veri akışı 45 gün gecikmelidir. Kapsamı biraz daraltırsak, hisse ve ikinci el bonodaki işlemleri geçen haftaya kadar uzanabilir. 12 Kasım 2010 - 4 Mart 2011 döneminde,

i.Hisseden -1.726 milyon dolarlık çıkış,

ii.Bonoya +7.137 milyon dolarlık giriş yabancı hareketliliğinin karakterisitiğini oluşturur. Merkez'in parasal sıkılaştırmaya başlamasından bu yana, yabancılara piyasalarımızdan el çektiremedik.  Hisse ve bono toplamında sıcak para girişi, 5.411 milyon dolarlık oldu. Sanki "eteğimizle mum söndürük". Yani, üstünkörü davrandık. Çünkü işsizlik artışından korktuk. Pek de haksız olduğumuz söylenemez. Eğer "işsizlik kurtu" kol geziyorsa, "kurt ağzı bağlamak" sahipsizliği korur. Biz de işsizlik artışına izin vermeden, kredi sınırlamayı deneriz. Ama maliyeti enflasyon olur. Ocak ve şubat enflasyonlarında yıllık TÜFE-ÜFE farkı, %6'nın üzerine çıkar. Sonunda enflasyon, kanımıza karışır…

Tüm yazılarını göster