Enflasyon hedefini biraz yükseltsek ne olur?

A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Yüzyılın gördüğü tüm krizlerden çok farklı bir krizle karşı karşıyadır yerküre. Küresel ekonominin Cebel-i Tarık Boğazı’ndan geçiliyordur.

İki farklı rota

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, iki usta kaptan; biri rotayı Adriyatik Denizi’ne, diğeri Pasifik Okyanusu’na çeviriyor. Babacan’ın birinci önceliği cari açık, Başçı’nın ki ise fiyat istikrarı. Avrupa Merkez Bankası’nın gedikli Başkanı Trichet, enflasyon endişesini öne çıkartmış faizlerini %1.5 düzeyine taşımıştı. TCMB ise, politika faizini yukarı çekmek için iç ve dış piyasa aktörlerinden çok baskı görmesine rağmen direnmişti. Proaktif duruşunun kanıtı; politika faizi yükseltmek olmuştu. Bu gurur verici tabloyu korumak bir üst inisiyatif gerektiriyor. Yani TCMB’nin kriz öncesi fiyat istikrarı hedefinin bir ölçüde gevşetilmesi ve finansal istikrarla atbaşı sürdürülmesi gerekiyor. Hedefi yukarı yönde biraz açmak, denizde dalgalar azgınken yelkenlinin yelken iplerini açmak ve rüzgarsız bir yaz gününde de sıkılaştırmak gibidir. Ancak gevşetmek; sulandırmak değilde, marjı genişletmek, olarak düşünülmelidir. Kaptan, dalgalı denize rağmen gergin yelken açmakta diretirse, yelkenler parçalanır. Maliyeti, bu krizin en kaygan zemini güvensizliğe düşmek olur. Babacan öngörüsünde, spekülatif ataklara açık bir konuma gelmemizden endişe ederek, cari açığın birinci önceliğe alınmasını salık veriyor. Avrupa’nın kısa vadeli görüntüsü pusludur. Bizim açımızdan; dış ticaret ve turizmin %50’si tehlikededir.

Kaptan’ın iyisi

Buyurun size klasik bir söz: “Kaptanın iyisi fırtınalı sularda belli olur” Bu çok doğru. TCMB, ECB’nin düştüğü tuzağa düşmedi. Bu kriz, konvansiyonel mikrop, bakteri, virüs ilişkisinde gelişen enfeksiyonlardan biri değildir. Önceki krizler,

a) Bulaşıcı,

b) Kırılgan,

c) Yıkıcı etkilerle,

geldiler. Bu krizdeyse güvensizlik, aşırı belirsizlik, yapısal denetimsizlik, yetkiye karşın yüksek risk açmazları ve koordine olamamak eklenmektedir. Öyleyse şunun altını çizelim: Bu kriz, bir kanserdir. Kanser, her bünyede ayrı ayrı yıkımlarla gelir. Burada da, her aşamada yeni sorunlar yaratılıyor ve her bir bölge için yaşanan çözüm ayrı olmak durumunda kalıyor. Yani kaptanın, bir önceki başarısının üzerine yatma lüksü bulunmuyor. Kriz yeni stratejiler geliştirmeyi zorunlu kılıyor. Kaptan’ın iyisi; denizde dalgalar azgınsa, yelkenlinin yelken iplerini gevşetmekle başlayacaktır işe.

Enflasyon hedefi %15 olursa?

2012 sene sonu enflasyonunu %5’den %15’e çektiğimizde hemen memur maaşı zamları, asgari ücret ve buna bağlı tüm özel ve kamu kurumlarının çalışanlarına maaş artışı istemiyle karşılaşır. Öyleyse, maaş artışlarına karşılık gelen kısım, “bireysel emeklilik” fonları olarak çalışanların hesabına aktarılır. Burada biriken blokeli tutar, kriz bitene kadar, mesela 5 yıl çekilemez. Ekonomide parasallaşmaya neden olmaz. Kasası özel, denetim 5 özerk kurum olan bir tür devlet eliyle tasarruf modelidir bu. Bireysel emeklilik, her çalışan 5 yıl blokeli bir hesap açar.

Milletvekilleri, maaşlarına %75 zam kararlarıyla, ekonomiye dönüşlü bir parasallaşma yaratılmış oluyor. Tıpkı seyir halindeki bir gemide, alt katta ambar ve kamaralarda kırık düzen yaşayanlar, güvertedekilerin balık tutmak hevesiyle ıskarmozdan (kaburgayı oluşturan eğri ağaç) bir kaçını söküp gedik açması gibi bir durumla karşı karşıya kalıyorlar. Deniz hep durgun olsa belki gemi bu gedikle de karaya çıkabilir. Ya denizin dalgalanırsa? O zaman hepimiz dibi boylarız.

Pahalı enerji, yüksek işgücü, aşırı değerli TL tekstil, konfeksiyon ve buna bağlı gelişen yan sanayi; ithalata karşı vergi önlemleri ve biraz yükselen kurun olumlu etkilerini, yerel üretimindeki artışlarla verdi. Diyojen, “neden iki kulağımız ve sadace bir ağzımız var bilir misiniz” diye sormuş; kendisi de yanıtlamış “konuşmaktan çok, dinleyelim” diye. İşsizlikteki %8.8, Gini Katsayısı’ndaki %40.5’a gerileyen düzeyi koruyabilmeyi önemsemek adına, tüm katı politikalarımızdan arınalım. Ne dersiniz?

Tüm yazılarını göster