Enflasyon haziranda hayal kırıklığı yarattı, % 7.6 umudu da kalmadı

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Tüm hesaplar yıllık enflasyonun haziranda belirgin bir şekilde düşeceği üzerine yapılmıştı. 2013’ten önceki yılların ortalamaları gösteriyordu ki, haziran ayları artışı negatifti. Oysa geçen yılın haziranında yüzde 0.76’lık, haziran ayları için pek rastlanmayan bir artış söz konusuydu. Dolayısıyla, bu yılki artış da yüzde 0.76’dan düşük gelecek, hem de çok düşük gelecek, böylece mayıs sonunda yüzde 9.66’ya ulaşan yıllık artış yüzde 9’ların altına inebilecekti. 

Merkez Bankası’nın hemen her açıklamasında haziranda ortaya çıkacak gerilemeye vurgu yapılıyordu. Hem, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı da son açıklamalarından birinde yıllık enfl asyonun haziranda kayda değer bir oranda azalacağını söylememiş miydi... 

Haziranda enflasyon geçen yıldan düşük geldi gelmesine ama, bu oran yıllıkta umulan gerilemeyi sağlamaktan uzak kaldı. TÜFE, haziranda yüzde 0.31 arttı, geçen yıl hazirandaki artış yüzde 0.76 düzeyinde gerçekleşmişti. Mayıs sonunda yüzde 9.66 olan yıllık oran da, haziran sonunda ancak yüzde 9.16’ya indi. 

5.70’ten 1.80’e inebilirsek... 
Haziran ayındaki yüzde 0.31 artışla birlikte yılın ilk yarısındaki oran yüzde 5.70’e ulaştı. 

Yılı tamamlamaya bir altı ay daha var ve biz bu süredeki artışı yüzde 1.80’de tutabilirsek, Merkez Bankası’nın ikinci tahmini olan yüzde 7.60’da kalabileceğiz. 

İlk altı ayda yüzde 5.70, ikinci altı ayda yüzde 1.80; ne kadar gerçekçi? 

Önceki 10 yılda, ikinci altı ay enflasyonunun en düşük yüzde 2.72 (2010 yılında) olduğunu dikkate alırsak, yüzde 1.80’i inandırıcı bulmak mümkün mü 

Üçte iki azaltılırsa... 
Daha değişik ifade etmeye çalışalım. Enflasyonun ilk yarıdaki düzeyini 100 kabul edelim. Eğer ikinci yarıdaki enfl asyon 32 olursa, yıllık hedef tutacak. Yani, ilk yarıya göre üçte ikilik bir azalma sağlanabilirse... Sağlanabilir mi? 

2003 bazlı yeni TÜFE serisinde 10 yıl geride kaldı. Bu 10 yıl için ilk yarı gerçekleşmelerini 100 kabul edip bir ikinci yarı artışlarını hesapladık. 

Bu yıl için ilk yarıdaki 100’e karşılık ikinci yarıda 32 bekleniyor ya, 32’ye en yakın gerçekleşme 64 ile 2008 yılında olmuş. Yani en yakın denge değeri, bir kat fazlasıyla 2008’de gerçekleşmiş. Tek başına bu bile, 2014’e ilişkin tahminin ne kadar gerçekçi olmadığının tipik bir göstergesi. 

2004-2013 dönemini kapsayan 10 yılın 4’ünde ikinci yarıyıl gerçekleşmesi ilk yarıyılın üstünde; 2006, 2008, 2010 ve 2013’te. Kalan 6 yılda ise ikinci yarılardaki artış, ilk yarıların üstüne çıkmış. Hele hele 2009 yılında makas öyle bir açılmış ki... İlk yarıdaki 100 birimlik artışa karşılık, ikinci yarıda 252 birimlik artış olmuş. 

Hızlandırıcı etkenler 
2014 enflasyonunu “şu anki durumda bile” yüzde 7.60’da tutma şansımızın hiç kalmadığını söylemek yanlış olmaz. Kaldı ki, içinde bulunduğumuz olumsuz koşulları düşünürsek, önümüzdeki dönem için umutlu olmak da neredeyse olanaksız. Tamam, bir-iki ay kamu kaynaklı zam olmayacak. Enerji maliyetleri ne kadar artarsa artsın, elektrik ve doğalgaza zam gelmeyecek. Şu Cumhurbaşkanı seçimi sürecini bir atlatalım hele, değil mi! Bu zamlara sonra bakarız. 

Ama akaryakıt zamlarını önlemek pek kolay değil. Petrol fiyatları yukarı gittikçe ve TL değer yitirdikçe yapacak bir şey kalmıyor. Gerçi biz bir yandan da, faizi düşürelim, diyerek TL’nin hızla değer yitirmesine kapı açıyoruz ya, olsun. Petrol fiyatları artmasa bile değer yitirecek TL akaryakıt fiyatlarına yansımayacak sanki. 
Sonuç olarak enfl asyonda hedefi tümden unuttuk da, tahminin üstüne de soğuk su içme zamanı geldi. 2014 enfl asyonunda yüzde 9’un altı bile büyük başarı olacak gibi görünüyor. Ama daha yılı tamamlamaya çok var ve köprülerin altından çok sular akacak, hele hele siyaseten çok şey yaşanacak. Dolayısıyla enflasyon konusuna son yılların ikinci yarılarındaki gidişata bakarak daha sonra yeniden değinmekte yarar var.

Tüm yazılarını göster