Yeni yıla doludizgin başladık, dışarıda ABD tarım dışı istihdam verilerinin beklenti üzeri gelmesi FED faiz indirimlerinin sanıldığı kadar peşi sıra gelmeyeceği gerçeğiyle yüzleştirdi. Enflasyon verisinin beklentinin bir nebze altında gelmesi ile yaşanan mevcut durumu da piyasanın %5 hedefine yürüyen 10 yıllık tahvil faizi ile ölümü gördükten sonra sıtmaya razı olması olarak adlandırmak mümkün.
ABD’de seçilmiş başkan olan Trump’ın görevi devraldıktan sonra neleri yapabileceği ya da icraatlarına yönelik önem sırasının ne olduğu tartışılıyor. Dünya ticaretini bir anda sekteye uğratmamak için gümrük vergilerini kademeli olarak artırmak ilk planda önemli. Ancak başta Avrupa olmak üzere sorunlar büyük. Ekonomik aktivitenin sınırlı da olsa geri gelmesi düşündürücü. Almanya’nın iki yıl üst üste daralmasının yanında Fransa ve İtalya’da da siyasi belirsizlikler etkili olmakta.
Bu girizgahın ardından içeriye gelelim. Ekonomi yönetiminin Londra’da yaptığı sunum içeride de paylaşıldı ve en çok ilgi uyandıran konunun enflasyon beklentilerindeki iyileşme olduğunu söylemek mümkün.
Bilindiği üzere hane halkı ve reel sektör ile yapılan anketlerde önceki aylara göre çok sınırlı bir düşüş var. Ancak oradan gelen beklentinin %21 olarak güncellenen resmi tahminin çok üstünde olduğunu da söylemek gerekiyor. Maliye politikalarından pek bir şey beklenmemesi gerektiğini açıklanan bütçe gerçekleşmelerinden ve projeksiyonlarından anlıyoruz.
Dolayısıyla enflasyonda yüksek 2024 gerçekleşmelerinin yerine görece düşük rakamların eklenmesi ile yaşanan baz etkisi düşüşü ve enflasyonun gerisinde giden bir kur artışı dışında dayanak noktamız yok Yabancı yatırımcının şu ana kadar TL varlıklara dahil çok olumlu raporlar yazdığını, ancak fon yöneticilerinin ülkemiz varlıklarına yer ayırmakta çok isteksiz davrandıklarını görüyoruz. Ülkeye bakışın barometresi olan CDS risk priminin yeniden 270 seviyesine yükselmesi bizi ister istemez biraz daha karamsar yapıyor. Umarım yanılırız.