En yenilikçi şehrimiz hangisi?

Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

1957 yılında kurulan Küresel Yenilikçilik Yönetim Enstitüsü (EADA) yaratıcılığın kârlı bir biçimde hayata geçirilmesi olarak tanımladığı yenilikçiliği bir şirketin performansına doğrudan etki yapan ürün, süreç ve örgüt modellerinin yaratılmasına dair olduğunu belirtmektedir. Bu Enstitünün internet sayfalarında enstitünün üyelerinden Xavier Ferras Hernandez tarafından yazılan ilgi çekici bir yazı var: “Altıncı Dalga: Yaratıcı Şehirlerin Yükselişi.” 

Altıncı dalga...

Altıncı dalga ya da yenilikçiliğin bugün ulaştığı son dalga da diyebiliriz buna, yenilikçiliği küçük ülke, küme veya yerleşim merkezlerinde yoğunlaştığını ifade ediyor. Altıncı dalga üzerinde daha fazla durmadan önce ilk beş dalganın neler olduğuna bir bakalım. 

Yenilikçiliğin kamu Ar-Ge harcamalarına, özellikle de askeri harcamalara dayanan ve soğuk savaşın bitişine kadar devam eden ilk dalgayı, piyasa güçleri tarafından tetiklenen yenilikçiliğin yer aldığı ikinci dalga izliyor. Bu dalgada yenilikçilik şirketlerin Ar-Ge ve/veya pazarlama birimlerinin sorumluluğu altında. Üçüncü dalga ise şirketlerin bir iki biriminin yenilikçiliğe kaynak ve zaman ayırmasının yetmediği, şirketin bir bütün olarak yenilikçiliğe yöneldiği veya yazarın ifadesiyle “bütün örgütün bir yenilikçilik sistemine dönüştüğü” dalgayı ifade ediyor. Bu dalgayı, yenilikçiliğin şirket bünyesinden tedarik zincirinin bütününe yerleştiren dördüncü dalga takip ediyor. Bu dalgaya göre nihai tüketici açısında şirketin yenilikçilik kapasitesi zincirdeki en zayıf halkanın yenilikçilik kapasitesi tarafından belirleniyor. Küreselleşme ve internet teknolojilerinin gelişimi yenilikçiliğin beşinci dalgasını şekillendiriyor. Artık bu dalgada dünyanın herhangi bir köşesinde herhangi bir sektöründe meydana gelen gelişme veya yenilikçiliği herhangi bir şirketi etkiler ve onun tarafından kullanılabilir hale gelmiştir. Bu aşamada yenilikçiliğin alanı küresel ekonomi olmuştur. Uluslararası krizlerden sonra ise yeni bir fenomenin ortaya çıktığı, yenilikçiliğin sanki bazı lokasyonlara bağlı olduğu belirtiliyor. İşte bu durum yenilikçiliğin son dalgasını, altıncı dalgayı meydana getiriyor. Yazıda yenilikçiliğin yerleştiği yerel ekosistemlere örnek olarak da Boston, Tel Aviv, Helsinki, Seul, Singapur ve Barselona verilmiş. 

Daha fazla yenilikçilik... 

Yenilikçiliğin yerel eko sistemlere ihtiyaç duymasının nedenleri arasında, yenilikçiliğin daha fazla yenilikçiliği doğurması (yerçekimi etkisi), bu yerleşimlerde var olan girişimcilik kültürü, kamu tarafında bu bölgelerde sağlanan güvenilir, uzun vadeli istikrara sahip bir ortam sayılıyor. 

Kısaca özetlemeye çalıştığım 6 dalga bu şekilde. Fikir bence rahatsız edici olmakla birlikte ne yazık ki doğru. Yenilikçiliği, ülke, şirket veya departman bazlı düşünmenin artık olası olmadığına bende katılıyorum. Aynı ülke içinde yaşamanın da yenilikçiliğin gerektirdiği kültürü ve yapıyı, homojen bir biçimde ülkenin her yanına yaymaya yetmediğini de açıkça görebiliyoruz. Yerel boyutta düşünürsek, ülkemizde bunun temel nedeninin coğrafi lokasyonlara bağlı olarak farklı düşünebilme yeteneğinin artması yada azalması olduğunu düşünüyorum. Kuşkusuz bizim ülkemizde de başta sanayileşme ve ticaretin yoğunlaşmasına bağlı olarak yeteneklerin belirli bölgelerde toplandığı da bir diğer gerçek. Bu iki somut durum, şehir ve bölge bazında yenilikçilik kapasitesinin farklılaşmasına yol açıyor ve bu durumda bölgesel kalkınma açısından aslında önemli bir tehlike olarak karşımızda. Benzetmek gerekirse para parayı çeker özdeyişimiz yenilikçilik konusunda da geçerli. Bu durum karşısında yapılması gereken ilk iş yenilikçilik haritalarımızın çizilmesi, çok sevdiğimiz destek ve teşviklerin belirlenmesi ve uygulanmasında bu haritaların sağladığı verilerin de artık dikkate alınmasıdır.

Tüm yazılarını göster