En uzun köprü

Gültekin KARA OTOSTOP gultekin.kara@dunya.com

Geçtiğimiz hafta bir tanesi özel diğerleri de iş gereği toplamda üç tane uzun yol yaptım otomobille. Bunlardan bir tanesi İstanbul-Gelibolu arasındaydı. Ailemin Tekirdağlı olması nedeniyle çocukluğumdan bu yana gidip gelirim o rotada. Bilmeyenler için hemen belirteyim İstanbul-Gelibolu yolunun tam ortası sayılır Tekirdağ. Daha sonra Trakya'nın içine sapar yol Keşan ve Koru Dağı'nı aşar Saros Körfezi manzarasına bakarak Gelibolu'ya varırsınız. Keşan'dan sola sapmaz düz devam ederseniz de İpsala Sınır Kapısı'na yani Yunanistan'a bağlanan en işlek kapıya ulaşırsınız.

İstanbul'un neresinden hareket ettiğinize bağlı olarak değişse de yol yaklaşık 300 kilometredir. Doğduğumdan bu yana otobüs, minibüs, otomobil bir kere motosiklet hemen her türlü araçla o yol üzerinde gidip geldim. Sizi temin ederim kendimi bildim bileli bu yolda "Yol yapım çalışması" vardır.

Birileri gelir bir tabela koyar, kazar, patlatır, asfalt döker, genişletir, boyar vs...

Hiç bitmez bu yolun yenilenmesi, tamiratı.

Ama ne hikmetse hiçbir zaman da tam anlamıyla yola benzemez bu güzergahtaki asfalt. Trafiğin hızlı akması için yapılan genişletme çalışmaları sadece toprağa gömülen para olarak kalmıştır. Çünkü, siz ne kadar geniş yol yaparsanız yapın, yapanlar  muasır medeniyet seviyesinde olmadığından o dökülen asfalt, bir kış dayanmadan çöker.

İnanın gidiş geliş yaklaşık 600 kilometrede resmen iç organlarım yerinden oynadı.

Bu sadece bu bölgenin sorunu değil ki...

Peugeot'nun toplantısı için gittiğimiz Antalya'da çok değil iki yıl önce açılan ve Lara Bölgesi'ni havaalanına bağlayan yol da da aynı. Lüks ve prestijli oteller inşa ediyorsunuz, Monica Belluci,  Seal gibi insanlar açılışa geliyor, ama otele giden yol birden bitiyor. Abarmıyorum, meslektaş ve arkadaşım Levent Köprülü ve Hakan Çelik ile yeni 3008 kullanıyorduk. Direksiyonda ben vardım Lara yönüne giderken bir anda yol bitti ve biz bir temizlik görevlisi ile burun buruna geldik. Yol bitti derken, gerçekten de benim üzerinde bulunduğum iki şerit bir anda daralarak, kaldırımla birleşti. Gece olsa uçmuştuk.

Bir başka örnek de İstanbul'dan...

Anadolu Yakası'ndan Avrupa'ya giderken çevre yolu üzerine Harem'e dönüş için bir sapak açıldı. Geçtiğimiz aylarda bu güzergah üzerinde bir tabela okudum, "Harem'e dönüş, Göztepe Köprüsü'nden yapılacaktır" diye. Biraz ileride bir başka tabela yine "Harem" istikametini Göztepe'ye doğru gösteriyordu. Ben de yol kapalı diye o yöne döndüm, trafiğin içine girdim, yarım saat kaybettim ve sapağa geldiğimde bir baktım sapak gayet güzel faaliyet gösteriyordu.

Sonraki gelip giden bir ay boyunca benzer tabelalar orada asılı kaldı, ama Harem sapağı gayet güzel çalıştı. Derken birgün yeniden Harem'e dönmek için bastım gaza ve tahmin edin ne oldu, sapak kapanmıştı. Hadi girdik köprü trafiğine...

Tüm bunları neden yazdım. Cuma günü ihale yapılmış. İstanbul-İzmir arasını 3.5 saat kısaltacak ve dünyanın ikinci uzun asma köprüsünü de kapsayacak bir ihale sonuçlanmış. 6-7 milyar dolar da masraf edilecekmiş.

Devlet büyüklerimizden ricam, bu ihaleyi iptal etsinler. Ya da bizi yukarıda sayabildiğim üç ama varolduğunu bildiğim binlerce örnekten ne farkı olacak o konuda ikna etsinler...

Bu işin şakası yok, yolda çukura girince kurtarırsınız da mazallah köprüde çukura düşerseniz ne olur?

O yüzden biz boşverelim böyle alengirli işleri.

İkinci Dünya Savaşı'nı anlatan Baskan Yayınları'nın yeşil kaplı serileri vardı. Serinin bir kitabının adı "En uzun köprü; Remagen" di. Müttefik kuvvetlerin, Almanya'yı işgal edebilmek için Ren Nehri üzerinde verdikleri mücadeleyi anlatıyordu. DVD'si de var...

Emin olun bizim körfez geçişi, Remagen Köprüsü'ne benzer.

Abarttığımı mı düşünüyorsunuz, girin internete bakın.

Türkiye'de kaç kişi karayolunda otomobil kullanırken, suda boğularak ölmüş?

Tüm yazılarını göster