Elma ile armudu toplamak

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

AKP için açılan kapatma davasının ekonomiye olan olumsuz etkileri sıralanırken çoğu kez ölçü kaçırılıyor. Konuşulanları, dile getirilenleri dinleyince, Türkiye ekonomisinde 14 Mart'ta açılan kapatma davası öncesinde hiç sorun yok muydu ya da var olan sorunlar hızla azalıyor muydu, diye düşünüyor insan. Her olumsuz gelişmenin kaynağı olarak kapatma davası gösteriliyor. Bu görüşü kanıtlamak için şimdi de Anayasa Mahkemesi Raportörü'nün, AKP'nin kapatılmaması gerektiği yolundaki raporu dayanak oluşturur hale geldi. Bu rapordan sonra ekonomide nasıl düzelme yaşandığını dinler olduk.

Raportörün görüşünü açıklamasında sonra, ekonomide iyileşme işaretleri alınmaya başlandığını, ekonomik konularla ilgili bir sayın bakan, bir televizyon programında anlatıyor.

- Hazine'nin borçlanma faizi, kapatma davası öncesinde yüzde 17'lerdeydi, bu oran bir ara yüzde 23'e dayandı, rapordan sonra ise yüzde 20'nin altına indi.

- Raportörün raporu, borsayı da olumlu etkiledi, endeks yükseldi.

- Dünyada sorunlar azalmadı, arttı; biz herhangi bir politika değişikliğine gitmedik; yani bu gelişmelerin nedeni raportörün olumlu rapor yazması, parti kapatılmasın, demesi.

- Bir başka önemli gösterge; Türkiye ilk çeyrekte, yani dava açılmadan önce yüzde 6.6 büyüdü. Öyle ki, biz yüzde 6.6 büyürken, İngiltere aynı dönemde ancak yüzde 0.2 büyüyebildi. Ama bizim büyüme hızımız da dava ile birlikte ikinci çeyrekten itibaren yavaşlayacak.

Nereden başlamalı ki... Hazine'nin borçlanma faizi bu yıl hiçbir ihalede yüzde 23'e dayanmadı. İskontolu ihalelerdeki en yüksek faiz, 15 Temmuz'da yapılan yirmi bir ay vadeli tahvil ihalesinde ortaya çıktı. Bu ihalenin yıllık bileşik faizi yüzde 21.64 oldu. Kaldı ki, aylık ortalama faiz, haziranda yüzde 21.54 olarak gerçekleştikten sonra temmuzda yüzde 20.53'e indi. Faizin temmuzda gerilemiş olmasının nedeni rapor değil. Bir kere Hazine'nin temmuzdaki borçlanmaları ayın ilk yarısında, yani rapor açıklanmadan önce yapıldı. Faizi gerileten asıl etken, borçlanma-ödeme farkı olarak piyasada 8 milyar YTL'nin üstünde para bırakılması.

Raportör Osman Can, AKP'nin kapatılmaması gerektiği yolundaki raporunu 17 Temmuz'da sundu. Borsa endeksi bu tarihte 37.695 düzeyindeydi. Endeks, küçük iniş ve çıkışlarla 25 Temmuz'a gelindiğinde 37.557 düzeyinde bulunuyordu. Yani rapor, altı işgünü boyunca olumlu yönde hiçbir etki yapmadı. Borsada daha sonra başlayan ve son iki günde yoğunlaşan yükselişi rapora bağlamak ne kadar doğru olur? Bu yükselişin nedenini başka yerde aramak gerekmez mi?

Uluslararası yatırım bankası JP Morgan'ın hazırladığı raporun "başımızın üstünde" yeri var. Ne deniliyor raporda: "Anayasa Mahkemesi'nin bu hafta beklenen kararı sonrası Türkiye'de politik belirsizliğin azalmasını bekliyoruz.(...) Türkiye'de enflasyon enerji fiyatlarında yaşanan gerilemeyle düşüşe geçebilir.(...) Düşük enerji fiyatları bu düzeyde kalıcı olursa cari açıkta olumlu gelişmeler yaşanabilir."

İçerideki siyasi belirsizliğin nasıl seyredeceğini bir uluslararası yatırım bankasından öğrenmiş oluyoruz. Ama, bu görüşlerine çok önem ve değer verdiğimiz kuruluş enflasyon düşüşe geçebilir derken, Merkez Bankası enflasyon hedefini revize ediyor, cari açıkta olumlu gelişmelere işaret edilirken de Türkiye neredeyse ilk kez cari açık sorunu üzerine eğilme gereği duyuyor. Ancak, piyasanın sözünü dinlediği, görüşlerine itibar ettiği ne bizim Merkez Bankamız, ne hükümetimiz.

Sayın bakanın ifade ettiği büyüme konusuna gelince... İlk çeyrekte Türkiye yüzde 6.6 büyürken, İngiltere'nin büyüme hızının yalnızca yüzde 0.2 olması, bize gazeteciliğe yeni başlayanlara ders niteliğinde verilen örneği anımsattı. Denilirdi ki, "Örneğin, Hakkari'ye gelen turist sayısının yüzde 100 artması önemli değildir, sayıya bakın". Sayı nedir, ikiden dörde çıkmıştır. Biz de yüzde 6.6 büyümüşüz, İngiltere yüzde 0.2. Sayın bakanın bilgisine sunalım, İngiltere'nin büyümesi yüzde 0.2'de kalmış ama, ilk çeyrekte ABD ekonomisi yüzde 1, AB ise yüzde 2.1 büyüme gösterdi. Bizim öyle fark attığımızı söylemek pek doğru sayılmaz. Hem bakınız bizim Merkez Bankamız ilk çeyrekteki yüksek büyümenin işgünü kaybı olmamasından kaynaklandığını, hızlı bir toparlanma bulunmadığını belirtiyor.

Tüm yazılarını göster