Ekonominin karnesi

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

2009 yılının ilk altı ayının değerlendirmesi Türkiye'nin küresel krizi makul bir hasarla geçirmekte olduğunu gösteriyor. Küresel kriz dış talebi ve finansman imkanlarını olumsuz etkileyerek diğer gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye ekonomisinde de sert bir küçülmeye yol açıyor.  Ama 2002 - 2007 döneminde elde edilen kazanımlar bu düzeltmenin piyasalarda bir kaosa yol açmadan intizamlı bir şekilde olmasını sağlıyor.

Türkiye ekonomisinin 2009 yılından %4 civarında küçülmesi bekleniyor. İhracatımızın %60'ını oluşturan Avrupa'nın durgunluğa girmesi kaçınılmaz olarak Türkiye ekonomisinin de acı bir şekilde fren yapmasına yol açıyor. Büyümeye duyarlı malların ihracatın büyük kısmını oluşturması krizin etkisini artırıyor. Üretimin küçüldüğü ve istihdamın azaldığı zorlu bir dönemden geçiyoruz.

Durumun ciddiyetini gören Merkez Bankası politika faizlerini Ekim ayından bugüne 8 puan indirdi. Ancak kredi mekanizmasının açılmasını sağlayamadı. Takipteki alacaklardaki artıştan endişelenen bankalar küçük ve orta ölçekli şirketlerin kredi faizlerini düşürmekten imtina ettiler.

Para politikasının etkisinin sınırlı kaldığını gören hükümet maliye politikasını gevşetmeye başladı. Dolaylı vergilerin azaltılması, yatırımlara ve istihdama verilen desteğin artırılması gibi yöntemlerle ekonomideki daralmanın sınırlandırılması amaçlandı. Ancak daralmanın bütçe üzerindeki olumsuz tesiri ve yerel seçimler öncesi yapılan harcamalar maliye politikasındaki gevşeme kapasitesini sınırlandırıyor.

2009 yılı için yaptığımız tahminler faiz dışı dengenin 1993'den bu yana ilk kez %1 civarında açık vereceğini, bütçe açığının ise hızla yükselerek yüzde altıyı aşacağına işaret ediyor. Buna karşı bütçenin finansmanında bir sorun yaşanmasını beklemiyoruz.

Merkez Bankasının faiz indirimleri ve bankacılık sisteminin aktif kalitesindeki bozulmayı engellemek için portföyündeki devlet tahvili ağırlığını artırması gibi faktörler bütçe açığındaki artışa rağmen reel faizlerin düşük kalmasını sağlıyor.

Ödemeler dengesindeki düzeltme öngördüğümüzden çok daha düzenli oluyor. Cari dengedeki sert gerilemenin yanı sıra hane halkının yastık altındaki altınlarını bozdurması ve girişimcilerimizin yurt dışındaki tasarrufunun bir kısmını bankacılık sistemine sokması küresel mali sistemdeki küçülmenin uluslararası rezervlerde yol açtığı erimenin ve kurlardaki baskının sınırlı düzeyde kalmasına yol açıyor.  

Kamu borç dinamiklerindeki iyileşme, bankacılık sektörünün sağlamlığı, hane halkının borcunun düşüklüğü gibi faktörler Türkiye ekonomisindeki düzeltmenin piyasalarda şiddetli dalgalanmalara yol açmadan intizamlı bir şekilde yaşanmasını sağlıyor.

Türkiye mali piyasalarındaki oynaklık ve risk primindeki artış diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha sınırlı kalıyor.  Türkiye'nin finansal sistemi küresel krize karşı kredi notunun ima ettiğinden çok daha fazla direnç gösteriyor.

Ancak dünya mali piyasalarında sert bir daralmanın yaşandığı ve risk alma iştahının aniden değişebildiği mevcut konjonktürde ilk yarı karnemizin iyi olmasına güvenmemeliyiz . Küresel krizin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisini sınırlamak, reel sektöre sürdürülebilir destek vermek için Uluslararası Para Fonu ile güçlü finansman içeren sağlam bir stand-by yaparak piyasalara güven vermemiz gerekiyor.

Tüm yazılarını göster