Ekonomik verileri okurken…

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Ekonomik verileri nasıl okumak gerektiği hemen her dönem tartışma yaratıyor. Duran saatin bile günde iki kez doğruyu göstermesi gibi, aslında yapılan değerlendirmelerin çoğu doğru; ama, konjonktürü iyi izlemek ve bazı konulara saplanıp kalmamak, esnek olmak da gerekiyor.

Ekonomik verilerin hangilerinin bir önceki aya, hangilerinin bir önceki yılın aynı ayına göre değerlendirilmesi gerektiği genel olarak bellidir. Ama, içinde bulunulan koşullara göre bu şablonun dışına çıkılır ve çıkılmalıdır da. Geçen günlerde verdiğimiz örnekte de bu konuya dikkat çektik. Ocak ayındaki sanayi üretiminin geçen yılın çok altında kaldığını (yüzde 21.3), ancak bunun büyük bir sürpriz olmadığını belirttik ve ekledik: Ocak ayındaki üretim düzeyini korusak bile 2009'un kalan aylarında da geçen yıla göre yine yüksek oranlarda üretim düşüşleri göreceğiz, o yüzden üretimin geçen yıla göre değişiminin yanı sıra, bir önceki aya göre değişimine de bakmak gerekir. Bu görüşümüzü biraz daha açalım. Ocak ayındaki sanayi üretim endeksi 88.6 ve biz bu düzeyi korursak, 2009'un tümünde her ay geçen yıldan daha az üretim yapmış olacağız, bu şimdiden belli, tüm ayların oranlarını hesaplamak da mümkün. O yüzden artık bakmamız gereken, örneğin şubatta, ocaktaki 88.6'lık üretim endeksinin, yani üretim düzeyinin ne olduğu. Bu rakamı koruyabildik mi, üstüne mi çıktık, yoksa daha kötüye mi gittik? Ocaktaki 88.6 değişmediği takdirde, hangi ay geçen yıla göre üretimin ne kadar düştüğünün açıklanacağının şimdiden belli olduğunu dile getirdik. Merak edenler için söyleyelim; eğer üretim ocak ayındaki seyrinde devam ederse, örneğin mayısta geçen yılın tam yüzde 28.5 altında kalmış olacağız.

Aynı durum, kapasite kullanımı için de geçerli. Kapasite kullanımı küresel krizle birlikte geçen yılın altına indi ve uzunca bir süre bu düzeylerde kalması kaçınılmaz. Artık önemli olan bir önceki aya göre değişme. Bakınız, kapasite kullanım oranı bir önceki aya göre ekimde 3.1 puan, kasımda 3.8 puan, aralıkta 8.2 puan düştü. Ocaktaki düşüş 0.9 puana indi, şubatta ise ocak ayına göre değişme olmadı. İmalat sanayi, ocak ve şubatta yüzde 63.8 kapasiteyle çalıştı. Şubattaki yüzde 63.8'i geçen yılla kıyaslayıp, ki bu da yanlış değil, oranın yüzde 15.5 düştüğü değerlendirmesini yaptık. Peki, mayısa geldik, kapasite kullanımı da halen yüzde 63.8, yani daha kötüye gitmedik, geçen yıla göre düşüş ne kadar olacak dersiniz; tam 18.4 puan!

 Bazı veriler tümüyle mevsimsel ve diğer etkilere açıktır, o yüzden bu verileri ancak be ancak bir önceki yılın aynı dönemiyle kıyaslayabiliriz. Dış ticaret, ödemeler dengesi, bütçe, turist sayısı ve turizm geliri, işgücü piyasası verileri gibi. Siz tutup örneğin ekim ayındaki turist sayısı ve turizm gelirini, eylülle kıyaslayabilir misiniz ya da temmuzdakini haziranla. Ya da işgücüyle ilgili verileri bir ay öncesiyle. Ama ne yazık ki işgücüyle ilgili "evlere şenlik"  bu yanlış değerlendirme son zamanlarda sürekli yapılıyor. Türkiye'de istihdam kış aylarına doğru özellikle tarım kaynaklı olmak üzere daralır. Şimdi bu gerçeği dikkate almadan, aydan aya olan işsiz sayısındaki artışı, tümüyle krize bağlamak doğru olabilir mi? Krizin yol açtığı istihdam kaybına ilişkin doğru değerlendirmeler de ne yazık ki bu yanlış kurgulamalar arasında kaybolup gidiyor.

Bazı verileri ise hem bir ay önceye göre, hem bir yıl önceye göre değerlendiriyoruz. Örneğin enflasyon. Kaldı ki, enflasyonun aylık değerlendirmesi de, mevsimsel etkenlere bağlı olduğu için bire bir doğru sayılmaz. Biliniyor ki, yaz aylarında fiyatlar genellikle düşer ya da artış hızı yavaşlar, sonbaharda da yükselme olur. İşte o yüzden enflasyonda aylığın yanı sıra yıllık değişime de bakıyoruz.

Döviz kurunu günü gününe, TL ve döviz cinsi mevduatı, krediyi haftalık olarak izliyoruz; çünkü eğilimi görmek istiyoruz.

Başa dönersek… İstatistiksel değerlendirme yapmak için kapasite kullanımı ve sanayi üretimini geçen yılla kıyaslamak zorundayız. Ama artık bu hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü dönemler aynı ama, konjonktür o kadar farklı ki.

Her iki veride de bu düzeyleri koruduğumuz takdirde hangi ay geçen yılın ne kadar altında kalacağımız şimdiden belli. Dolayısıyla sanayinin durumunu gösteren değişim oranlarında dikkatimizi geçen yıla değil, geçen aya vermek durumundayız. Hem bir sorun bakalım, sanayici üretimine, aldığı siparişe bakarken, "geçen yıl durumum şöyleydi" diye mi düşünüyor, yoksa "geçen aya göre şu durumdayım" diye mi hesap yapıyor?

Tüm yazılarını göster