Ekonomi nasıl dengeleniyor?

İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI ismetozkul@gmail.com

Ekonomi yönetimi 2011 yılından beri raporlarda ve açıklamalarda izledikleri politikalarla ekonomide bir dengelenme sağlanmakta olduğunu iddia ediyor. Beklentilerden çok çok düşük çıkan 3. çeyrek büyümesinden sonra da benzer açıklamalar yapıldı. Ekonomide dengelenmeyle kastedilen iç ve dış talep arasındaki dengelenme. Yani demek isteniyor ki izlenen politikalar sayesinde iç talepteki aşırı hızlı büyüme frenlenirken ithalat azaltılıyor, ihracat artırılıyor. Böylece cari açık da aşağı çekiliyor. 
Büyüme verilerine bu gözle bakalım: Gerçekten ekonomide ideal bir dengelenme yaşanıyor mu? Ekonomide oluşan yeni denge nasıl bir denge? 

Bu konuyu takip edenlerin en fazla baktığı gösterge cari açığın gayrisafi yurtiçi hasılaya (GSYİH) oranı. 2011 sonunda yüzde 9.7’ye kadar tırmanan bu oran, 2014’ün 3. çeyreğinde yıllık toplamlar itibarıyla yüzde 5.87’ye inmiş durumda. Bu haliyle cari açık oranının üçte birden fazla geriletildiğini söyleyebiliriz. 

Ama dengenin öbür ayağı olan büyüme hızına baktığımızda iç karartıcı bir durum var. 4 çeyreğin toplamları itibarıyla büyüme hızı yüzde 3.21’e kadar düşmüş durumda. Cari açık oranı yüzde 9.5 dolayındayken büyüme hızı da yüzde 9-10 arasındaydı. Cari açığı düşürmeye yönelik politikaların uygulanmaya başladığı 2011’e göre cari açık oranı üçte bir kadar düşerken, büyüme hızı üçte iki oranında düşmüş. 

Bir diğer nokta eskiden yüzde 6 dolayında bir cari açık oranıyla yüzde 6 dolayında büyüme gerçekleşiyordu. Şimdi ise aynı oranda cari açıkla neredeyse eskinin yarısı kadar bir büyüme gerçekleşiyor. Büyüme hızı, yüzde 3.2 gibi Türkiye için yerinde sayma anlamına gelen bir düzeye gerilerken, cari açık oranı uluslararası alanda tehlikeli kabul edilen bir düzeyde kalmaya devam ediyor. 

Üçüncü önemli nokta bir yıldır cari açık oranı şimdi geldiği düzeylerin altına çekilemiyor. Çünkü sıcak parayla tahrip edilen ekonomini mevcut dengelerinde, cari açığı daha da aşağıya çekmek için büyümenin iyice düşmesi gerekiyor. Bu da riskli bir durum. 

Özetle ekonomide yeni bir denge oluşuyor ama bu mutlu olacak bir denge değil. Yüksek hızlı büyüme ve aşırı yüksek cari açık oranına dayanan eski dengenin yerini, düşük büyüme yüksek cari açık oranına dayalı bir denge alıyor. 

Üstelik bu da bıçak sırtında. 2014’teki gibi büyüme yüzde 4 ve üzerinde ılımlı bir düzeye çekildiğinde cari açık oranı yüzde 8’lere doğru tırmanıyor. Cari açığı yüzde 5’in altına çekmeye kalkınca da büyüme yüzde 2-3’lere düşecek. 

Bu bıçak sırtı dengenin bir yansıması da kişi başına gelirin iki yıldır 10500-10900 dolar arasında patinaj yapıp durmasında görüyoruz. 

Yatırım ve tüketim alanında ne olmuş da cari açık oranı hala bu kadar yüksek diye baktığımızda da sağlıklı bir durum yok. Örneğin üçüncü çeyrekte bireysel tüketim harcamaları sadece yüzde 0.2 büyümüş. Nüfus artışını dikkate alırsak küçülme var. Makine teçhizat yatırımları özel sektörde yüzde 1.9, kamuda yüzde 2.65 daralmış. Sadece hükümetin mal ve hizmet alımlarında yüzde 9.11’lik bir büyüme var. Kamunun cari harcamaları dışında ortada ne tüketim ne de yatırım artışı var. Büyümenin yüzde 1.66’da kalmasını hükümetin cari harcamalarındaki artışın yanı sıra ihracattaki yüzde 8’lik artış sağlamış. Eskiden sıcak parayla pompalanan iç talep artışına dayanan hormonlu bir büyüme vardı. Dış talep ayağında ise ithalat çok hızlı büyürken ihracat zayıf bir performans gösteriyordu. 

Ekonominin iç talep ayağı koşarken dış talep tarafı aksıyordu. Ekonomideki yeni dengede değişen şey topal ayak. Şimdi de ihracat koşmaya çalışırken iç talep topallıyor. Buna da ekonomide dengelenme var diyemeyiz.

Tüm yazılarını göster