Ekonomi Bakanı'nın açıklamalarını nasıl okudum?

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Uzun yıllar önce, ülkemizde küçük ve orta ölçek işyerlerinin sorunlarını ve çözüm yollarını sınırlı insanla, Anadolu girişimcilerine taşımaya çalışırken Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da yol arkadaşlarımızdan biriydi. İç dünyasını az çok bildiğime inanarak, son birkaç yıldır ağırlıklı "ihracat-odaklı açıklamalar" yapmasına, "ithalat gelişmelerini" arka plana itmesine ciddi biçimde alınıyordum. Kadim kültürümüz, " Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış" dese de, alınganlığım önceki gün yapılan açıklamalara kadar sürdü.

Stephan Howking'in ve ünlü matematikçi Rhene Thom'un tavsiyelerine uyarak, entelektüel korkaklık yapmadan, yani rakamların kutsal şalının arkasına sığınmadan, açıklamaların neden "kritik eşik" olduğuna ilişkin düşüncelerimi paylaşacağım.

Bakış açısı değiştiriliyor. Genelinde azgelişmiş, özelinde de Şark toplumlarında, bakış açısının fiziki sermaye, insan ve teknoloji kaynaklarının etkin değerlendirilmesindeki önemi göz ardı edilir. Olguların geri ve ileriye doğru etkileri analiz edilmeden, kısa dönemde sağlanacak yararlara aşırı değerler yüklenerek pragmatik yaklaşımlar benimsenir. Oysa, yaptığımız işin iç ve dış dinamikleri, bileşen ve bağlamları, entelektüel ve sistem kapasitesi boyutlarını bütün içinde ele almak gerekir. Moral vermek için ihracattaki artışları sürekli öne çıkaran, ithalatı göz ardı eden bakış açısına alkış tutmayı tipik bir "şark kurnazlığı" olarak değerlendiriyorum. Böyle bir bakış açısının önce kendimize, sonra ülkemize saygısızlık olduğunu düşünürüm. Bu düşüncedir ki, ihracat kadar ithalatın yapısını, işlevini ve kültürünü irdeleyen, indirgemeci bakışı bütünsel düzleme taşıyan açıklamayı önemli bir adım olarak değerlendiriyorum; daha ileriye taşınması gerektiğine içtenlikle inanıyorum.

Özgüvene dayalı tartışma iklimi yaratılıyor. Bir olgunun olumlu yönlerini öne çıkarırken, olumsuz yanlarını saklama tutumu, tipik bir azgelişmişlik tavrıdır. Yönlendirdiğimiz olguların olumlu etkileri kadar olumsuzlukları ile yüzleşme, kaynakları verimli kullanmanın bilenen en etkili yoludur. Şimdi siyasi iradenin en yetkili ağzından, ihracattaki başarılarımız kadar ithalattaki zaaflarımızı da ortaya konmuştur. Bu "meydan okuma özgüveni" daha ileri götürülmeli.

Özgüvene dayalı tartışma düzeyini birkaç basamak sıçratan son açıklamanın mutlaka arkası gelmelidir. Bundan sonraki aşamada, ithalattaki zaaflarımızın sadece makro-ekonomik bağlamı değil, işyeri bağlamındaki eksiklikleri de gündeme taşınmalıdır. Bakanın açıklamasında bu çok yönlü sorgulamanın işaretleri gördüm. Böylesi bir tartışma iklimi, bilerek ya da bilmeden yaratılan illüzyonlardan bizi kurtaracaktır. Gerçeği, yalnız gerçeği bilerek yolumuza devam etmeyi hep birlikte hak ettiğimize inanıyorum.

Bütünsel gündemin önemi kavranıyor. Ekonomi Bakanı'nın açıklaması, sorunların aşılmasında, sadece siyasi iradenin gücü ile bir yere varılamayacağının işaretlerini de içeriyor. Üretim kesiminin de payı büyük. Kolaycı tutumla, her şeyi devletten bekleyen anlayışı aşarak, siyasi irade, bürokrasi, özel kesim, sivil inisiyatiflerin ele ele verebildiği, birlikte değerlendirmelerin yapıldığı ortamları yaygınlaştırmalı ve derinleştirmeliyiz. Bu aşamada, alan uzmanlığı olmadan, ayrıntı ile bütün arasında dengeyi kurmadan, önüne gelen her bilgiyi aktarmanın tam sorumsuzluk olduğu açık. Sorunun bütününü kapsayan gündem yaratmak için atılan ilk adımı, hep birlikte, başlangıç noktasına hassas bağlılık ilkesine uyarak, öngörme ve önlem alma disiplini ile besleyerek daha ileriye taşımalıyız.

Metot ve verim ilişkisi netleştiriliyor. Sık yinelediğimiz gibi, "metot o kadar önemsizdir ki, sadece esası etkiler." Yarattığımız sonuçları analiz ederken, parçalı, eksik, ilkesiz gizlilik ardına saklanan, hesaplama yöntemlerini belirlemeyen, öngörülen ile yaratılanı en şeffaf ortamlara taşımayan anlayışı terk etmeliyiz.

Bu aşamada "aykırı düşünce zenginliğimizdir" anlayışını öne çıkarmalıyız. Bize, dostun acı sözünü esirgemeyen gerçek dostlara sahip olmalıyız ki, Mevlana'nın dediği gibi "aynalara ihtiyacımız" kalmasın. Her hesaplamanın, açıklanan her rakamın hangi metotlara dayalı üretildiği üzerine kafa yormalıyız. Çok kolay yanılsama yaratan istatistiklerin her zaman gerçek dostluk üretmediklerini, kötülüklerin asla çıplak gelmediklerini, daima üzerlerine kutsal şal örttüklerini akıldan çıkarmamalıyız.

Ekonomi Bakanı'nın açıklaması "metot ve verim" ilişkisini tartışma gündeminde hak ettiği yere taşımalı.

Doğru yapı, işlev ve kültür yaratmanın adımları atılıyor. İnsanı gelişme ortak değerler, ortak irade, ortak yararlar, ortak projeler ve ortak kurumlar üzerinde ilerler. Ekonomi bakanının açıklamaları ülke gelişmesinde tek yönlü popülist algıları aşmanın vesilesi olmalı. Tartışan, sorgulayan; yapı, işlev kültür bütünün etkilerini göz ardı etmeyen bir tartışma olgunluğuna doğru ilerlemenin önemli bir adımı olarak içselleştirmeli. Açıklık ilkesine bir gölge sadakati ile uyulmalı, her rakamın ardındaki metot paylaşılmalı, aykırı düşüncenin zenginliğimiz olduğu olgunluğuna erişilmeli… Açıklamaların bir adım olduğunu, sosyal gelişmenin ya da değer üretmenin sürekli yinelenen adımlarla mümkün olabileceğini akıldan çıkarılmamalı…

Tüm yazılarını göster