Eğitimden sağlığa yanlış düzenleme- yanlış ekonomi

Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

Kamu karar alıcılarının aldığı her kararın, yaptıkları her düzenlemenin doğrudan ya da dolaylı, ekonomik etkilere sahip olduğunu biliyoruz. Bazı kararların ortaya çıkardığı etkilerin diğerlerinden daha büyük olacağı da kesindir; bazı kararlar ortaya yeni "sektörler" ve büyük ekonomik getiriler üretir. Siyasi kararlar toplumdaki servet ve geliri yeniden dağıtır. Örneğin, bir şehirde taksi plakası sayısını sınırlarsanız ortaya ekonomide "rant" dediğimiz kavramın klasik örneklerinde birisi çıkar. Bazen de tersi olur; alınan kararlar mevcut sektörleri fişini çeker.

Sektörler baskı grupları oluşturur ve "kendilerini "Osmanlı'ya matbaanın gelişinin gecikmesi sanıldığı gibi dini sebeplerden değildir. Yapılan araştırmalar, bu süreçte ana rolün bugünkü fotokopicilerin işlevini gören "yazıcıların" gelirlerini, sektörlerini kaybetmeye verdikleri tepki tarafından oynandığını söyler. Bir ara "gösterilerin" başlarına geçtiği söylenen hamam tellağı Patrona Halil en azından rant alanlarını kaybetmeme sembolizmi açısından önemli bir figürdür. Nitekim, Prof. Dr. Mehmet Bulut, tarihi yüzyıllara dayanan ve oldukça sofistikeleşmiş yazma sektörünün zamanla güçlü bir baskı grubu haline geldiğini söylüyor ve ne dini ne de o dönemdeki Osmanlı yöneticilerinin yeniliğe karşı olmalarından kaynaklanmadığının altını çiziyor

Kamu kararlarının ekonomik etkilerine geri dönelim. Üç örnek üzerinde durmadan önce bir genel kavramın altını daha çizelim. İster kamu ister özel sektör olsun, bir sonucun elde edilmesine yönelik alınan kararların performansı "çıktılarıyla" değil "etkileriyle" ölçülmesi gerekir.

Şimdi gelelim Türkiye'den (kötü) örneklere.

Bendeniz, 1980'lerde, babadan kalma yöntemlerle ehliyet aldım (üçüncü denemede). Türkiye'ye sonradan sürücü kursu zorunluluğu geldi. İyi de oldu. Öyle ya batı ülkelerinde senelerdi bu uygulama vardı. Bizde de olmalıydı. Bu karardan sonra milyonlarca sürücü bu tür kurslarda saatlerce formel eğitim gördükten sonra ehliyet aldı. Acaba Türkiye'de trafik kalitesi sizce yükseldi mi? Ehliyetini İngiltere'de, sürücü kurslarından alan babam hala oradaki eğitiminden faydalanıyor. Bizdeki uygulama ise daha çok milyarlık bir sektör oluşturmakla kaldı. Trafik kazaları hala rekor seviyede. Sürücü eğitim kurslarının olumlu etkilerini göremiyoruz; zira sorunun temeline değil şekline çözüm bulmaya çalıştık. Okulları kurduk. Ancak verilen eğitim iyi değil. Şimdi şehir içi trafik kazaları sorununu şehrin her tarafını kameralarla doldurarak ve Avrupa'da bir çok ülkede lüks addedilecek dört şeritli yollarda hız limitini 70 km'ye indirerek çözmeye çalışıyoruz. Tabi ezbere çözümlerden yine sonuç alamıyoruz. Hız limitini 30 km'ye indirip şehrin her sokağına kamera koysak sizce sonuç alabilir miyiz?

İkinci örnek her ana babanın kabusu olan üniversite sınavları. Buna şimdi bir de KPSS "ürünü" eklendi. Her iki sınavda da, öğrencilerin beyinlerini "kova," okulları da kovayı dolduran kuyu gibi gördüğümüz eğitim mantığımızın sonucu olarak "statik" bilgiye dayalı yüzlerce sorudan oluşan sınavlar tasarlıyoruz. Her sene bu sınavlara milyonlarca gencimiz en az bir sene boyunca çalışarak giriyor. Amaç gelebilecek tüm soru tiplerini ezberlemek. Ülke olarak her sene kabaca 25 -30 milyon adam-aylık insan enerjisi ve zamanını bu sınavlara hazırlanmakla kaybediyoruz. Bu kadar adam-aylık emekle, tarihe faydasız eserler arasında geçen Mısır piramitlerinden birkaç tane yapılabilir…

Türkiye'deki bu sınav sisteminin en önemli ekonomik sonucu, (örneğin Avrupalı gençlerden daha) yüksek rekabet gücüne sahip bir nesil oluşturmak değil, milyarlarca TL'lik bir sektör üretmek oldu. Bu sektör iyi para kazanıyor. Sunduğu eğitim ise Türk gençlerinin diğer dünya gençlerine göre daha kaliteli hale gelmesine en ufak bir ilave yardımı yok. Gençlerimiz dershanelere gitmekle yeni bir dil öğrenmiyor. Daha iyi doktor ya da mühendis olmuyor.

Dolayısıyla, "bol bol çıktı" ancak "sıfır etkinin" üretildiği bir sektör. Dahası, birkaç sene evvel liseleri dört seneye çıkartmakla gençlerimizin hayatlarından birer sene Acaba bu sınav sisteminin değişmesinin zamanı geldi mi?

Son söz. Üzerinde daha önce de durduğumuz, "düzenlemelerin" etkilerinin önceden analiz edilmesi yaklaşımı kamu sektörüne yerleşmeli. Ankara'da devlet dairelerinde 15 dakikada yazılan düzenleme metinleri ülkeye zarar veriyor. Türkiye bir taraftan geçmiş düzenlemelerini düzeltmeli diğer taraftan yeni düzenlemelerin doğru süreçlerle yapılmasını sağlamalı.

Yazı başlığında eğitim ve sağlıktan bahsedildi. Sağlığa sonraki yazılarda değineceğim.

Tüm yazılarını göster