Daha az sorunlu ve daha yaşanılabilir bir dünya düzenine kavuşmamız için Birleşmiş Milletler ‘in ortaya koyduğu sürdürülebilir kalkınma amaçlarından (SKA) bir tanesi “nitelikli eğitim”. Ve bence 17 SKA içerisinde aciliyetle başarılması gereken en önemli başlıklardan. Çünkü eşitsizlikleri azaltan, kapsayıcı ve hiç kimseyi geride bırakmayan nitelikli bir eğitim sistemi yaratabilirsek diğer sorunların çözülmesi ve hayatımıza yeni sorunların eklenmemesi için çok önemli bir adım atmış olacağız.
Çocukluk çağından itibaren ekonomik, sosyal ve kültürel eşitsizliklerden kaynaklanan eğitime erişim problemleriyle mücadele etmek ve bu sorunları aşarak geleceğimizi şekillendirecek çocukları hak ettikleri eğitime kavuşturacak çözümleri üretmek devletlerin ve hükümetlerin görevi olduğu kadar hepimizin de ödevi diye düşünüyorum.
Bu anlamda Yapı Kredi’nin Cumhuriyetimizin 100. Yılında ülkemizin geleceğinin temelini oluşturacak nesillerin daha iyi yetişmesi için hayata geçirdiği ve uzun soluklu olarak planladığı “Yarınlara Kartopu” projesinin önemli bir adım olduğuna inanıyorum.
Hele ki projenin akademik çerçevesini ve uygulama yol haritasını oluşturan Prof. Dr. Selçuk Şirin’in ‘‘Beynimizin yüzde 95’i, 0-6 yaş arasında gelişimini tamamlıyor. Yetişkin bir insanın hayatı boyunca elde ettiği becerilerin yaklaşık yüzde 70’i, hayatımızın ilk altı yılında kazanılıyor. Bu fırsat aralığını kaçırdığımızda ise sonraki yıllarda çocuklarımıza o becerileri kazandırmak hem çok zaman alıyor hem de çok masraflı oluyor.
Nobel Ekonomi ödülünü almış olan James Heckman’in analizine göre 0-6 yaş döneminde bir çocuğa yapılan her 1 birimlik yatırım, 7 kat olarak geri dönüyor. Bu oran çocukların yaşı arttıkça azalıyor ve üniversite seviyesinde neredeyse 1’e 1 seviyesine düşüyor. Bu nedenle tüm ülkeler hummalı bir şekilde kritik dönem sayılan okul öncesine yatırım yapıyor. Avrupa’daki çocukların neredeyse tamamı okul öncesi eğitim alıyor ve öğrenme fırsatlarından yararlanıyor. Türkiye’de ise bu oran son yıllardaki ciddi artışa rağmen maalesef yüzde 50. Uzun vadede bunu değiştirmek zaman ve yatırım gerektiriyor ancak kısa vadede her birimizin üzerine düşen birtakım görevler var.” şeklindeki değerlendirmelerini dinledikten sonra okul öncesi eğitimin önemini bir kez daha derinlemesine anladım.
Selçuk hocanın açıklamaları işin ciddiyetini ortaya koyunca Yapı Kredi’nin Yarınlara Kartopu projesi ile okul öncesi eğitim sorunlarının çözümüne ilişkin hangi yollarla nasıl bir etki yaratmayı planladığını merak edip Kurumsal İletişim Direktörü Arda Öztaşkın’a projenin detaylarını sordum. Öztaşkın, öncelikle sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı ortamlarda yaşayan çocukların sosyal, duygusal, fiziksel becerilerini geliştirmelerine destek olmayı amaçladıkları, hem dijital ortamda hem de kurum gönüllülerinin desteği ile fiziki olarak sürecin devam edeceği, ebeveynler ve çocuklar için eğitim ve gelişim materyelleri hazırladıkları bilgisini verdi.
Türkiye’nin, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında daha başarılı yarınlar inşa edebilmesinin kritik eşiklerinden biri eğitimin niteliğini dünyadaki gelişmeleri takip edebilecek ve o değişiklikleri şekillendirebilecek bir eğitim sistemi yaratabilmesinden geçiyor. Nitelikli eğitim ve bilimin önderliğinde bu ülkenin çocuklarının başaramayacağı hiçbir şey yok. Biz onlara kendi potansiyellerinin en iyisine ulaşmalarını sağlayacak nitelikte bir eğitimi ne kadar erken vermeye başlarsak aldığımız geri dönüş de o kadar yüksek olacak. O yüzden her çocuğu beyinlerinin gelişime en açık olduğu erken çocukluk döneminden itibaren eğitimle buluşturmak onlara yapabileceğimiz en büyük katkı olacaktır.
Her yetişkinin her kurumun her markanın elini hiç vakit kaybetmeden taşın altına koyması ve bir eğitim seferberliği ile geleceği bugünden şekillendirmeye destek vermesi gerekiyor. Bir çocuk değişir dünya değişir sözünü unutmamak lazım.