Durgunlaşma acı vermeye başladı…

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Türkiye ekonomisine ilişkin belirsizlik arttıkça, para politikasının gevşetilmesi yönündeki baskılar artacak gibi görünüyor. Hem iç talep, hem de dış satım imkânlarının daralıyor olması, mütekabiliyetin kaldırılması sonrasında inşaat sektörüne beklenen dış talebin gelmemesi, 2B arazilerine yönelik talebin umulanın çok gerisinde kalması gibi hareket yeteneğini daraltan ve paranın devir hızını düşüren unsurlar sebep olarak ön plana çıkıyor. Fakat küresel düzeyde kırılganlığın yüksek düzeyde seyretmesi, risk alma isteğindeki zayıflık ve emtia fiyatlarının yeniden yükseliş eğilimine girmesi gibi gelişmelerin Merkez Bankası yönetiminde tutukluk yaratabileceğini de dikkate almak gerekiyor.

Borç-alacak ilişkileri kısmen bozulan iş dünyası ve bütçe gelirleri umulanın çok gerisinde kalan siyasi irade para politikasının gevşemesi için baskı yapıyor ve muhtemelen yapmaya devam edecek. Merkez Bankası ise enflasyon endişesi nedeniyle net sermaye girişine koşut olarak ve kontrollü bir şekilde gevşemeye sıcak bakıyor; daha fazlasının çok ciddi sıkıntılar yaratabileceğini görüyor. Net sermaye girişinden bağımsız larak para politikası gevşetilir ise sorunları ağırlaştıracak istikrarsız dalgalanmalar yaşanabilir. Türk Lirası'nın değer kaybetmesi, enflayon baskısının artması, Türkiye riskinden uzaklaşma eğiliminin tetiklenmesi, devamında ekonomik daralma eğiliminin güçlenmesi gibi durumları dikkate almak gerekiyor. Başka bir deyişle baskı yapanların evde yaptıkları hesabın çarşıya uyması olasılığı çok düşük…

İç talep ve dış satım imkânlarının daralması yalnız sanayiciyi değil, tüm sektörleri ve ekonomiyi zorluyor. Orta Vadeli Plan hedeflerine ne oranda yaklaşılacağı, para politikası tercihlerinden çok küresel koşullar tarafından belirlenecek gibi görünüyor. Gelişmiş ekonomilerden sonra gelişmekte olanların da durgunlukla tanışmaya başlamış ve kur savaşları olasılığının yeniden güçlenmiş olması olumlu düşünmeyi zorlaştırıyor. Sene başından bu yana Türk Lirası'ndaki değerlenmeye rağmen iç talep daralıyor ise sorgulamak gerekiyor. Bu durum ne ölçüde gelir ve kredi yetersizliğinden ve ne oranda beklenti bozulmasından kaynaklanıyor? İç talepte artış yaşanması belki bazı şeyleri düzeltir, fakat eşanlı olarak ciddi sıkıntılar da yaratabilir. Türkiye iç talebi artırarak günü kurtarmak anlayışından yüksek cari açık nedeniyle vazgeçmek ve yeni alternatifler üretmek zorunda. İhracat imkânları ise genelde küresel koşullar, özelde ise en önemli pazarlarımız durumdaki Avrupa ve Ortadoğu'daki gelişmeler nedeniyle daralıyor; enflasyon baskısını azaltmak üzere para politikasının sıkılaşması ve Türk Lirası'nın değerlenmiş olması hareket yeteneğini iyice daraltıyor. Eğer para politikası gevşetilir ise muhtemelen ihracatta pek bir artış yaşanmayacak, fakat iç talep daha da daralacak, bilançolar yıpranacak, kredi kalitesi gerileyecek, cari açık kısmen küçülür iken bütçe açığı artmaya devam edecek…
Herkes talepleri konusunda kendi açılarından haklı olsa bile ortaya çıkacak genel sonuç herkesi üzebilecek!..

Çözümü para politikasının gevşemesi ve iç talep artışında arayanlar hem yanlış hesap yapıyor, hem de mevcut sorunlar üzerinde oluşacak olumsuz baskııy görmezden geliyorlar. Ülkemizin ciddi bir tasarruf açığı vardır ve bu açığı büyüterek gidebilceğimiz herhangi bir yer yoktur. Sürdürülebilir olmayan rotada, taşıma su ile değirmen döndürerek günü kurtarma anlayışının sonuna gelmiş olabiliriz; bundan sonrası öncesinden çok farklı olabilir. Geleceği düşünmeden hesapsız tercihlerle bu duruma düştük ve aynı tercihlerle bu açmazdan çıkabilmenin imkânsız olduğunu dikkate almamız gerekiyor… Belirsizlik ve kırılganlığın artması bu aşamaya kadar görmezden gelinmiş ve fiyatlanmamış olabilir, ancak böyle devam etmesi beklenemez…

Tüm yazılarını göster