Dünyanın hamileliği zor geçiyor…

 Hiç kuşku yok ki Dün­ya yeni bir sisteme ha­mile. “Sürdürülebilirlik” adında inşallah nur topu gi­bi sağlıklı olmasını umdu­ğumuz yepyeni bir dünya düzenini doğurmak üzere şiştikçe şişiyoruz.

Ufuk TARHAN FÜTÜRİST UFUK futurist@ufuktarhan.com

Hiç kuşku yok ki Dün­ya yeni bir sisteme ha­mile. “Sürdürülebilirlik” adında inşallah nur topu gi­bi sağlıklı olmasını umdu­ğumuz yepyeni bir dünya düzenini doğurmak üzere şiştikçe şişiyoruz.

Hatırlayalım ve farkına varalım; dünya daha önce do­ğurduğu; kabile toplulukları (Tarih Öncesi), şehir devletle­ri (Antik Çağ), imparatorluklar (An­tik Çağ - 20. Yüzyıl), feodalizm (Or­ta Çağ), monarşiler (Antik Çağ - 20. Yüzyıl), merkantilizm (16. - 18. Yüz­yıl), sömürgecilik (15. - 20. Yüzyıl), sanayi kapitalizmi (18. - 20. Yüzyıl), ulus devletler (19. Yüzyıl - günü­müz), liberal demokrasi (18. Yüzyıl - günümüz), komünizm (20. Yüzyıl - günümüz), küreselleşme (20. - 21. Yüzyıl) adındaki evlatlarının yani sistemlerin yarattığı problemlerle uğraşıyor.

Yeninin adını çoktan koyduk; Sürdürülebilirlik…

Halen Dünyadaşlar olarak bu ev­latlarımızın (sistemlerin) bir şey­leri çözerken bir taraftan da ortaya çıkardığı sorunlarıyla boğuşurken yeni bir çocuk (sistem) doğurmaya hazırlanıyoruz. Oldukça da zor bir hamilelik yaşıyoruz. Doğuma da da­ha vakit var ama adını “Sürdürüle­bilirlik” olarak koyduğumuz ye­ni bebeğimizin (sistemin) sağlık­lı dünyaya gelmesi için uğraşıyoruz.

Tansiyonumuz yükseliyor, mide­miz bulanıyor, şişiyoruz, ağırlaşıyo­ruz, gereksiz kilolar alıyoruz, labo­ratuvar değerlerimiz dengesizleşi­yor, çarpıntıya kapılıyoruz, vb. tüm gebelik semptomlarını yaşıyoruz…

Kısacası bu hamilelik, önce­ki sistemlerin bıraktığı derin iz­lerle karmaşıklaşıyor. İklim de­ğişikliği, kaynakların verimsiz ve gereksiz kullanılarak tüketilmesi, artan eşitsizlikler ve toplumsal hu­zursuzlukların yarattığı hamilelik komplikasyonları; sürdürülebilirli­ğin hamilelik ve doğum sürecini ge­ciktiriyor, güçleştiriyor.

Bu zorluk­lara rağmen, yenilik, tazelik, daha iyi çözümler bulma ümidi hepimi­zi motive ediyor, umutlandırıyor ve yeni sistemin potansiyeline inancı­mızı destekliyor. Çünkü bu seferki farklı; artık insanlık çok daha akıllı. Çok daha gelişmiş teknolojilere ve geçmiş hatalarından ders alma kabi­liyetine sahip. Kısacası çok daha bi­linçli bir doğum sürecine giriyor.

Ekonomik kriz, siyasi gerginlik, jeopolitik karmaşa, vb.; hepsi gebelik komplikasyonları…

Sürdürülebilir bir sistem doğu­rarak dünyanın yenilenebilir ve ke­sintisiz erişilebilir enerji, internet, gıda, barınma, güvenlik, sağlık, ge­lişim gibi insani ihtiyaçlarımıza, çevresel koşulların tahammül sınır­larını zorlamadan ve teknolojinin doğayla uyumlu bir şekilde gelişme­sine olanak tanıyarak, dünya dışına taşabilmemize, vb. yeten kapsayıcı ve dayanıklı bir yer olmasını umu­yor, bunun için çalışıyoruz.

Ekono­mik kriz, siyasi gerginlik, jeopolitik karmaşa dediğimiz meselelerin hep­si aslında mevcut sistemlerin yarat­tığı ve/veya yetemediği eksiklikle­rin, arızaların yarattığı sonuçlar. Bir anlamda hamilelik sürecinin normal sıkıntıları, çelişki ve şaşkınlıkları.

Dünya kalabalıklaşıp, ihtiyaçlar, beklentiler ve buna paralel olarak, karmaşa arttıkça daha becerikli sis­temlerin kurulması gerekiyor. Daha yetkin çözümlere sadece insan gü­cü yetmediği için de “teknoloji” de­diğimiz yardımcıları üretiyoruz. Biz değiştikçe teknoloji gelişiyor, tek­noloji geliştikçe biz değişiyoruz. Bir sarmal içinde “gelecek” dediğimiz sürece doğru ilerliyoruz. Yani eski­nin sorunlarıyla hamile kalıp şişiyor ve yeni çözümler, sistemler doğur­mak için “devam” diyoruz.

Geleceğe umutla bakabilmek için iş dünyası olarak yapmamız gerekenler:

-Yapay zekâ ve veri analitiği kul­lanarak operasyonel verimliliği ar­tırmalı, israfı azaltmalıyız.

-Yenilenebilir enerjiye yatırım yaparak maliyetleri düşürmeli ve çevresel sürdürülebilirliği sağlama­lıyız.

-Çevre dostu teknolojilere ya­tırım yaparak karbon ayak izimizi azaltmalı ve sürdürülebilir iş mo­delleri geliştirmeliyiz.

-Çalışanlara adil ücretler ve fır­satlar sunarak gelir adaletsizliğini azaltmalı, eğitim ve sağlık hizmet­lerine erişimi artırmalıyız.

- Küresel sorunlarla mücadelede uluslararası işbirliğini ve ekosiste­mimizi güçlendirmeliyiz.

-Sürdürülebilirlik bilincini yay­malı, çalışanlarımızı ve genç nesil­leri bu doğrultuda bilinçlendirme­liyiz.

-Yerel çözümler üreterek top­lumların ve sektörlerin kendi ken­dine yeterliliğini ve dayanıklılığını artırmalıyız.

Unutmayalım, sürdürülebilir bir gelecek hepimizin hakkı.

Tüm yazılarını göster