Dünya'nın gerisinde kalmak

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Küresel risk iştahındaki toparlanmaya rağmen Türkiye piyasaları dünyanın gerisinde kalmaya devam ediyor. Avrupa liderlerinin borç krizine karşı kapsamlı bir çözüm paketi üzerinde anlaşmaya varacakları beklentisi dünya borsalarında sert bir yükselişe yol açtı. Türkiye borsasında ise, döviz kurlarındaki sert yükseliş karşısında Merkez Bankası'nın para politikasında ani bir sıkılaşmaya gitmek zorunda kalması nedeniyle, banka hisselerinden başlayarak genele yayılan bir satış dalgası yaşandı. 

Uzun süren bir pazarlık dönemi sonunda Euro Bölgesi liderleri üç temel konuda anlaşmaya vardı. (i) Yunanistan tahvillerinin özel kesim tarafından tutulan kısmında %50 düzeyinde bir borç indirimi yapılmasına karar verildi. (ii) Avrupa bankalarının finansal yapılarının güçlendirilmesi için 106 milyar avro tutarında sermaye artışı yapılması istendi. (iii) Avrupa Finansal İstikrar Fonunun (AFIF) etkisinin artırılması için beş kat düzeyinde kaldıraç kullanılmasına ve fondaki kaynaklarla ikincil piyasalardan tahvil alınmasına yetki verildi.

Açıklanan paketin uygulanma aşamasında çıkabilecek zorluklara ve mali birlik konusunda ilerleme sağlanmamasına rağmen dünya borsalarının tepkisi son derece olumlu oldu. Açıklanan paketin kaynağı konusundaki belirsizlik, AFIF'in kaldıraç kullanabilmesi için gerekli teminatı kimlerin vereceği,  krizin diğer ülkelere yayılması ve borç indirimine gidilmesi ihtimali karşısında uygulanacak B planına değinilmemesi gibi konular fazla kurcalanmadı. Görüşmelerden piyasalara sızan bilgileri kademeli olarak satın alan Avrupa borsaları Ekim ayında %18 yükselirken, aynı dönemde MSCI dünya endeksi %13 arttı.

Türkiye'de yatırımcılar Ekim ayı boyunca Avrupa'daki gelişmelerden ziyade Türk lirasının değer kaybına odaklandı. Türk lirasındaki aşırı değer kaybının enflasyonist beklentileri ve yurtiçindeki yatırımcıların portföy tercihlerini etkilemeye başladığını gören Merkez Bankası öncelikle piyasaya verdiği döviz likiditesini artırarak kurlardaki yükselişe engel olmaya çalıştı. Ağustos ayında başladığı ihalelerle piyasalara 8 milyar dolar satılmasına ve miktarı belirli olmayan bir müdahaleye rağmen Türk lirasının değer kaybetmeye devam etmesi Merkez Bankası'nı para politikasını sıkılaştırmaya zorladı.

Avrupa'da aşağı yönlü risklerin devam etmesi Merkez Bankası'nın politika faizini artırmak yerine borç verme faizini %9'dan %12,5'e artırarak para piyasası faiz bandını genişletmeyi tercih etmesine yol açtı. Alınan karar Merkez Bankası'nın piyasaya verdiği likiditeyi azaltması durumunda para politikası faizlerinin %11-12 bandına yükselmesine neden oldu.  

Merkez Bankası'nın aldığı kararı "sıkı para politikasına geçişin" ilk adımı olarak gören piyasaların tepkisi çok sert oldu. Tahvil piyasasında faiz oranlarında 100-200bp arasında yükselişler görüldü. İMKB'de başta banka hisseleri olmak üzere faize duyarlı sektörlerde şiddetli satışlar görüldü. MSCI Türk lirası Merkez Bankası'nın kararı sonrasında hızla değer kazandı.

Türkiye'de piyasaların yönü küresel risk iştahına, ekonomide durgunluğa yol açmadan, enflasyonun ve cari açığın ne derece kontrol altına alınacağına ve Merkez Bankası'nın para politikasını ne derece sıkılaştıracağına bağlı olarak belirlenecek.

Ekonominin durgunluk riski ile karşılaşma riskinin devam etmesi nedeniyle Merkez Bankası'nın para politikasında uzun süreli bir sıkılaşmaya gitmesi ihtimalini düşük buluyoruz. Ancak, para politikasındaki oynaklığın artması risk primini artırarak kısa vadede piyasaları baskı altında tutmaya devam edecek. Para politikasında dünyanın önünde giderken piyasa performansında geride kalmamız makus talihimiz olmaya devam ediyor.

Tüm yazılarını göster