Dünya Su Forumu'ndan izlenimler

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da Beşinci Dünya Su Forumu gerçekleştirildi. Toplantıya katılan sayısı daha önceki forumların çok üstüne ulaşmış. Periyodik toplantıların ilgili camiada tanındıkça, katılımın artması normaldir. Ancak sıçramada, toplantının son yıllarda vazgeçilmez bir turist hedefine dönüşen İstanbul'da yapılmasının da etkili olduğu muhakkaktır. Dünya Su Forumu, dünyanın iktisadi zorluklarla boğuştuğu, kötümserliğin yaygın olduğu bir dönemde yapılıyor.

Toplantıya yoğun ilgi, turizm boyutu bir yana bırakılacak olursa, dünyanın hızla bir çevre felaketine sürüklendiği endişesinin yaygınlaşmasından kaynaklanıyor. Çok yönlü etkilerinin ne olacağı, ne oranda gerçekleşeği bilinmemekle birlikte, önde gelen sıkıntının su yetmezliği olacağı konusunda hemen herkes anlaşıyor. Anlaşmazlık çare nedir diye sorulunca başlıyor. Kimi geleneksel yaşam biçimlerinin korunmasını savunurken, kimine göre daha büyük barajlarını yapılması zorunlu. Yağmur yağdıracağını iddia edenden tutun, denizlerden temiz su üretmenin artık katlanabilir bir maliyete düştüğünü önerenler var.

Dikkatinizi çekmiş olması muhtemeldir. Dünya sorunlarına çare arayan toplantılar yapılırken, genellikle bir alternatif yada rakip toplantı düzenleniyor. Buna şaşmamalı. Resmi kurumların önderliğinde düzenlenen toplantılar dünyadaki mevcut yönetim felsefelerini, anlayışlarını, uygulamalarını, güç dağılımını, siyasi ve iktisadi tercihleri yansıtıyor. Mevcut durumdan şikayetçi olanlar, mevcut durumun tabi olduğu sınırlamaların çare getirmeyip sorunu derinleştireceğine inananlar, bazen de her işe muhalefet etmekten keyif alanlar, kendi toplantılarını düzenliyorlar. Alternatif toplantı düzenleyenler esas toplantıda düzeni bozacak gösteriler de yapabiliyorlar. Beşinci Su Forumu'na dönük muhalefetin ana teması suyun herkese ait olduğu. Sloganları "Suyun ticarileşmesine hayır?"

Suyun ticarileşmesi ilk bakışta göründüğü kadar basit bir kavram değil. Önce suyun insanların ihtiyaç duyduğu amaçlar için kullanılabilir hale getirilmesi gerekiyor. Bu amaca dönük yatırım ve harcamalar yapılması lazım. Dolayısıyla su tedarikinin bir hizmet olarak kavramsallaştırılması daha uygun gözüküyor. Zaten, başlıca sorun bu hizmetin kimin tarafından karşılanacağı, bedelinin kimler tarafından ve nasıl ödeneceği. Su kullanan herkes bunu kişisel ihtiyaçları için kullanıyor değil. Üretilen sular, kazanç elde etmek için yürütülen zirai, ticari ve sinai faaliyette de kullanılıyor. Bireysel ihtiyaçlar için kullanılan su dünyada kullanılan suyun yüzde on-onbeşini geçmiyormuş. Dolayısıyla suyun ticarileşmemesi talebi pek makul değil. Ayrıca, hizmetin kamu tarafından üretilmesi ve satılması, yapılan işlemin ticari olmadığı anlamına gelmiyor. Piyasa mekanizmasının kılavuzu fiyat yerine kamunun öngöreceği yöntemlerle su dağıtımının hakkaniyete uygun olacağını beklemek acaba gerçekçi olur mu? Başka alanlardaki uygulamalar, kamunun fiyat dışı kıstaslara göre yapacağı dağıtımın tatmin edici olacağına dair güven vermiyor.

Forum söz konusu sorunlara kesin yanıtlar getirmedi fakat her türlü düşüncenin tartışıldığı, bilgi alışverişinin yapıldığı, mesleki ilişkilerin kurulduğu, teknolojik yeniliklerin tanıtıldığı bir ortam sundu. Aksamayan bir organizasyonla ülkemiz tanıtıldı. Bu vesileyle Sütlüce'de yepyeni bir kongre merkezi tamamlandı. Sanıyorum sevinmeyi hakkettik.

Tüm yazılarını göster