Döviz, TL, likidite....

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Yazı yazılırken dolar-TL kotasyonları 1.5290-1.5325 seviyelerindeydi. Gelişmekte olan ülke paraları doların değer kaybettiği bir momentte elbette kararlı ve/veya değerli seyredebilir. Fakat Türkiye'de ayrıca dikkate değer bir durum var. Yılbaşında ticari krediler dahil, reel sektörün ve bankacılığın 2009 yılı içinde ödenmesi gereken brüt yükümlülükleri yaklaşık 92 milyar USD idi. Nisan sonu itibariyle veriler önümüzdeki 12 ayda ödeme yükümlülüklerinin 65 milyar USD olduğuna işaret ediyor. Borç döndürme oranları düşmekte ve ortalama yüzde 60 seviyesinde. En yüksek ödemeler 2009 yılında olduğu için ve yeni borçlanmalar daha düşük oranda gerçekleştiğinden önümüzdeki 12 ayın ödeme yükü daha hafif.

Yılbaşına doğru cari açık beklentileri 10 milyar USD civarına düşmeye başlamıştı, ancak bir tür mali milat olarak düşünülmesi gereken Lehman sonrası -Türkiye için verilerde etkinin ilk defa net görüldüğü 3 Ekim haftasından itibaren- bakarsak yıllık bazda 50 milyar USD'ye yaklaşan bir cari açık söz konusuydu. Cari açık hızla düşmeye başlarken normalde cari açığı finanse eden finansal hesap yerine geçen net hata ve noksan kalemi hızla artmaya başladı. Ekim ayından itibaren net hata noksan kalemindeki para girişi 18.3 milyar USD oldu. Aynı dönemde merkez bankası döviz rezervlerinde 9.2 miyar USD gerileme oldu. Yaklaşık 27 milyar USD finansman bu yollardan sağlanmış görünüyor. Cari açık düşüşüne rağmen net hata noksan kaleminden sermaye girişi olması 12 aylık cari açık finansman ihtiyacındaki düşüşü de bir şekilde hesaba katmak gereğini ortaya koyuyor. Buradaki düşüş 21 milyar USD kadar. Rezervleri fazla eritmeden ve kurda ortalama olarak büyük bir sarsıntı yaşamadan bu dönemin atlatılmasının önemli nedeni net hata noksan kaleminde devam eden girişlerdir.

Bir şekilde en kritik dönemde döviz likiditesi sorunu ortaya çıkmamış görünüyor. TL likiditesi sorunu da kanımızca yoktu. Kurla (sepet) düzelterek bakarsak, mevduat bankalarında mevduat %3.9 artarken, katılım bankalarında ağırlık YP cinsinden kaynaklanacak şekilde %7.8 artmış ve pazar payları %4.8'e yükselmiş. Hem TL hem de YP cinsinden bakıldığında kamu bankaları ve katılım bankaları pazar payı artırırken, özel ve yabancı bankalarda gerileme oldu. Özel bankaların TP mevduatta da pazar payı kaybı dikkat çekerken, kamu YP mevduatta %1.1 yeni pay kazandı. Sektörde mevduatta YP payı %36.9'dan %36.2'ye gerilerken, kamu bankalarında %25.5 korunmuş, katılım bankalarında ise %39.7'den %40.4'e yükselmiş. Kamu bankalarındaki YP mevduat kazancının önemli kısmı haziran ayında gerçekleşmiş olup, esas olarak yabancı bankalardan pazar payı kapmış görünmekteler. TL mevduatta artış yine Haziran ayında olup, esas olarak özel mevduat bankalarında büyükm artış var. Bu artış 30 Haziran sonrası ortadan kalkıyor ve repolardaki yükseliş de aynı şekilde temmuz başı yokoluyor. Diğer mevduat ve repo kaynaklı mevduat (BDDK'nın bilgi için kaydıyla yayınladığı bir veri) 30 Haziran öncesi artışı esas itibariyle açıklıyor. Buradan YP mevduat açısından sorun olmadığı, TL mevduattaki artışın da TL likidite kaygısından olmayıp, dönemsel olduğu sonucu ilk elde çıkarılabilir görünüyor.

Tüm yazılarını göster