Döviz füze gibi fırlar mı?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

EKO ANALİZ / Alaattin Aktaş ala.aktas@gmail.com Müthiş bir istihbarattır bu; üç ay sonra kriz çıkacağını da biliriz, bir ay sonra dövizin patlayacağını da, beş ay sonra darbe yapılacağını da, askere erken terhis kararı alındığı da; liste uzar gider. Biri ortaya bir laf atar, o laf suya atılan taş gibi halka halka yayılır. Son günlerde "moda", dövizin ne zaman fırlayacağı. Tamam, Türk parasının çok değerli olduğunu kabul etmeyen yok. Türk parası 1995 baz alınırsa yüzde 91 değerli. "1995 beni ilgilendirmez" diyorsanız, alın size 2001 krizinden sonra nisanda oluşan denge rakamı. Türk parası, ocak 2008 itibariyle nisan 2001'e göre de yüzde 88 değerli. YTL'deki bu değerlilik kısa sürede yok olur, yani örneğin, 1 dolar 2 YTL'ye ya da daha yukarılara tırmanır mı? Elbette olabilir, ama nasıl? Birincisi; yabancıların çok büyük bir panik içinde Türkiye'den çıkmaya başlamaları gerekir. Yabancılar Türkiye'de hangi limanlarda; ağırlıklı olarak hisse senedi ve kamu kağıtlarındalar değil mi? Yabancıların hisse senedinde ocak ayında yaptıkları satış tam 923 milyon doları buldu. Bu son yıllarda hiç görülmedik bir net satış rakamı. Şubatın ilk günlerinde satışın biraz daha hızlandığını tahmin etmek zor değil. Ama bakınız, ne 923 milyon dolarlık net satış, ne şubatta henüz rakamsal olarak bilemediğimiz, ancak daha da hızlandığını tahmin ettiğimiz satış, dövizi yerinden biraz oynatmanın dışında bir etki yapabildi. Ayrıca dövizdeki hareketlenmeyi tümüyle yabancıların hisse senedi satışıyla açıklamak da güç. Döviz yerinden birazcık kımıldadı, çünkü kurların üstünde halen bir baskı var. Bu baskı, hem bir yandan yurt dışından giriş yaşanmasından, hem de içeride döviz satmak için fiyatların biraz artması için adeta dua eden çok geniş bir kesimin bulunuyor olmasından kaynaklanıyor. Yurt içi yerleşiklere ait döviz hesaplarının toplamı ocak sonu itibariyle 94 milyar dolar. Kuşkusuz bu dövizin hangi kurdan alındığını bilemeyiz. Ancak, döviz hesaplarının bakiyesindeki değişime bakarak bu dövizin büyük bir kısmının yüksek kurdan alındığını ve bu dövize sahip olanların "Şu döviz biraz yükselse de satsak ve zararımızı biraz olsun azaltabilsek" diye düşündüğünü duyar gibiyiz. Demek ki ikincisi; dövizin fırlayıp gidebilmesi için yabancılar hızla Türkiye'yi terk edip dövize hücum ederken, bu döviz talebinin yerli yatırımcı tarafından karşılanmaması ve piyasada bir döviz açığının oluşması gerekir. Oysa, yerli yatırımcı dövizden kurtulabilmek için en azından şimdilik can atar görünümde. Yabancılar ikinci büyük liman olarak kamu kağıtlarını görüyor. Burada bir sükunet hakim. Yabancıların elindeki DİBS tutarı son haftalarda önemli bir değişiklik göstermiyor ve 31 milyar dolar dolayında seyrediyor. Hem zaten yabancıların bu piyasadan çıkmadıklarının önemli bir göstergesi de faiz oranlarının fazla oynamıyor oluşu. Yabancı yatırımcı kamu kağıtlarından da hızla çıkmaya yönelseydi, faiz oranlarında hızlı bir artış yaşardık. Dövizin artıp artmayacağını belirleyecek tek etken yabancıların net döviz talebi ve bunu karşılama durumunda olan yerli yatırımcıların tutumu değil elbette. Döviz talebini körükleyecek açık pozisyonu olan reel kesimi ve döviz arzına yardımcı olabilecek Merkez Bankası'nı göz ardı edemeyiz. Yani şu anki tabloda, döviz kurlarının öyle birden ve müthiş bir hızla fırlaması pek mümkün görünmüyor. Bunun en büyük güvencesi de bir anlamda uygulanmakta olan dalgalı kur rejimi. Hem zaten 2001 krizi öncesine göre olan en büyük farklılık da kur rejimi değil mi? Ancak bir gerçek var ki, onu gözden hiç uzak tutamayız. Yurt dışındaki her dalgalanma, bize daha sert bir şekilde yansıyacak; bu da bizim içeride; yok türbandı, yok katsayıydı, yok beyaz çarşaftı diyerek ana yemeğe sos olma "gayretkeşliğimizden" kaynaklanacak. Bu arada sahi, bir insan siyasete atılırken neler yapmak, neleri değiştirmek niyetindedir ki, kafasının bir köşesinde beyaz çarşaf olur?

Tüm yazılarını göster