Döviz-faiz ilişkisi

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu'nun merakla beklenen kararı açıklandı.

- Türkiye'ye para gönderen dış finans çevrelerinin bekleyişi

yüzde 5.75 olan gösterge faizinin yükseltilmesi, bunun sonucunda yüzde

8-9 arasında oynayan bono faizlerinin yükselmesi ve Türkiye'ye fon gönderecekler için faizin cazibesinin artması idi.

Merkez Bankası bu faize dokunmadı.

- Bankalara Merkez Bankası tarafından verilen kredilerin

faizini artırarak, bankaların döviz alımına yöneltecekleri para miktarını kıstı.

Böylece bankaların döviz alım-satımına daha az kaynak aktarabilmelerini ve döviz talebini artırmalarını sınırladı.

- Bu arada 2 de mesaj verdi: (1) Daha önceleri kriz tehlikesi karşısında genişletici politikalara yönelmişti. Bundan dönüş yaptı.

İstikrar hedefine yöneldi. (2) Bundan önce enflasyondaki yükselmenin geçici olacağına değinilirdi. Bu defa enflasyon tehlikesinin önemi vurgulandı.

Eskiden alışılmış bir tablo vardı. Faiz ucuzlayınca insanlar ucuz para ile döviz aldıklarından döviz fiyatı artardı.

Faiz yükselince insanlar dövizi bozdurur, faize geçerdi. Döviz fiyatı gerilerdi.

Zamanla Türkiye dışarıya açılınca, döviz giriş çıkışları serbest hale gelince, dışarıdaki çapraz kurlar döviz fiyatını belirlemeye başlayınca, iç faiz kadar dışarıdaki faiz de önem kazanınca bu tablo değişti.

Tabii ki temelde etki-tepki ilişkisi devam ediyor ama insanlar eskisi kadar bir paradan öbür para birimine kolay kolay geçmiyor.

Faiz ve döviz fiyatları şimdilerde daha çok uzun vadeli kararları etkiler hale geldi.

Ucuz döviz ithalatı teşvik ediyor. Ucuz ithal girdi kullanımını artırıyor. Döviz ihtiyacını büyütüyor.

Ucuz faiz büyük ölçüde tüketimi coşturuyor. Birikimlerin konuta yönelmesine yol açıyor. Yatırımları artırıyor.

Hem dövizin, hem faizin ucuz olması tüketim ve yatırım harcamalarının artışını hızlandırdığından, ülkede insanlar geliri aşan ölçüde harcama yapıyor. Sonuçta dış kaynak ihtiyacı da giderek büyüyor.

Ucuz döviz ve ucuz faiz politikası birlikte uygulanınca, ucuz ithalatın coşmasının sonucu, ithalat artışı, ihracat artışının önüne geçti. Dış ticaret açığı büyüyünce, cari açık (döviz açığı) büyüdü.

Ekonomi ayda 6-7 milyar dolar döviz açığı vermeye başladı.

Ekonomi 6-7 milyar dolar döviz açığı verirken her ay ülkeye faizin cazibesinde sıcak para olarak 8-9 milyar dolar döviz girerken, ucuz döviz politikasının yanlışlığı dikkatlerden kaçtı.

Burada bir noktaya açıklık getirmek gerekir. Yabancı fon yatırımcısı için önemli olan ikinci el tahvil faizleridir. Dışarıda faizler yüzde 2-3 iken Türkiye'de yüzde 8-9 arasında seyredince yabancılar döviz getirerek TL tahvil-bono almakta cömert idiler. Hele hele döviz fiyatları sabit olunca dövizi getirdikleri fiyattan faiz ile birlikte çıkış yapabiliyorlardı.

Burada 2 noktaya işaret etmek gerekir:

- Yüzde 8-9 faiz, ülkede benzer enflasyon var ise ve de bu faizden vergi ödeniyor ise yerliler için negatif faizdir. Fakat yabancılar için net faizdir.

- Yabancı için önemli olan döviz fiyatının değişmemesidir.

Ancak yabancı fonlar piyasada kısa vadeli hareket eder. Bir gün, 1 hafta, 1 ay... Bu sürede döviz fiyatındaki ufak değişimler faiz getirisinin az bölümünü yer.

AB ülkelerindeki krizin, çapraz kurlardaki değişimin, piyasalardaki huzursuzluğun etkisinde içeride döviz fiyatları yükselirken, fonlar da belli fiyatlardan çekilmeye başladı.

Bunun sonucu Türkiye'ye cari açığı kapatacak ölçüde sıcak para girmez oldu.

Merkez Bankası'nın döviz tanzim satışları ile farkı kapatması imkansızdı.

Sonuçta döviz fiyatları kâfinin ötesinde yükselir oldu. Döviz piyasasında huzursuzluk arttı.

Bu durum, faiz artışı bekleyenlerin seslerini yükseltmelerine yol açtı. Faiz yükselir ise döviz girişinin artacağı ve döviz fiyatındaki dalgalanmanın duracağı söylenir oldu.

Faiz oranını yükseltmenin döviz girişinde yararı var ama başka alanlarda zararı var. Enflasyon yükselecek. İçeride talepte önemli dalgalanmalar olacak. Önceki faiz oranlarına bağlı kontratlar, krediler tarafları zorlayacak.

Merkez Bankası'nın bütün bu dengeleri dikkate almadan faiz oranı ile oynaması mümkün değil.

Başbakan'ın, Merkez Bankası'nın daha önce değişik söylemlerde düşük faiz politikasını savunmaları faizin yükseltilmeyeceğini vurgulamaları işi daha da zor hale getiriyor.

Dünkü faiz açıklamalarını bu pencereden değerlendirmek gerekir.

Tüm yazılarını göster