Döviz çıkışında 15 Temmuz’u adeta bir kez daha yaşadık, daha da yaşayacağız

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Yabancı yatırımcılar 15 Temmuz darbe girişimini izleyen hafta içinde hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedi satışı yoluyla 907 milyon dolarlık satış gerçekleştirmişlerdi. Bu, son dönemde bir haftada oluşan en büyük satış olarak kayıtlara girmişti. Darbe girişiminin hafta sonuna denk gelmesi ve anında püskürtülmesi sayesinde izleyen haftalarda yabancıların girişi yeniden başlamıştı.

Ancak, tehlike geçmiş değildi ki… Tamam, ağustos ve eylülde 920 ve 511 milyon dolarlık girişler sağlanmıştı ama yine de başka başka riskler bizi beklemekteydi.

Bu riskleri; yurtiçinde kendimizin yaratmakta olduğumuz riskler ve yurtdışından kaynaklanan riskler olarak iki grupta düşünmek mümkün. Yurtdışından bir not düşürme kararı geldi. Aslında hiç sürpriz olarak görülemeyecek bir karardı bu ama biz her zaman olduğu gibi “Bizi sevmiyorlar, bizi kıskanıyorlar, bizi çekemiyorlar” savunmasıyla açıklamaya çalıştık durumu. Bu söylemin uzağında duran ve “Bir şeyler yapmamız gerekir” diyen siyasiler de yok değildi. Moody’s’in not indirme kararı, piyasada ilk anda ya da başka bir ifadeyle kararın açıklandığı ilk hafta çok büyük bir olumsuzluk yaratmadı. Hatta kararın açıklanmasını izleyen hafta içinde yabancı yatırımcılar 619 milyon dolarlık net alım gerçekleştirdiler.

Ne var ki, bir derecelendirme kuruluşunun not kararından sonra bile yaşanmayan olumsuzluğu, yurtiçinde attığımız adımlarla adeta zorlaya zorlaya biz gerçekleştirdik.

769 milyon dolarlık çıkış

Yabancı yatırımcılar ekimin ilk haftasında 15 milyon dolarlık hisse senedi, 754 milyon dolarlık da devlet iç borçlanma senedi sattılar. Bir haftadaki satış, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası gerçekleşen 907 milyon dolarlık satışa yaklaştı.

Düşünün, 15 Temmuz’da Türkiye Cumhuriyeti’ni yok edecek bir girişim söz konusu olmuştu; bu, hiçbir yanlış kararla ya da olumsuzlukla kıyaslanmayacak boyutta bir sorundu. Biraz önce de değindiğimiz gibi girişimin hemen bastırılması ve tüm siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve tabii ki halkın bu girişimin kesinlikle karşısında durması ekonomik maliyetin fazla büyük olmamasını ve çok kısa süreli kalmasını sağlamıştı.

Moody’s’in not indiriminden sonra ise çıkış bir yana döviz girişi olmuştu.

Ama şimdi bakıyoruz; darbe girişiminin etkisinin giderek azalmış olmasının bekleneceği, yine aynı şekilde Moody’s’in not kararının etkisinin çok daha aza inmiş olacağı bir dönemde, ekim ayının ilk haftasında 769 milyon dolar gibi çok yüklü bir yabancı çıkışı yaşanıyor. Temmuz, ağustos ve eylül ayları ortalamasında 2.96 olan dolar, ekimin ilk haftasında 3.03 ortalamaya oturuyor, ikinci hafta 3.07 ile geçiliyor ve ikinci haftanın son günleri 3.10 düzeyine bile çıkılıyor.

Yani dövize bir talep var. Bu talep ne ölçüde yabancıların döviz çıkarma isteklerinden kaynaklanıyor, bunu tam olarak kestirmek kolay değil. Ama gerçek şu ki, yabancı çıkma eğiliminde ve bu da döviz üstünde baskı yaratıyor.

Yabancı niye çıkmak istemesin ki… Biz, yurtdışından kaynaklanan tüm gelişmelere gözümüzü kapattığımız gibi, yurtiçinde de yabancı yatırımcıyı huzursuz edecek ne varsa adeta özellikle yapmaktan geri durmuyoruz. “Aldığımız kararlar bizim iç işimiz, onlar ne karışır” deriz demeye ama eğer onlar dediğimiz yabancılar Türkiye’ye para getiriyorlar, hani deyim yerindeyse ellerini, hatta duruma göre gövdelerini taşın altına koyuyorlar. Dolayısıyla yabancıların burada alınan kararları değiştirme güçleri olmasa da, ki yok; ama o kararları beğenmeme ve ona göre tavır alma hakları var.

Bir Türk yatırımcı başka bir ülkede yaptığı yatırımını nasıl ki kollar ve zarar etmemek uğruna çaba gösterirse, aynı hakka bir anlamda Türkiye’de yatırımı olan yabancılar da sahip, bunu kabullenmek durumundayız.

Neler oluyor neler…

Tamam, yabancı yatırımcı Türkiye’de hala çok iyi faiz kazanıyor; ama o faizin çok üstünde bir kur artışı riski doğunca ayaklar frene gidiveriyor.

Yine altını çizelim, örneğin OHAL’in uzatılmasından onlara ne, diyebiliriz; ama bu tür kararlar yabancının Türkiye’ye bakışını olumsuza çeviriyor, gerçek bu.

Sınır ötesinde sonu nereye varacağı pek kestirilemeyen bir operasyon yaşanıyor, bunun yabancıları hiç ilgilendirmeyeceği söylenebilir mi…

Ya son günlerin popüler konusu başkanlık… Henüz eteklerdeki taşlar tam olarak ortaya dökülmediği için kimin ne düşündüğünü tüm detayıyla bilmiyoruz üstelik. Konu Meclise geldiği takdirde MHP’nin tavrının ne olacağını bilen yok. Başkanlık yolunu açan Anayasa değişikliği 330 oyu bulduğu takdirde referandum zorunlu, yani sandık yolu görünüyor.

Bir başka görüşe göre, ki onu da net bilmiyoruz, Meclis’te referandum gerektirmeyen 367 oya ulaşılsa bile AKP yine de bu değişikliği referanduma götürecek. Yani 330 aşıldığı takdirde her durumda referandum yolu görünüyor.

Darbe atlatmış, notu indirilmiş, en büyük komşusuyla bir dönem tüm köprüleri atma durumuna gelmiş Türkiye, şimdi bir anlamda durup dururken başkanlık konusunu gündeme taşıyor ve yepyeni bir tartışmaya yelken açıyor. Siz bir yabancı olsanız bu ülkeye gözünüz kapalı gelir misiniz, yoksa biraz suların durulmasını mı beklersiniz?

Dolayısıyla doların 3.10’u bile aştığı geçen hafta içinde yabancıların çıkışlarını sürdürdüklerini düşünmek pek yanlış olmasa gerek.

Tüm yazılarını göster