Döviz açığı ve Peygamber vitesi!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com
 
Sürücü jargonunda "Peygamber vitesi" diye bir benzetme vardır. Bu benzetmeyi geçimini özellikle bu işten sağlayan taksi, dolmuş, otobüs ve kamyon sürücüleri iyi bilir. Peki ne demektir Peygamber vitesi? 
 
Bir tanımda şöyle denilmiş: "Vitesi boşa alıp seyre devam etmektir. Özellikle yokuş aşağı giderken yapılır. Aktarma organları 'deliye döner'; motor-tekerlek bağlantısı olmadığından motor freni sağlanamaz ve aracınız adeta uçmaya başlar. Traktör bile bu şekilde 60 km hıza çıkabilir."
 
Bir başka tanımda da şöyle deniliyor: "Çıktığın vitesle inmek gerektiği kuralını hiçe sayanlarca, inişlerde biraz yakıt tasarrufu sağlayacağım diye Azrail'le zar atarcasına vitesin boşa alınması durumuna verilen addır. 'Allahım sana geliyorum vitesi' olarak da adlandırılabilir."
 
***
 
Yıl 2003; finansal kesim dışındaki firmaların 30.2 milyar dolar döviz varlığı var. Aynı tarih itibariyle üstlenilmiş olan yükümlülük ise 48.7 milyar dolar. Yani, bu değerlere göre finansal kesim dışındaki firmaların döviz pozisyonu açığı 18.5 milyar dolar düzeyinde. Varlıklar yükümlülüklerin yüzde 62'sini karşılıyor, neredeyse üçte ikilik bir karşılama oranı söz konusu. 
 
Araba yokuş aşağı gidiyor gitmesine ama, kimse Peygamber vitesini düşünmüyor, herkes temkinli.
 
Aradan üç yıl geçiyor; 2006 sonundayız. Varlıklar 30.2 milyardan 62.6 milyara çıkmış, yükümlülükler de 48.7 milyardan 92.1 milyara. Döviz pozisyonu açığı 18.5 milyardan 29.4 milyara yükselmiş. Ancak, varlıkların yükümlülükleri karşılama oranı yüzde 68.1 ile rekor kırmış. 
 
Yön yine yokuş aşağı. Yakıttan tasarruf sağlamak adına vitesi boşa alan yok; ne olur, ne olmaz yaklaşımı egemen yine.
 
Ama o da ne! 2007'ye geliyoruz, bir yılda varlıklar 13.5 milyar dolar artarken, yükümlülükler tam 38.8 milyar dolarlık artış gösteriyor. 2006'da yüzde 68.1 düzeyinde bulunan varlıkların yükümlülükleri karşılama oranı da bir anda yüzde 58'.2'ye geriliyor; tam 10 puanlık bir düşüş.
 
Vites boşa alınmış, yokuş aşağı tüm hızımızla gidiyoruz artık. Yalnızca 2007'de mi, 2008'de de... 2008'de varlıklar yalnızca 4.3 milyar dolar artıyor, yükümlülük artışı 21.8 milyarı buluyor. Varlık/yükümlülük dengesi yüzde 52.7'ye geriliyor.
 
2008'de ilk işaretleri alıyoruz almasına da, asıl sorun 2009'da çıkıyor karşımıza. Hızla yavaşlamamız gerekiyor, ama bu nasıl olacak ki... Boşta hızlandıkça hızlanmış aracı vitese atmak kolay değil. Fren deseniz, hani otomobiller neyse de, koskoca otobüsleri, kamyonları, TIR'ları bu şekilde yavaşlatmak kolay mı?
 
Büyük bir felaket yaşamadan zor da olsa durabiliyoruz neyse ki. Arada yan yatan, devrilenler de yok değil. Ders çıkarıyoruz bu durumdan. İlk kez 2009'da döviz varlıkları artıyor, yükümlülükler azalıyor; varlık ve yükümlülüğün birbirine yakın artması bir yana, ters yönde bir gelişme sağlanabiliyor. 
 
Sanki artık bu durumdan ders alır ve öyle vitesi boşa atıp paldır küldür gitmekten vazgeçeriz sanıyorsunuz, değil mi?
 
Bakın izleyen üç yılda ne oluyor... 2010'da varlıklar yalnızca 1.1 milyar dolar artarken, yükümlülük tam 28.7 milyar dolarlık artış gösteriyor. 
 
2011'de varlıklar 7 milyar geriliyor, yükümlülüğe ise 24.2 milyar ekleniyor.
 
Ve geçen yıl varlıklar 11.1 milyar artarken, yükümlülük artışı 25.5 milyar doları buluyor. 
 
2003 yılında varlıklar yükümlülüklerin yüzde 62'sini karşılarken, oran 2006'da yüzde 68'i aşmışken, 2011 ve 2012 yılları yüzde 38-39'luk karşılama oranıyla geçiliyor.
 
***
 
Vites yine boşa alınmış yokuş aşağı giderek hızlanan bir şekilde hareket halindeyiz. Gerektiğinde aracımızı vitese atma becerisi göstermemiz çok zor. Ayağımızı frene attığımızda durabilme şansımız ise çok sınırlı. 
 
Bir de aracımız bakımsızsa, fren hortumu eskimiş ve her an yırtılacak duruma gelmişse, yani "fren patlaması"nın eli kulağındaysa, kaza "geliyorum" diyordur. 
 
Tüm yazılarını göster