Domates, biber, patlıcan!

Prof. Dr. Çisil SOHODOL cisil.sohodol@dunya.com

Barış Manço’nun “domates, biber, patlıcan” diye seslendiği o ünlü şarkısını hepimiz ha­tırlıyoruz değil mi? İşte o domates, biber, patlıcanı artık sadece şarkılarda duymamıza ne­den olabilecek günlerin eşiğindeyiz biliyor musu­nuz?

Hani Barış Manço, o şarkının sözlerinde “bir an­da bütün dünyam karardı” diyordu ya haklıymış; çünkü gıda kıtlığı nedeniyle hepimizin dünyası ka­rarmak üzere!

Bu da nereden mi çıktı? Şimdilik çıktığı yer İs­panya ve Kuzey Afrika… İklim değişikliği nedeniy­le Avrupa’nın domates, biber, salatalık, marul, pat­lıcan gibi gıda üretiminin büyük çoğunluğunu sağ­layan İspanya ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan aşırı hava olayları nedeniyle söz konusu ürünlerin üretimi ile ilgili ciddi sorunlar yaşanıyor.

Önce çok kurak ve normalin çok üzerinde sıcak­larla mücadele edilen yaz ve sonbahar ayları, son­rasında da normalin üzerinde yaşanan soğuklar, belirli bölgelerdeki aşırı yağış ve seller nedeniyle ihtiyaç duyulan miktarda gıda maddesi üretilemi­yor.

İş öyle bir hale geldi ki söz konusu ülkelerden en çok taze sebze ve meyve ithalatı yapan İngiltere’de büyük süper-marketler domates, biber, marul hat­ta brokoli ve karnabahar gibi ürünlerin satışına sı­nırlama getirdi.

Tesco, Asda, Morrisons gibi zincir süpermarket­ler müşterilerine iki, üç domates ya da bir kaç sala­talıktan fazlasını satmıyor, satamıyor!

Hala iklim değişikliği ve aşırı hava olayları bir korkutma hikayesi diye düşünüyor ve bireysel ter­cihlerinizle küçücükte olsa daha sürdürebilir bir dünya yaratmaya katkı sağlamaya çalışmıyor ya da markalar ve kurumlar üzerinde tüketici olma gücünüzü kullanıp sürdürebilir ve gezegene zarar vermeyen çözümler üretme baskısı kurmuyorsa­nız bir daha düşünün derim.

Çok yakında bir Pazar sabahı bol domates ve bi­berli bir menemen yiyemediğimiz de ya da çocuğu­muzun beslenme çantasına bir meyve koyamadığı­mızda “biz ne yaptık” çaresizliğini hissetmek iste­miyorsak iklim değişikliği ile bireysel olarak nasıl mücadele edebilirim, hükümetlerin, markaların, kurumların üzerinde nasıl baskı kurabilirim diye sormaya başlamak zorundayız.

Aksi bir durumda gezegenin o 1.5 derecelik ısın­ması ve aşırı hava olayları, Barış Manço’nun şarkı­sındaki gibi bir anda bütün dünyamızı karartacak!

“Sürdürebilir” olmak istiyorum ama nasıl?

Dünya genelindeki bütün araştırmalar çok sayı­da insanın çevresel sürdürebilirlik konusunda has­sasiyet geliştirdiğini ancak ne yapabilecekleri ko­nusunda kafalarının karışık olduğunu gösteriyor.

Bu nedenle de bilinçlendirilmeye ihtiyaç duyu­yorlar. STK’lar konu hakkında çalışsa da her gün tüketicilerin hayatlarına dokunan kurum ve mar­kalara da büyük iş düşüyor.

Yapı Kredi Bankası, bu anlamda önemli bir sür­dürülebilirlik hareketine imza atıyor. Geçtiğimiz aylarda başlatılan STEP: Sürdürülebilir Tercih Programı, “bir tercih çok şey değiştirir” motto­su ile tüketim alışkanlıklarımızı, yaşam tarzımızı, günlük tercihlerimizi sürdürülebilir hale getirmek için atacağımız adımlar konusunda fikirler veren ve bunları kurumun iş alanı olan bankacılık işlem­lerinde nasıl uygulayabileceğimiz hakkında bağ­lantılar kuran bir proje.

STEP’i incelerken para çekim işlemleri sırasın­da makbuz bastırmama gibi nispeten daha çok bi­linen çevre dostu uygulamalar dışında daha önce bilgi sahibi olmadığım pek çok sürdürebilir tercih ile ilgili farkındalık geliştirdim. Enerjisa Üretim ise bir e-posta silme hareketi başlattı. Silmediğim her bir e-posta’nın veri merkezlerindeki enerji tü­ketimini nasıl arttırdığını ve bunun gezegene ver­diği zararı gördüğümde paniğe kapılıp telefonumu elime aldım ve e-posta aplikasyonundaki 100.000’e yaklaşan mail sayıma bakıp “sürdürebilir yaşıyo­rum sanıyordum ama bir çevre canavarıymışım” derken buldum kendimi. O günden beri sürek­li e-posta silerek hatamdan dönmeye çalışıyor ve çevremdeki herkesi bu konuda uyarıyorum.

Her iki proje de sürdürebilirlik tercihlerini ku­rumların kendi iş alanlarıyla bağlantılı şekilde ele alma ve farkındalık yaratmaları açısından benden yüksek not aldılar. Küçük tercihler “bir anda bütün dünyam” karardı dememek için çok önemli, hafife almayın, almayalım...

Tüm yazılarını göster