Doluya tutulacak isek yağmurdan kaçmayalım!..

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Gerek küresel düzeyde, gerekse ülkemizde risk alma isteğinin azalmaması ve mümkünse artması adına ne gerekirse yapılıyor. Durum böyle olunca kafalar karışıyor, zira eğer durum gerçekten iyiye gidiyor ise böylesi bir zorlamaya ihtiyaç duyulmaması, ortaya çıkabilecek yan tesir riskinin yaratacağı olasılsıkıntılardan kaçınılması gerekiyor!.. Anladık yağmurdan kaçılıyor, fakat doluya tutulma ihtimali kısa vadeli küçük hesaplar nedeniyle büyük ölçüde ihmal ediliyor.

Menkul veya gayrimenkul şeklindeki varlık değerlerinin yükseltilmesi, bu sayede bilançoların daha güçlü görünmesi ve yeni krediler için teminat yaratılması içinde bulunduğumuz koşullar nedeniyle önemsiz sayılamaz. Fakat bu durum getirileri hızla azaltırken piyasa riskini artırıyor olması nedeniyle evdeki hesabın çarşıya uymasını engelleyebilir. Hareket yolu ile ilgi çekmeye çalışır iken, daha önce bu yönde pozisyon almış olanların ilgisi herhangi bir getiriye ulaşan bir yatırımcı risk artar ve ek getiri şansı hızlanır iken bu sürpriz hediyeyi reddeder mi? Risk alma isteğini artıralım der iken bu durumdaki yatırımcılara al paranı da git demek yaklaşımı sergilenmiş olmaz mı? Dış finansman ihtiyacındaki belirsizliği azaltalım derken tam aksi bir durum yaratılmış olmaz mı?.. Bugüne kadar böyle bir tepkinin net bir şekilde ortaya çıkmamış olması bundan sonra da çıkmayacağı anlamına gelir mi?..

Türkiye ekonomisindeki eğilimler, gelişmekte olan ekonomilerin dalgalı bir şekilde durgunluk tüneline yönelmesi ve Ortadoğu'daki siyasi gelişmeler finansal piyasalardaki iyimserliği teyit etmiyor. Hal böyle olunca belirsizlik ve kırılganlık artıyor. Türkiye İhracat Meclisi verilerine göre kasım ayı ihracatının artması iç talepte kımıldama şeklindeki bazı hareketlerin azalması her şeyin düzelmeye başladığı anlamına gelmiyor. Kasım ayında Antep ilinin yüzde 40 aşan oranda ihracatını artırması başarıdır; ancak Suriye gerginliği yüksek düzeyini korur iken aynen devam edeceği konusu tartışmalıdır. Sürekli kampanyalarda iç talebin zorlanması ise kısmen talep kayması yaratabilir, fakat bu kesinlikle böyle devam edeceği anlamına gelmez. Karşılıksız çek ve protestolu senet hacminin artıyor olması olumlu düşünmeye izin vermiyor. Borç-alacak zincirinde kırılganlık artar ve yaygınlaşır iken durum düzelemez, paranın devir hızındaki daralma eğilimi hiçbir şey olmamış gibi kendiliğinden normalleşemez.

Küresel düzeyde likiditenin bol ve risk alma isteğinin yüksek olduğu dönemlerdeki finansal piyasa eğilimleri ile ekonomik aktivitedeki gelişmeler paralellik sergileyebilir. Fakat risk alma isteği istikrarsız bir şekilde dalgalanmaya başladığında durum farklılaşır; yapay beklentiler ile durumu zorlamanın ortaya çıkaracağı yan tesir; faydasından çok daha büyük olabilir. Türkiye ekonomisinde son aylara damgasını vuran gaz-fren tartışmasını dikkate alalım soralım; sermaye piyasalraının yapay bir şekilde salt gaza basılacağı beklentisi ile şişirilmesi durumu düzeltir, gaza basma ihtiyacını ve yaratacağı belirsizlikleri ortadan kaldırabilir mi? Bu durumu sorguluyoruz. Zira mali sektör ve ekonomi yönetiminin bir kısmının mevcut koşullarda daha fazla parasal gevşeme taraftarı olmadığını biliyoruz. Varlık değerlerini yükselten yeni kredi veya likidite imkânı yaratmak ve bu sayede gaza basma ihtiyacını azaltma amacı yaşanan zorlama eğilimin arkasındaki sebeplerden biri olabilir. Likidite ihtiyacı artar iken, sermaye piyasasının yükeslmesi normal bir durum olamaz!.. Birilerine yüksek getiri ile risklerini azaltmak fırsatı sunduğu ve yeni risk almak isteyenlerin hesabını bozduğu için sonuç umulandan çok farklı olabilir.

Gelişmekte olan ekonomilerin durgunlaşması, getiriler ile riskler arasındaki ilişkinin olumsuzlaşması, rekabet ve pazar koşullarına bağlı olarak likidite ihtiyacının artması gibi koşullar kırılganlığı artırıyor. Zeminin her zamankinden daha kaygan olduğunu unutmamak ve dikkatli olmak gerekiyor…

Tüm yazılarını göster