Burak DEMİRPEHLİVAN - Saxo Capital Markets
Bir süredir gelişmekte olan ülke para birimleri üzerinde kara bulutlar esiyor. Dolar küresel anlamda talebi belirgin şekilde bu para birimlerine karşı bularak majör ekonomilerin ayrışmasına yardımcı oluyor. Çin’deki devalüasyon hamlesinin yarattığı yeni bir dalga var ve Malezya, Vietnam gibi ülkelere yayılarak daha geniş çapta yasıma görülebileceğini düşündürüyor. Türk Lirası bu hareketliliğe kendi iç gelişmeleri ve politik belirsizlik ile katılarak Rus Rublesinin ardından son bir ayın en fazla kaybeden para birimi oldu. Bu durum sebepler farklı olsa da gelişmekte olanlar sepetinin artık daha yüksek bir dalgalanma beklentisi ile fiyatlandığını düşündürüyor. FED’in faiz artırımı için Eylül’ü tercih edeceğini bekleyenlerin sayısı az değil ve gelecek için pek aydınlık günler vaat etmiyor. Ne kadar bu şekilde devam edeceğini anlamak için ise gelişmelerin ana nedenine bakmak gerekiyor. Zira dolar genel olarak kuvvetlenecekse gelişmiş ekonomilere karşı neden bu hissedilmiyor? Buradaki ana konu ise pazar kaybı. Kur savaşları şeklinde tartışılan konunun ardında, 2008 sonrası ucuz fonlama ortamından faydalanan gelişmekte olan ülkelerin kazandığı pazarları koruyup koruyamayacağı yatıyor. Devalüasyon gibi adımların hızlı bir yayılma gösterme ihtimali de bu noktada devreye giriyor. Sonuçta majör ekonomilerin rekabet gücüne karşılık gelişmekte olanlar arasında oluşabilecek bir değersizleştirme furyası aslında birbirlerini Pazar koruma uğruna zayıflatabilecek bir geleceğe işaret edebilir. Önümüzdeki günlerde bir fiyatlamalarda bir değişim ile karşılaşabiliriz. Uzun süre ABD kaynaklı küresel faiz volatilitesi ile evrilen dolar fiyatlamaları artık gelişmekte olanların yapacağı panik ile beslenerek bulaşıcılık gösterebilir. Geçmişte bekle-gör izleyen merkezler proaktif olma çabasında görünüyorlar. Bu şekilde ibre artan volatiliteye dönüşebilir. TRY için kısa vadeli gelecek ise karışık bir opsiyon fiyatlaması nedeniyle zorlu. Yeni zirve ihtimalleri masada kalmaya devam edeceğe benziyor.