Dışişleri Bakanlığı’nda değişim

Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

Dışişleri Bakanlığı teşkilat kanununun gündemde olduğu bu günlerde dışarıdan bakan bir göz olarak bakanlıkla ilgili bazı gözlem ve önerileri (bir kısmı daha evvel bu köşede tartışıldı) paylaşmak istiyorum.

Dış politika çerçevesi, Türkiye’nin ve değişen dünyanın şartları ve bu şartların oluşturduğu parametre kümesiyle senkronize olmalı. Bu değişim Ahmet Davudoğlu’nun bakanlığı döneminde gerçekleşme sürecine girdi. Mesele sürekliliğin sağlanması.

“Etrafımız düşmanlarla çevrili, biz zayıf bir devletiz, sesimizi çıkartmayalım” mantığı Türkiye’nin en temel meselelerini en yakın müttefiklerine dahi anlatamakta

zorlanmasıyla sonuçlandı. Türk dış politikası risk ve zayıflıkları kadar fırsat ve sahip olduğu potansiyele odaklanmalı. Her değişiklik eleştiri getirir.

Son dönemde hariciyemizin daha faal hale gelmesi de beraberinde eleştiriler getirdi. Yurt dışından gelen tepkiler Türk dış politikasının “daha bağımsız hale geldiğinden” “ekseni mi kayıyor” sorusuna kadar geniş bir yelpaze içine yayıldı. Bu tecrübeden, en azından, alternatiflerin artması ve daha geniş bir ilişki ağının kurulmasının bizi geleneksel partnerlerimiz olan batı ülkeleri nezdinde daha güçlü hale getirdiğini farketmiş olmalıyız.

İkinci nokta; dışişleri bakanlığında dış politika çerçevesini destekleyecek kurum içi “kaynak planlaması” ve “yetkinlik” planlaması kavramları yerleşmeli. Hariciye camiası içinde Rusça, Almanca, Arapça, İbranice, Farsça, Ermenice bilen yeterli sayıda meslek memurunun üretilmemiş olması bu konuda büyük bir eksiklik olduğunu gösteriyor. Yeni teşkilat kanununda ingilizce dışı dil becerilerinin üzerinde duruluyor.

Ancak dil dahil yetkinlik yönetimi mekanizmasının nasıl kurulacağı belli değil. Başarıyı kanun metni değil bu mekanizmayı tanımlayacak alt mevzuatın kalitesi belirleyecek. Yeni teşkilat kanununda bakanlığa değişik eğitim arka planına sahip elemanların da alınmasını mümkün kılıyor.

Üçüncü nokta; bakanlıkta performans yönetimi kavramı gelişmeli. Konsolos yardımcısından büyükelçiye vizyon, misyon, stratejik hedef, performans, performans izleme nosyonları hariciye elemanlarının hayatlarının parçası olmalı. Dış göreve atanan bir büyükelçinin görevi süresince takip edeceği, siyasi ve siyasi olmayan hedefleri belirlenmeli . Bu hedefler olabildiğince “ölçülebilir” formüle edilmeli ve daha da önemlisi hedeflere ulaşma performansı takip edilmeli. Eğer ulaşılamadıysa bunun nedenleri iredelenmeli ve bu analiz bir sonraki büyükelçinin hedeflerinin belirlenmesinde yol göstermeli. Hedeflerin belirlenmesinde en doğru yaklaşım büyükelçinin kendisi tarafından belirlenip bir komite tarafından değerlendirilmesi.

Bu süreçte, aşırı iddiasız ve veya aşırı iddialı hedeflerin ve bununla birlikte genel dış politikayla uyumsuz olanların törpülenmesi sağlanabilir.

Dördüncü nokta; büyükelçilerin kariyer dışından atanabilme yetkisi kullanılmaya başlanmalı. Bu, bir çok ülkede uygulanıyor. Örneğin, ABD Afrika ülkelerine atayacağı büyükelçilerde siyahi vatandaşlarını tercih ediyor. Bizde de, büyükelçilik temel sekreteryaları güçlendirilerek büyükelçilik pozisyonlarına özel temsil gücüolan kültür ve sanat insanlarında tutun tarih profesörlerine

kadar değişik şahsiyetler atanabilmeli: İsveç ’de Zülfü Livaneli, Tel Aviv’de Jak Kamhi, Türkmenistan’da Yusuf Halaçoğlu, Paris’de İdil Biret, Atina’da Yorgo Stefanopulos, Roma’da Zeynep Bodur neden Türkiye büyükelçisi olarak hizmet vermesin?

Tüm yazılarını göster