Dipten çıkış işaretleri ve Türkiye

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com


 

OECD her ay üye ülkelere ilişkin birleşik öncü gösterge verilerini yayınlıyor. Şubat ayına ilişkin bileşik öncü göstergelerde 12 Mart’ta açıklandı. Veriler umut verici. OECD ülkeleri bileşik öncü göstergesi yukarı doğru bir eğilim gösteriyor. Özellikle OECD’nin kilit ülkeleri ABD ve AB’nin güçlü
ülkelerinde İngiltere, Fransa ve Almanya ekonomileri pozitif yönlü bir gelişme gösteriyor. Rusya’da bu grubun içerisinde yer alıyor. Ekonomilerinde yavaşlama olan ülkeler Çin ve Brezilya. Çin zaten bu gelişimin işaretini verdi. Geçtiğimiz ay yıllar sonra dış ticarette açık verdi.
OECD verileri ABD ve AB geneli için olumlu işaretler vermesine karşın, özellikle Çin ekonomisine ilişkin sinyallerin tersine dönmesi, bu defa da yeni endişelerin doğmasına neden olmakta. Çin ekonomisinin performansı önemli. Çünkü Çin, dünya ekonomisi açısında büyük bir ihracatçı ekonomi olmasının yanında, aynı zamanda dünyanın en önemli ithalatçı ülkelerinden birisi. Özellikle ABD için iki nedenden dolayı Çin daha da bir önemli. Öncelikle Çin ABD’den en fazla ithalat yapan ülke. İkinci neden ise Çin döviz rezervlerini ABD tahviline yatırıyor. Bir anlamda Çin, ABD ekonomisini finanse ediyor. Dolayısıyla Çin’in büyüme oranındaki düşüş ABD’nin dış ticaret açığını artıracak. ABD ise tam büyüme aşmasına girmiş iken, kontrollü olarak cari açığını belli bir düzeyde tutmaya çalışırken işlerin ters gitmesini istemiyor.
Tüm bu gelişmelere rağmen dün Çin para birimi Yuan’ı serbest dalgalanmaya bırakma kararı aldı. Uzun dönemdir Çin daha fazla ihracat yapmak istemesi nedeni ile ABD Doları karşısında Yuan’ı düşük değerde tutuyordu. Şimdi aldığı karar ile bu politikasından vazgeçiyor. Bu gelişime bir ölçüde ABD baskısı neden olsa da, Çin için kısa dönemde dış ticaret açığının artacağı anlamına gelmekte. Bu da Çin’in özellikle istihdam politikasını olumsuz yönde etkileyecek bir olgu olarak görmek gerekiyor.
Bu gelişmeler dünya ekonomisinde yeni dönüşümlere neden olacak gibi durmakta. Dünya ekonomisine biraz daha geniş perspektif ile bakan iktisatçılar Çin ve Rusya ekonomisinin tekleme noktasında olduğunu yazıyordu. (Bu yöndeki yazılar için Yılmaz Akyüz’ün ve benim İktisat ve Toplum Dergisi’ndeki yazılarımıza göz atabilirsiniz). Dolayısıyla gelişmeler sürpriz değil.
Çin’deki bu gelişmelere rağmen, dünya ekonomisi sanki dipten dönmüş gibi durmakta. Sıraladığımız olumlu gelişmelere Yunanistan’daki borç sorunun uzun döneme yayılması da eklendiğinde, en azından küresel ekonominin aktörleri konumundaki reel sektörde yer alan uluslararası şirketleri ve finans kuruluşlarının rahatladığını söyleyebiliriz. Varolan olumlu tabloyu bozacak olgular ise Türkiye’nin yanı başında: İran ve Suriye. Özellikle Suriye konusunda yapılan hatalar nedeni ile ihale Türkiye’nin üzerinde kalacak gibi durmakta. Buna bir de ekonomi ve yurtiçindeki siyasal gerginlikler eklendiğinde, Türkiye’nin hedeflenen büyüme oranına erişmesi zora girecekmiş gibi görünüyor.
Son bir hafta içerisinde açıklanan sanayi üretim, ciro ve sipariş endeksine ilişkin veriler iyi incelendiğinde, Ocak ayında sanayinin Aralık ayına göre ciddi bir kayıp içinde olduğu açıkça görülmekte.
Türkiye eğer küçülürken enflasyon oranını da zapt edemez ise durgunluk içinde enflasyona girer, buna da stagflasyon denir.

Tüm yazılarını göster