Dimyat'a pirince giderken…

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Ülkemizin işleri tıkırında gözüküyor. Dünyanın henüz aşıp aşamayacağından emin olamadığı iktisadi bunalımdan az etkilenmiş durumdayız. Yabancı gözlemciler, ülkemizin eski Türkiye olmadığını; kendine güvendiğini, bölgesinde lider olduğunu, dünya politikasında söz sahibi olduğunu söylüyorlar. Hükümetimiz de güçlü bir ülke olduğumuzu, kimsenin bize istemediğimiz şeyleri yaptıramayacağını ilan ediyor.

Uzun yıllar iktisaden dışa bağımlı, güvenliğini sağlarken çetin sorunlarla karşılaşan bir ülkenin vatandaşı olarak bu durum karşısında ancak sevinir, gururlanabilirsiniz. Belki ihtiyatlı tabiatımdan kaynaklanıyor ama ben bu olumlu ortamda gelecekte bize sorun yaratacak unsurlar var diye kuruntulanıyorum.

Güç deyince muhtemelen çoğumuzun aklına kendimizin sahip olduğu veya tasarrufunda bulunan kaynaklar, olanaklar geliyor. Ancak devletlerin gücünün bir uluslararası ilişkiler ağı bağlamında belirlendiğini unutmamak gerekiyor.

Örnekle açıklayayım: Şu anda ekonomimizin sergilediği başarı, ithalatımızın yarattığı cari açığı sıcak para ile karşılamamızla mümkün oluyor. Bir sebepten bu nakit akışı dursa veya büyük miktarda para kısa sürede yurtdışına çıksa, başarının yerini sıkıntılar alabilir. Keza, PKK ile mücadelede Birleşik Devletler'in sağladığı anında kullanılabilir istihbarat bizi güçlendiriyor, gelmemesi zayıflatır. Örnekleri çoğaltabilirsiniz.

Türkiye güçlü konumunu korumak istiyorsa, gücünü biçimlendiren ilişkiler ağını ve bağlamını koruması lazım. Bunu söylemek kolay da, yapmak her zaman o kadar kolay olmuyor. Ağın içinde yer alan bazı ülkelerle, kuruluşlarla yürüttüğünüz ilişkiler, diğerlerini olumsuz yönde etkileyebiliyor.

Günümüzde İran'a dönük olarak uyguladığımız dış politikanın bizleri sıkıntıya sokma olasılığı yüksek olduğundan, bir kaç yönden ülkemizi güçsüzleştirme potansiyelini taşıdığından endişe ediyorum. İlkin, İran yönetimi şaibeli bir seçimle göreve gelmiş, kendi halkına karşı zorbalıktan çekinmeyen, iktisadi alanda başarısız bir yönetimdir. Ülkemizin böyle bir yönetimi bu kadar benimsemesi, sahiplenmesi uygun değildir. Bir ülke halkının memnun olmadığı bir yönetimi destekleyen komşulara sempatisi herhalde artmayacaktır. Bir vade sonunda İran'da yönetim değişince, bunun ilişkilere yansıyacağından da şüpheniz olmasın.

İkinci olarak İran, Türkiye'nin yine yakınlık kurduğu, ilişkilerini geliştirmeyi tasarladığı bir dizi ülke için bir güvenlik sorunu oluşturuyor. Radikal hareketleri desteklemesi nedeniyle Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır, İran'a sıcak bakmadıkları gibi, Türkiye'nin İran'ı fazlasıyla kollayan politikasından rahatsızlar.

İran'ın bir yandan füze geliştirmeye vurgusu, diğer yandan nükleer silah yapma niyeti taşıdığına ilişkin güçlü belirtilerin müttefiklerimizi ve diğer dostlarımızı huzursuz ettiği biliniyor. Güvenlik Konseyi yaptırımlarını Rusya ve Çin de onayladı. Kısa bir süre önce Rusya İran'a satmayı öngördüğü füzelerin satışını iptal etti.

Biz ise Güvenlik Konseyi oylamasında aleyhte oy kullandık, İran'a karşı yaptırımlar devreye girerken ticaretimizi bilmem kaç katına çıkaracağımızı, büyük ortaklıklar kuracağımızı ilan ettik. Bu fazlaca İranperver tavrımız, bizi güçlü kılan diğer ilişkileri zedeleyip sonra bizi güçsüzleştirmesin. Dimyat'a pirince giderken …

Tüm yazılarını göster