Deprem riskinin zenginlik üretme potansiyeli

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Çin alfabesinde "kriz" iki harfle anlatılır. Bu harfleri ayırdığınızda birinin anlamı "fırsat", diğerinin anlamı da "tehlike"dir. Çin'in kadım kültüründen anlıyoruz ki, her kriz bizim için tehlikeli olabileceği gibi, fırsatlar da yaratır. Bunun en güzel kanıtı da fay kırıklarının deprem riski ürettiği kadar, jeotermal kaynaklar olması nedeniyle zenginlik de üretebilmesidir. Bütün sorun, doğayı iyi "anlama" onun tehlikelerini en aza indirecek, fırsatlarını da en çoğa çıkaracak bir aklı ortaya koyabilmedir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güner, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürü Mehmet Üzer ile yaptıkları basın toplantısında ülkemizin jeotermal kaynaklarına ilişkin ayrıntılı bilgi aktardılar. Yetkililerin aktardıkları bilgileri tekrarlamak yerine, jeotermal kaynakların "modern seracılık" açısından deprem riskinin zenginlik üretme potansiyeline dönüştürülmesi üstüne düşüncelerimizi paylaşma daha doğru bir tutum olabilir.

Ön araştırma önemli

Jeortermal kaynaklardan üç alanda yararlanılıyor: Enerji üretimi, örtülü tarım ve sağlık. Kaynak sıcaklığı 50 dereceye kadar sağlık için elverişli. Sıcaklık 50-70 arasında örtülü tarım ve daha yüksek olanlar da enerji üretimi için elverişli.

Örtülü tarım yaparken jeotermal kaynaklardan yararlanmanın koşullarını daha önce yazdım. Ulaştığım yeni bilgilerle bir kez daha, deprem riskini, zenginlik üretimine dönüştürmede araç olan modern seracılıkla ilgili düşüncelerimi aktarmak istiyorum:

1. Jeotermal alanda örtülü tarım yapacak olanların, sahalar hakkında profesyonel kaynakların aktardığı ayrıntı bilgisi edinmesi gerek. MTA verdiği bilgi, sağladığı imkanların bedelini almalı, uygulama aşamasında bilgiler yanlış çıkar, fizibilite değerlerinden sapma olursa "tazminat ödemeyi" sözleşmelerde "ceza şartı" olarak koyulmasını sağlamalıdır. Kamu kuruluşlarımızın, yaptıkları yanlışların bedelini ödeme sorumluluğunu üstlenmeleri, "...devlet yurttaşın hizmetindedir" anlayışına ulaştığımızın göstergesi olacaktır.

2. Özel sektöre "ihale" edilen sahalardan yararlanmanın şartları da ihale öncesinden çok açık ve net belirlenmeli; bu şartların ödünsüz denetimi sağlanmalı, kamu otoritesi olayın arkasında durmalıdır. Enerji için değerlendirilecek olan jeotermal sahalarda, türbinlerden çıkan çürük buharın örtülü tarımda kullanılmasının koşulları da şimdiden belirlenmeli ki, yatırımcı fizibilitesini yaparken ona göre maliyet-getiri hesabı yapabilsin.

3. Jeotermal kaynaklarda sadece sahanın bulunması ve rezerv büyüklüğünün saptanması bir ilk adımdır. Kaynağın bileşenleri ve örtülü tarımda kullanmanın koşulları, yaratacağı fırsatlar kadar alınması gereken diğer önlemler de bir bütün içinde ele alınmalı. Kaynağın kullanma hakkını ihale ile alanlar kendi özel şartlarını dayatmamalı; sınırlar önceden net olarak çizilmeli.

4. Jeotermal kaynağın zenginliği, suyun bileşenleri, sera ısıtmada kullanma sorunları, kullanılacak teknolojik donanımlar, geri dönüşün sağlanması kadar; özellikle örtülü tarımda kullanılacak sulama suyu da hayatı önemdedir. Yatırımcıların, en az jeotermal kaynak kadar, tatlı suyun özelliklerini de araştırmaları fizibilite dengelerinin tutturulmasını etkiliyor. Bu konuda yatırımcıların yaygın biçimde bilgilendirilmesi, doğru yerde doğru yatırım yapabilmenin gerek şartlarından biri.

5. MTA'nın eski ruhsatları ile ihale edilen kaynaklardan alınabilecek ruhsatların haksız rekabet yaratacak farklılıkları içermemesi gerekir. O nedenle, kaynakların kullanma şartında serbest ve adil rekabet koşullarını bozmayacak düzenlemelerin yapılması gerekir.

Jeotermal planı

Urfa'dan Dikili'ye, Urganlı'dan Simav'a daha birçok yöremizde, toplam üretim maliyetleri içinde yüzde 20'yı aşan bir avantaj yaratan jeotermal kaynaklı sera ısıtması nedeniyle bir yatırım furyası aşamasındayız. Yatırımların hızlanması ilk bakışta yararlı gibi gözükse de, geçmişte birçok alanda yapıldığı gibi, bu konuda da başı-boş ve kendiliğinden gelişmeye fırsat vermemeliyiz. Doğal taşta bugün yaşanan kaynak israfını jeotermal alanda da yaratmamalıyız.

Kaynak israfını önlemenin bildiğim en etkili yolu ciddi bir "plana" sahip olmaktır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve MTA en kısa zamanda Seracılar Birliği'nin de katılımı ile kapsamlı bir toplantı yapmalı deprem riski yaratan kırıkların, örtülü tarım özelinde zenginliğe dönüştürülmesinin bütün yönlerini tartışmaya açmalıdır.

Doğu bilgilere ulaşmalıyız; konuyu iyi anlamalıyız, doğru yerde, doğru ölçekte, doğru teknikle iş yapmalıyız ki etkin sonuçlar alabilelim.

Tüm yazılarını göster