Bazen kendimi sürdürülebilirlik detektifi gibi hissediyorum biliyor musunuz? Hani insanlar sabahları gazete ya da haber sitelerine, akşamları da haber bültenlerine göz atıp günün gelişmelerini öğrenmek ister ya; işte ben de sürekli kurumların web sayfalarına, haber sitelerine girip sürdürülebilirlik adına yapılanları, vaatleri, marka ve kurumların sürdürülebilirlik yolculuklarını takip ediyorum.
“Kimler gerçek politika ve eylemleri hayata geçirmiş, kimler gerçekten elini taşın altına koyup bir dönüşüm süreci başlatmış kimler söylemekle yapmak arasındaki boşluğu doldurma mücadelesinde yol alıyor” diye kontrol etmek ve birer paydaş olarak iyi yapılanı desteklemek, hataların düzeltilmesi için de baskı kurmak aslında hepimizin görevi.
Bu konuda özellikle kadınların, çocukların ve çeşitli özellikleri nedeniyle daha incinebilir durumda olan grupların hayatına dokunan ve bunu “sosyal yıkama” olarak göstermelik değil amaca odaklı ve sürekli şekilde devam ettiren kurumlar da her zaman başımın tacı…
İşte bu yüzden geçtiğimiz hafta “sosyal sürdürülebilirlik” detektifliği radarıma takılan ve üstelik bunu yaşadığımız korkunç deprem felaketi sonrasında göstermelik mesajlar yerine gerçekten etki yaratacak şekilde hayata geçirmek için emek harcayan Boyner Grup oldu.
Elini taşın altında koyan Boyner Grup
Boyner Grup, uzun yıllardır sosyal sürdürülebilirlik ve özellikle de toplumsal cinsiyet eşitliği ile kadının hayatın her alanında güçlendirilmesi için etki yaratan projeler üreten bir kurum.
Boyner Grup, toplumsal cinsiyet eşitliğini 'bir demokrasi ve insan hakları meselesi' olduğu inancını gerekten kurumun DNA’sına yerleştirmiş durumda ve uzun yıllardır kadınların eşit, adil, özgür ekonomik olarak da kendi ayakları üzerinde durarak bir hayat sürdürebilmesi için hassasiyetle çalışıyor.
Boyner Grup, bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu'nun deprem bölgesine yönelik hayata geçirdiği Mor Yerleşke projesine destek olacağını bizzat Ümit Boyner’in kendi düşüncelerini de paylaştığı video ile duyurmuştu.
Ve şimdi de “destek olacağız” ifadesinin havada asılı kalmadığını, “söylemek ile yapmak” arasında hiç boşluk bırakılmadan verilen sözün arkasında durulduğunu görmek beni çok mutlu ediyor. Mor Yerleşke projesi, deprem bölgesindeki kadınlar, çocuklar, yaşı nedeniyle bakıma ihtiyaç duyanlar ve engelli bireylerin koşullarını iyileştirmeyi, en temel ihtiyaçlarını sağlayarak psikososyal açıdan güvenli alanlar yaratılmasını hedefliyor.
Boyner Grup, deprem felaketinin üzerinden geçen sürede konu birçok kişinin gündeminde alt sıralara düşmüşken bölgeden elini çekmeyen kurumlardan biri oldu. İlk etapta 14 adet yerleşke ile destek olacaklarını açıklamışlardı ve Kahramanmaraş ve Adıyaman yerleşkeleri hızla hayata geçti. Devamında Haziran ayında Hatay’da da hizmet sunmaya başladılar. Ve önümüzdeki günlerde Malatya ve deprem bölgesinden göç alan Mersin ve Antalya şehirlerinde de yerleşkelerin hayata geçeceği bilgisini aldım.
Yani; rehabilitasyon ünitelerinin sayısını çoğaltmak, daha çok kadının ve çocuğun hayatına dokunabilmek projeye devam ediyorlar. Afet felaketleri sonrası, kadınların kendilerinin ve toplumun yaralarını sarmada müthiş bir rol üstlenebildikleri ve yeniden hayata dönüş süreçlerine çok ciddi katkılar sağlamakta üstün beceriler gösterebildikleri Birleşmiş Milletler ‘in afetler ile ilgili hazırladığı raporlarda özellikle altı çizilen bir konu.
“Kadınlar iyileşir, dünya iyileşir” mottosu ile hayata geçirilen Mor Yerleşke projesi de tam olarak Birleşmiş Milletler ‘in yaptığı bu vurgu ile örtüşüyor. O yüzden de hayatına dokunduğunuz her bir depremzede, tüm toplum ve kadını güçlendirme meselesini kendi hayat yolculuğunun ana amaçlarından biri haline getirmiş biri olarak kendi adıma teşekkürler Boyner Grup ve teşekkürler Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu demek istiyorum. Kadınlar, çocuklar ve dezavantajlı grupların hayatını aydınlatmak için yaktığınız umut ışığı hiç sönmesin…