Denizli travertenlerine 'Coğrafi işaret" bir vesile…

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Anadolu'da  "yeniden doğuş sürecini" yakından izlemeye çalıştığımız yerlerden biri de Denizli'dir… Denizli  iki açıdan ilgi odağımıza yerleşti : Birincisi, çok ortaklı girişim olan Şirin Cam'ın Şişecam'a geçiş sürecini yakından izle zorunda olduğumuz profesyonel işimiz nedeniyle…Diğeri de, dışa ve dünyaya açılma konusunda istekli olan  "Denizlili girişimcilerin" yaptıkları çağrılar nedeniyle değişik vesilelerle kentteki gelişmeleri uzun süredir izleme fırsatı bulmamız.
 

Geçen hafta "Denizli Travertenine" kimlik kazandırma  çalışmaları kapsamında  alınan  "coğrafi işaretin" tanıtımı  nedeniyle birlikte olduk. Denizli Ticaret Odası Başkanı Necdet Özer   ve arkadaşları bizi her zamanki gibi sıcak karşıladı.
 

Toplantının yapıldığı salon,  gelişmeleri  "anlamaya" çalışan iş insanlarıyla doluydu; sonuna kadar söylenenleri  bir  değere dönüştürme için can kulağı ile dinleyenler büyük çoğunluğu oluşturuyordu.
 

Doğaltaş  üretimi, pazarlanması, satış teknikleri ve fiyatlar konusunda uzun zamandır  düşünüyor, araştırıyor ve  yazıyorum. Bu yazıda,traverteni  vesile ederek  "Denizli'yi benim gözümde farklı kılan"   özellikleri paylaşmak istiyorum. İnanıyorum ki, üretim ve satış miktarları, ihracat tutarları, istihdam edilen insan sayısı,yaratılan  değer  kadar, belki de ondan daha önemli olan  "kültürel kavrayış ve davranış biçimidir".


Denizli'de beni yüreklendiren, sağlıklı bir gelecek yaratma yolunda ilerlediğini gözlediğim ve bir olgu haline geldiğini düşündüğüm  5 temel geliştirilmeye, sayılardan daha çok emek ve zaman vermemiz gereken eğilimler  üzerinde  fiziksel ve zihinsel bütün varlığımızla  kafa yormalıyız:
 

Dünya'nın her yerinde  varlar
 

Denizli'de gözlediğim birinci özellik, insanların  dışa ve dünyaya açılma konusunda olağanüstü istekliliğin süürükleyici etkileri. Bu yöremize her gidişimde, kimi zaman  AB Ülkelerinin  kadim fuarlarından, bazen Güney Amerika'nın  enteresan potansiyelinden ya da Afrika'da adını bile bilmediğim bir ülkedeki arayışlardan, Çin'in kalbinden, Sibirya'nın  zenginliğinden bir öykü anlatana rastlıyorum. Anlatılanlar bir turistik gezinin eğlendirici anıları değil, tam tersine  bir şey satmanın, uygun bir kaynak satın almanın  ve ülke zenginliğine katkı yapmanın yaşanmış öyküleri…Denizli'de gözlediğim "girişimci enerjiyi" ülkemizin önemli zenginliklerinden biri olarak algılama, yaygınlaşmasını ve derinleşmesini sağlayacak kanalları tutma   gündemini korumalıyız.
 

Denizli'de gördüğüm ikinci bir zenginlik var ki, o zenginliği  açık yürekle tartışmayan illerin iflah etmeyeceğine inanırım. Denizli  "kasaba kültürünün kıskanan ve arkadan vuran  anlayışını"  terk edebilmiş  yerlerimizden bir  diğeri…Hangi toplantıya gitsem, ilin valisi orada buluyor ve sonuna kadar  dinleme özeni gösteriyor. Ticaret ve Sanayi Odaları'nın başkan ve yöneticileri birlikte aynı sıraya oturuyor. Milletvekilleri, partilerinin değil, ilin milletvekili oldukları  bilinciyle  aralarından bir sözcü seçerek  görüşlerini anlatılması gerektiği kadar anlatıyor; propaganda yapma tuzağına yakalanmıyor. Belediye Başkanı ile  STK örgütleri ve atanmışlar arasında  uygar ilişkiler korunuyor ve sürdürülüyor.Bir yörenin yöneticileri arasında bu birlikteliğin ne büyük bir güç yarattığını  başka illerimizden  biliyoruz, yaklaşık 30 yıldır da bu gözlemimizi test ediyoruz.
 

Aykırı sözü alkışlayanlar
 

Denizliyi geleceğe taşıyan  üçüncü özellik  Mevlana'nın  " Gerçek dostu olanların aynalara ihtiyacı yoktur" sözünün girişimci insanlar ve kanaat önderlerinin  içselleştirmiş olmaları. Bazı yörelerimizde, "Kardeşim ihracatınızı açıkladığınız kadar ithalatınızı da açıklayın" dediğiniz zaman yüzler geriliyor… "Üretim çeşitliğini, ciro ve kâr kalitenizi gösteren sağlıklı kayıtlarınızı  ortaya koyun" önerisi yapıldığı zaman  "küsenler" bile oluyor. Denizli'de  doğru olduğuna inandığıma  sınır koymadan, sözcükleri seçme özeni bile göstermeden anlatıyorum; bir sonraki gidişimde ,çok sayıda insan, "uyarıcı oluyor" diye yüreklendiriyor. Denizli'de analitik ve aykırı düşüncenin "doğruluğu ve yanlışlığından" önce  "değer yaratan" yanı öne  çıkarılıyor.Bu zihniyet ilerlemesinin ne büyük bir nimet olduğunu  bütün ülkenin insanı fark etmeli…
 

Denizli'de girişimci insanların  gördüklerini, öğrendiklerini ve anlattıklarını  "hayatı taşıma" konusunda öncülüklerini de gözlüyorum. Daha önce kriz sonrasında da anlattığım gibi, yakınma yerine yekinerek  "sorun çözme" yolunda ilerleyenler gelecek güvenimizi artırıyor.
Sizlerle paylaşmak istediğim sonuncu özellik  Denizli'de  atanmışların,  seçilmişlerin,  STK önderlerinin ve bireysel girişimcilerin, kısa dönemli bakış açısını hızla terk ederek, daha uzun soluklu bir geleceğe imza atmak içinde  kendilerine yatırım yapmaları…Daha da önemlisi, orada yaşayan kanaat önderlerinin ve  otoritelerinin birbirini  olumlu yönde etkileyen  "pozitif gelişme"  katkıları…
 

"Kimlik"   kendimizi  "başkalarından"  hangi yönlerimizle  "farklı" gördüğümüzle ilgilidir…Denizli traverteninin ülkenin diğer yerlerdeki travertenlerinden "farklı olan yanlarını"  iyice çalışıp size daha sonra anlatacağım. Burada, birikim yeteneğimizi  geliştirerek, uzun dönemli refahımızı artıracak olan    derinlerdeki  dinamiği  anlatmaya çalıştım. Denizli'de yaptığım   değerlendirmeyi tamamlarken, Mevlana'nın çağrısını anımsattım. Değerli okuyuculara da bir kez dana anımsatmak istiyorum: " İki yol var her insanın önünde/ Kolay arar gelenekte, dininde/ İçindeki sese kulak verirsen değer/ Farklı anlam bulacaksın derinde…"  Haydı, hep birlikte anlamlı gelecek için el ele yürüyelim….

Tüm yazılarını göster