Darbe girişiminin tüketici davranışlarına etkisini nasıl ölçeceğiz?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Darbe girişimi sonrası vatandaşın görünürde iki türlü tepkisi oldu. Biri toplumsal ve sosyal alanda gösterilen tepki, diğeri ise ekonomik alanda gösterilen tepki. 

Halk, darbe girişiminin bastırıldığının anlaşılmasından sonra güvenlik güçlerinin arkalarında olduğunun rahatlığıyla sokaklara taştı. Bu toplumsal ve sosyal alanda gösterilen tepkiydi. 

Diğer tepki ise ekonomik alanda ortaya konulandı. Darbenin başarısız olduğunun anlaşılmasıyla sokaklara dökülen halk, bir yandan da ATM’lerden çekebildiği kadar para çekmekten, marketleri adeta yağmalamaktan, akaryakıt kuyrukları oluşturmaktan geri durmadı, duramadı. Darbe bastırılmış olduğu halde, içimizdeki korkuyu bastırma başarısı gösteremedik. Bireysel olarak kendimizi sağlama alma dürtüsü ön plana çıktı. 

Bu yalnızca Türk toplumuna özgü bir davranış biçimi değil elbette. Yaşananların insani bir davranış olduğunu, herkesin kendini, ailesini, yakınlarını koruma dürtüsüyle hareket etmesinin normal karşılanması gerektiğini söylemek mümkün. 

Ama abartı da yok değildi. Darbe girişimi bastırılmış, en azından görünürde her şey normale dönmüş, darbeye kalkışanlar yakalanmış... Türkiye bir anda ekmeksiz mi kalacak, makarna stokları mı tükenecek, benzin-mazot üretemez hale mi gelecekti ki bu kuyruklar oluştu... Dedik ya, abartı vardı, en azından bazı kesimlerde bunu gördük. 

Etkiyi ölçme sorunu 

Neyse ki artık normale döndük, zaten dönmemiz de gerekirdi. Şimdi, darbe girişiminin tüketicilerin davranışına olan etkisini, gözlemlemenin ötesinde, nasıl ölçeceğiz ya da ölçebilecek miyiz, buna bakmak gerek. 

Bu konudaki en bilimsel veri, TÜİK ile Merkez Bankası’nın ortaklaşa hesapladıkları tüketici güven endeksi. Tüketici güven endeksinin temmuz ayı gerçekleşmesi dün açıklandı. Haziranda 69.4 olan tüketici güven endeksi, temmuzda 67’ye indi. Endeksin, sıfır ile 200 arasında değer aldığını, 100’ün altındaki değerlerin kötümserliğe, 100’ün üstündeki değerlerin ise iyimserliğe işaret ettiğini hatırlatalım. 

Dün temmuzun 20’siydi ve temmuz ayına ait güven endeksi açıklandı. Çünkü tüketici güven endeksi, her ayın ilk yarısında yapılan anket çalışmasıyla oluşturuluyor. Dolayısıyla tüm aylar için geçerli olmak üzere ikinci yarılarda yaşanan gelişmelerin en azından ilgili ayın endeksine bir etkisi olmuyor. 

İkinci yarılardaki gelişmelerin, belli ki bir sonraki ayı etkileyeceği varsayılıyor. 

Temmuz çok özel bir ay 

Ama temmuzun çok özel bir durumu var. 15 Temmuz’da öyle sıradan bir gelişme yaşamadık, üç beş yılda bir görmeye alışık olduğumuz bir durum değildi bu. 

Ne var ki, biz bu darbe girişiminin tüketici davranışlarında kalıcı yönde nasıl etki yaptığını ya hiç göremeyeceğiz ya da ağustos verisiyle birlikte kısmen görme şansı elde edeceğiz. 

Dolayısıyla acaba tüketici güven endeksini, ayın tümüne yayılan şekilde veri toplanan ve bir sonraki ayın ilk günlerinde açıklanan bir endeks haline getirmek daha yararlı olur mu, diye düşünmemiz gerekir. 

“Ne fark eder ki, darbe girişiminin izlerini ağustos verisinde görürüz” denilebilir. Göremeyebiliriz de! 

Daha ağustos için veri toplanmaya on gün var. Toplumsal hafıza bazen pek güçlü olamıyor. Üstümüze bombalar yağmasını elbette öyle kolay kolay zihnimizden atamayız ama ekonomide olan biteni pekala unutabiliriz. 

Şu da bir görüştür tabii ki. “Türkiye böylesine büyük bir tehlike atlatmış, ekonomiye duyulan güveni tam olarak ölçsek ne olur, ölçmesek ne olur?” 

Bu mantıkla yola çıkarsak, aşama aşama TÜİK’i tümüyle kapatabiliriz de... 

Bir daha böylesine sert bir kalkışmayla karşılaşmayacağımızı umalım ummasına ama ekonomideki her dalgalanmanın kaynağının bu tür darbe girişimleri olmadığını da unutmayalım. Biliyoruz ki yalnızca ekonomik kaynaklı da bir dizi gelişme oluyor ve biz bunların etkini tam olarak ölçebiliyor muyuz, tartışılır. Çünkü her ayın ilk yarısı var, ikinci yarısı yok. 

Türkiye gibi hele son yıllarda ekonominin yanı sıra ekonomiyi de çok yakından etkileyen siyasi gelişmelerin ve terör eylemlerinin çok sık yaşandığı bir ülkede tüketici güvenini yalnızca ayın ilk yarısındaki ankete dayanarak ölçmek ne kadar sağlıklı... Karar alıcılar için önemli olan bu ve benzeri veriler, bu haliyle pek dikkate alınıyor, önemseniyor mudur, bilinmez. 

Eurostat ile uyumlu 

Türkiye, bir dizi istatistik veriyi Avrupa İstatistik Ofisi-Eurostat ile uyumlu olacak şekilde oluşturuyor. Tüketici güven endeksi de bu verilerden biri. 

Türkiye’nin, ekonomisindeki hızlı dalgalanmalar ve bunun tüketici davranışlarına olan yansımasını gözeterek ayın tümünü ya da tümüne yakın bir bölümünü kapsayacak şekilde veri üretmesi mümkün. Eurostat’la var olan anlaşma buna engel değil tabii ki. Ancak o zaman da mevcut serinin kopması gibi bir durumun yaşanması kaçınılmaz olacak.

Tüm yazılarını göster